Dizi Eleştirisi
Fosse/Verdon (Mini Dizi)
Meşhur koreograf, dansçı ve aynı zamanda yönetmen Bob Fosse ile ana akım medya tarafından adı yeteri kadar zikredilmemiş, ancak neredeyse her Fosse işinde öyle ya da böyle imzası bulunan aktris (aynı zamanda dansçı) eşi Gwen Verdon’un birlikteliğini konu alıyor bu şahane mini dizi. Biliyorum, uzaktan bir Ryan Murphy prodüksiyonu kokusu vermekte ancak beyefendiyle bu proje arasındaki tek bağ, Netflix’le yaptığı 300 milyon dolarlık anlaşma öncesi bütün işlerini seyirci karşısına çıkardığı FX isimli kanalda gösterilmiş olması. Yalnız Murphy’nin kreatif bir katkıda bulunmaması Fosse/Verdon’un Feud ve American Crime Story gibi işlerden izler taşımadığı anlamına gelmiyor. Sanatsal üretimin büyük bir kısmının camp sayılabileceği zaman aralığına penceresini açıyor oluşu sebebiyle bile o tada varmak mümkün. Sam Wasson’ın Fosse isimli biyografisinden uyarlanan ve beyazperdede Cabaret, All That Jazz, tiyatroda ise Chicago, Pippin gibi büyük işlere imza atan efsanenin yükseliş döneminden startını veriyor bu 8 bölümlük mini dizi. Başrolleri de sevmelere doyamadığımız Sam Rockwell ile Michelle Williams’e emanet edilmiş. Performansları konusunda bambaşka yollar izleyen ikili şaşırttı beni doğrusu. Her daim daha büyük oynamayı tercih eden Rockwell ekonomik davranmış, ayrıntılarıyla büyüyen performanslar inşa etmiş Williams da tüm repliklerini virgülüne kadar hissettirdiği köşeli bir oyun tercih etmiş. Bu tezatla birlikte izleyici için keyfini çıkarması daha kolay bir seyire dönüşüyor zaten. Yalnız ilgi alanı sinema olan her zat-ı muhteremi televizyona kilitlese de biraz ezberci Fosse/Verdon. Biyografi türünün temellerini yeniden keşife çıkmaya gayret etmediği gibi yalnızca kilit olaylara yön verdiği, hikâyeyi merak edenleri memnun etmeye yetecek bir akışı tercih ediyor. Dolayısıyla son birkaç bölüme kadar sıradan bir “şov dünyası” curcunasından daha ötesine geçebildiğini iddia etmek mümkün değil. Fakat finale yaklaştıkça bir karakter çalışması olmaya, bilhassa istemeden taraflı davranarak Verdon’u anlamaya yönelince pek değerleniyor. Bu benim Michelle Williams’a takıntımla da alakalı olabilir tabii. Bob Fosse’yi araştırmadan, kafamda hep kesin eşcinsel bir yönetmendir ezberiyle hareket ettiğim için hem evliliğini, hem kadınlara düşkünlüğünü, hem de Verdon’un sanatına katkısını öğrenince olması gerekenin üzerinde (pozitif) reaksiyonlar vermiş de olabilirim, itiraf edeyim. The Leftovers’tan tanıdığımız Margaret Qualley’nin Skins’in Effy’sini hatırlatan buhranları, Paddy Chayefsky gibi bir başka efsanenin Fosse’nin çok yakın arkadaşı olduğu gerçeği ve daha nicesiyle beyazperdeyi, Hollywood tarihini ve en önemlisi müzikalleri seven herkesi tatmin edecek, eser miktarda muhteviyatı mevcut yani. Sadece bir devrim beklememek, dişe gelir bir mesajı olduğunu düşünmemek hayrınıza olacaktır, onun altını çizmek istiyorum.
Fesat Mukayese: Michelle Williams (Gwen Verdon)