Eleştiri
Long Shot
ABD’nin ilk kadın devlet başkanı olmak amacıyla yola çıkmış kurgusal bir karakter üzerinden romantik komedi çekmek tam da 21. yüzyılın ikinci dekatında görmek istediğimiz türden bir fikir esasında. Üstelik esas kadınımızı da dramalardaki başarısını ufak mizahi nüansları bulunan karakterlerden salt komediye taşımış Charlize Theron’a emanet etmişler. Ancak Jonathan Levine – Seth Rogen ortaklığının üçüncü meyvesi (50/50 ve The Night Before’dan sonra) Hollywood’un alımlı hanımlarını Türk kası yapmış komedyen eskilerine zevce eyleyen örümcek ağlı formülü kullanıyor. Salma Hayek’in Adam Sandler ile evlenmeye razı edildiği gerçeklikte Kevin James’i, David Spade’i, aklınıza gelen bütün beyaz komedyenleri bakmanın sevap olduğu kadınlarla birleştirdiler zaten. Beyazperde haricinde asla var olmayacak birlikteliklerin taraflar arasında gelişen fizikel klasman savaşında bu filmin adını koyarken bile “Long Shot” olduğunu bilmesi büyük bir meziyet tabii, onu da eklemek gerek. Ben sadece bu mesajı bir kez daha duymaya ihtiyacımız var mıydı diyorum. Jack Black ve Gwyneth Paltrow’lu Shallow Hal’un üzerinden 18 değil 100 sene geçmiş gibi hissederken “Önemli olan dış değil, iç güzellik.” aforizması sevdiği kadının konuşmasına mastürbasyon çekerek suratına meni fırlatan bir adamla tekrar edilmeli miydi? Duyar kasma ve yersiz hassasiyet gibi tüylerimi diken diken söz öbeklerinin önüme bırakılacağını bilsem de Long Shot’a bel altı yüksekliğine yerleştirdiği düzeneği sebebiyle mesafeliyim kısacası. Tüm negatiflikleri ağzım bayramlık mı diye kontrol etmeden saydırmamın ardından bir iki artısını da paylaşmak istiyorum tabii. Mesela filmin herhangi bir norma ayak uydurma endişesi barındırmayan, aksine seksi olmamak için mesai harcanmış sevişme sahneleri pek taze. Gerçi orada da erkeklerin iktidarsızlığını kadına da biçmek gibi ufak bir hadsizlikten beslenmiyor değil. Diğer taraftan kadını frijit ilan edip, orgazmın yollarında kaybolmasını direkt “çok düşünmesine” bağlayan ilelebet mizojinist bir maskaralığa da evrilebilirdi. Burada cümleden cümleye karşı argüman oluşturuyor gibi olsam da, kendimi tutamayıp bir de “Niye aza tamah ediyoruz?” kısmına gelmek istiyorum. Yani cinsiyet rollerini bölüştürürken erkekleri kayırıyor olduğu gerçeğini bir kenara itip kötünün iyisi, biz neler gördük demenin bir anlamı yok. Buradan son olarak finale de gelmek lazım. Seth Rogen’ın karakterini bütün kimliğinden ayırarak Theron’un öyküsünde bir kukla olmaya terfi ettiren masalcılığı tam da görmek istediğimiz türden. Yetti artık erkeğinin kariyerine paspas olan, ömrünün en büyük adımını atarken beyinin aklı başına yeni geldi diye hava alanından dönen kadınlar. Koşulsuz şartsız asırlardır romantik komedi türünde bir figüran, arzu nesnesi olarak kullanılmış cinsiyetin borusu ötsün istiyoruz artık. Long Shot da mümkünse yeni düzende tam olarak zihin egzersizi yapmayı öğrenememiş kalabalığın son çırpınışı olsun. Alexander Skarsgard’ın esmerleştirilerek itici bir adama dönüştürülmesi kağıt üzerinde konfor alanının dışına çıktığı için pek dişe gelir olsa da, aynı atmosferde Seth Rogen’ın sırf kişilik özellikleri için esas kadın tarafından tercih edildiğini de görmeyelim daha fazla. Hadi diyeceklerim bu kadar, dağılabilirsiniz.