Dizi Eleştirisi
You’re the Worst (5. Sezon)
Fleabag ile You’re the Worst’ü aynı gün içerisinde yazmak epey manidar oldu. Ya da trikotajla hiçbir alakası olmayan kaderin ağlarını örmesi olarak da yorumlanabilir bu durum. Çünkü FX’in kardeş kanalına pasladığı You’re the Worst, tıpkı Phoebe Waller-Bridge’in şaheseri gibi herkesin trajedilerini manşetlerine takıp onun bunun gözüne soktuğu çağımızda yarı yetişkin olmanın ya da olmak zorunda bırakılmanın hesabıyla çıkmıştı yola. Ancak beş yılın sonunda elimizde Yaprak Dökümü misali sırf uzasın diye uğraşılmış koca bir kargaşa var. Öyle ki anlatım yapısını bozacağım derken toptan kendini bozan ilişki analizinde Gretchen’ın depresyonu, Jimmy’nin egosu, Edgar’ın gerzekliği (canım Ayşen Gruda!) ve Lindsay’in özgüven problemlerinin üzerine tek bir şey ekleyememiş olması sebebiyle ite kaka anca geldik finale. İlk birkaç denemesinde işlemiş formülünü yıkıp sürekli baştan inşa eden senaristlerinin sanki çok matah bir şey yapıyormuş gibi veda anında karakterlerine daha normal bir hayat vererek geleneksel olana göz kırpmasıyla inatla dizinin sonunu getirmiş bir izleyici olarak iyice sinirlerim tepeme çıktı açıkçası. Kendi içerisindeki tutarsızlığının tekerrürden ibaret işleyişinde de göze çarptığının farkındaydım. Buna rağmen finale ne yaparsanız yapın siz de bu kalabalığa karışacaksınız aymazlığının sığdırılmasını beklemiyordum doğrusu. Bir de üzerimdeki ağırlığı attıktan sonra (yazar burada artığı kalmamış depresyonunu işaret ediyor), bu tür mental problemlerin bir porno gibi satılmasından inanılmaz rahatsız oluyorum artık. Eskiden ekranda kendimin bir benzerini görüyorum en azından diye mutluluk duyuyordum. Ama şimdi baktığımda çözümsüzlüğüyle arada kalmış olanlara da yanlış mesajlar enjekte ettiğine inanıyorum. Gerçi You’re the Worst’ün tüm olayı kendini bilmeyen, bilse de kabul etmeyen, etse de dillendirmeyen insancıklarını doğal ortamında izlemek olduğu için üzerine gitmek biraz anlamsız. Fakat süsleyerek ilginç bir karakter özelliği gibi sunduğu tüm çıkmazlarının “Ugh, Jimmmmyyyy” çığlıkları eşliğinde önümüze atılmasında da yerine oturmayan bir şeyler var. Oturuyorduysa da yanlış yerdesiniz sayın senarist odası, silip baştan yazın! Burada en azından bize dört adet yetenekli mi yetenekli oyuncu tanıtıldı diye avunmak isterdim. Ama hayır efendim, beş sezonun sonunda hepsinin de cepten yiye yiye mübalağayla vals ettiğini hep birlikte gördük. İyisi mi sözü burada keselim, bu diziyi de umutla başlayıp şükrederek sepetlediklerimizin mezarlığına yollayalım.
MVP: Beş sezon sabreden bizler