Dizi Eleştirisi
Black Mirror (5. Sezon)
Nihayet televizyon kanadında da 1 Haziran 2019 itibariyle başlayan yeni sezonun startını verebildim. İlk durak olarak da vakti zamanında topluca övgülere boğduğumuz ama Netflix ortaklığı ile Hollywood’a transfer olunca babaanne turşusuna dönüşen Black Mirror’ı seçtim. Çok kısa bir süre içerisinde tren enkazı formunu benimseyen ve dizinin yaratıcısı Charlie Brooker yaş aldığı için mi bu ebeveyn görüşlerine maruz kalıyoruz dediğimiz dizi özel bölümü, Noel sürprizi, size hikâyeyi seçtiriyormuş gibi yapıp en nihayetinde istediğimizi izleteceğiz derken beşinci sezonu gördü. Ve artık prodüksiyonu gizli saklı gerçekleşen yapım, bu “çok konuşulma” faktörünü tamamen şok değeri üzerinden üretim yaparak kullanmaya başladı. Miley Cyrus’lu Rachel, Jack, and Ashley Too zaten dibi boyladık bari cebimize para girsin mantalitesinin son kalesi. Kapitalizm ürünü içi doldurulmamış pop starların genç kızların beyin hücrelerini öldürdüğüne dair isyanı kızı ergenlik çağına varmış bir babanın veryansını kıvamında. İşin kötüsü bu bölümde Miley Cyrus tarafından söylenen iki şarkı, son çıkan EP’sinden daha çok dinlendi bir süre. Ama Sihirli Annem/Selena ve hatta Mercan Kolye ekolünden fırlama kötü teyzesiyle bunun gerçekten iyi bir fikir olduğunu düşünmüş olamazlar öyle değil mi şaşkınlıklarımızın doğuş noktası çabucak unutuldu. Striking Vipers, yönelime dair spektrumu sanal gerçeklik üzerinden incelemeye alıp esasında oldukça ilgi çekici ve beyin egzersizine açık bir yere çekiyor. Ancak burada da karakterlere uygun görülen finalin bayağılığı öyle büyük ki eşcinsellik (ve bir nebze de trans kimlik) bile heteroseksüelin dünyasında bir oyuncak olarak elden ele dolaşıyor. Hâlbuki kağıt üzerinde daha parlak duran ve uygulamada çoraklaşan konsepti bugünün politik ikliminde de tartışılmaya değer meseleleri gündeme taşıyabilecek yaratıcılığa sahip. Yalnız Brooker “VR bünyesinden erkek erkeğe sevişmek gay midir?” gibi entelektüel kalitesi oldukça düşük bir yere indirgemiş meselesini. Asıl bir nebze de olsa tahammül edilebilir bulduğum ikiliden çok Smithereens adı verilmiş turnusola dikkat çekmek istiyorum. Tüm zamanların en kötü kırılma noktaları, ifşaları listesi yapılsa The Help’in b*klu payıyla birlikte zirveye oynayacak finali inanılmaz bir aymazlık ürünü. Kapanış jeneriği sırasında acaba bizimle alay mı ediyorlar diyerek minik bir sinir harbi de geçirtmiyor değil. Sosyal medya ve türevlerinin sebep olduğu bitmek bilmeyen beğeni alma arzumuzun son raddesi gibi yorumlanabilecek bu düpedüz zekâsız sayıklamada daha iki ay öncesi seksi rahip olduğu için zevceliğine adaylık koyduğumuz Andrew Scott da sağolsun performansını sadece abartıyla beslemiş. Gözlerini hiç kırpmadan gözyaşı dökme takıntısı bulunan aktörün neden komedilerle sınırlı kalması gerektiğini hatırlatır nitelikte bir rol. Tabii faturayı ona da kesmeyeyim tamamen. Seyir zevkinin tatsızlığının arkasında 2019’a gelmemize rağmen Black Mirror’ın hâlâ devam etmesi ve bizim de ısrarla izlememiz var. Bunu da Birleşik Krallık başkanını domuzla ilişkiye sokan yıllarının hatırına yapıyoruz olsa gerek. Ya da içimizde bir yerlerde yıkılıp yerin dibini boylayan şeyleri seyretmeye dair bir haz vardır, bilemiyorum.
MVP: Charlie Brooker ve bu kötü fikirleri pazarlayabilme yeteneği
metin
10 Temmuz 2019 at 19:29
Black Mirror, tıpkı Doctor Who gibi Amerikan pazarına açıldıkça o kendine has dokusunu kaybetti. Bir daha White Bear veya Shut Up and Dance gibi bir şey izleyebileceğimizden şüpheliyim.