RuPaul's Drag Race
Keyfî Drag Race UK Tekrarı 1×08
Gün batarken ardında tepelerin, gelir veda zamanı drag queenlerin… Toplamda 6 farklı sezon, bir de ekstra özel bölümü üç senelik kısa bir zaman dilimi içerisinde ağzımıza tıkan Drag Race’in ana akımdaki yeri giderek büyümesine karşın aynı formülün türevlerini izlemekten topluca bir sıdkımız sıyrılmıştı ne yazık ki. Ve bu franchise nasıl tazelenecek, RuPaul’un sırf parayı gördüğü için gecesini gündüzüne katarak çalıştığı fikrini aklımızdan nasıl atacağız, eski sezonların samimiyetine nasıl geri dönülecek derken RuPaul’s Drag Race UK yetişti imdadımıza. Finalde Vivienne’in podcast sırasındaki sohbette söylediği gibi, sanıyorum bizler de şovun Britanya ayağında Amerikanlaşmasından bir hayli korkuyorduk. Hatta start çizgisinde Cheryl Hole’un tavırları, Crystal’ın estetiği ve Gothy Kendoll gibi Instagram çıkışlı bir queen’in kadroda yer alması sebebiyle hemen de “Yanılmışız.” diyemedik. Ancak sekiz haftalık maceranın nihayetinde vardığımız yer buram buram Birleşik Krallık kokuyor.
Drag Race UK’in eleme sırası konusunda hepimizin kendince fikirleri olsa da finale taşınan üçlünün performanslar üzerinden düşünüldüğünde aklımızda haksızlık yapıldı mı diye sordurmaya sebep olacak tek bir falsosu olmadığını belirtmek yanlış olmaz sanırım. Durmadan ne kadar yetenekli olduğundan bahseden Divina De Campo, yarışma bünyesindeki mevcudiyetini tamamen karakterinin kahkaha attıran köşelerine bağlayan Baga Chipz ve RuPaul’un da deyimiyle Britanya drag’inin ne olduğunu baştan aşağı sergileyen, şovun da daha kadro açıklandığından bu yana iyi bir temsilcisi olmuş The Vivienne. Birisini dışarıda bıraksanız dahi tek bir haftasında usanmaya meyillenmediğimiz ilk sezonun tanımı gedik kalır.
Yolculuğun temellerine bu kadar indikten sonra finali de konuşmamak olmaz tabii. Frock Destroyers’ın üstün başarısını mumla aradığımız son şarkı görevi ikinci bir bomba etkisi yaratır umuduyla oturmuştum ben ekranın başına; ancak istediğimi alamadım. Yalnız Viv’in bağımlılık hikâyesinde boşlukları dolduran, Baga’nın da çokça eleştirilmesine sebep olmuş annesiyle ilişkisini açarak Ru’dan hiç beklemediğimiz bir kucaklama aldıran sohbeti Ada’ya yakışır cinsten bir samimiyeti monte etti şova. İlk yarısında Divina’ya göz kırpan pozitif kurgunun ikinci yarıda başka bir şeye dönüşmesiyle kimin birinci olacağının da sinyallerini aldık. Malum, Baga podyumdaki “Neden birinci olmalısınız?” sorusuna verdiği cevapla havlu atıp sahneyi kasttaşlarına (Türkçe’ye yeni bir kelime kazandırdım!) bıraktı.
Ben son bölüm özelinde Untucked’ı da çok keyifli bulduğumu söylemeliyim. Cheryl’ı, Blu’yu ve hatta Vinegar’ı bile ne kadar sevdiğimizi, ilk sezon kadrosunun Drag Race tarihinin en heyecan verici ekiplerinden biri olduğunu hatırlamamıza yardımcı oldu bu kısa ve hoş sohbet. Aralarında da kayda değer bir saygı ve sevgi var açıkçası. Bütün samimiyet ekrandan bizlere de yansıyor. Belki Divina kafasının içerisinde kendini hâlâ buradan çok jüri paneline layık görüyor olabilir. Fakat doyuramadığı egosunu neyse ki son çeyrekte içine hapsetme başarısını gösterebildi. Öhöm, tamam tamam shady olmayacağım. Bu yazıda sadece pıtırcıklık yapmaya ant içmiştim zaten.
Ne diyorduk? Herkes cici, herkes mükemmel, herkes bir tane… Birincimiz de daha ilk haftada tacı kapacağını belli etmesine karşın ufak bir tökezleme haricinde hep beklenilenin fazlasını verdi, ki Frock Destroyers karşısındaki mağlubiyetini de finaldeki çalgılı çengili kısımda Divina’dan daha az dans etmesine karşın ondan fazla parlayarak unutturdu diye düşünüyorum. Bir de bunu önceki haftalarda da söylemiştim; ama Drag Race UK ilk sezonunda Viv ya da Divina’dan başka bir galibi kaldıramazdı. Çünkü tıpkı Bebe gibi drag’in ne olduğunu özüne yakın ancak cilalı bir şekilde gösterebilen biriyle açmak zorundalardı bu seriyi. Her ne kadar şov eşcinseller arasında global bir başarı yakalamış olsa da, Drag Race’in Birleşik Krallık’ta oranın TRT karşılığı tarafından yayınlandığını ve kendine ally diyebilecek yeni seyirciler biriktirebilecek kadar çok seyirciye ulaştığını unutmamak gerek.
Final bloğuna girmeden evvel Baga’nın kazanmasını istediğimi ve fazla asılmamasının ardından direksiyonu ilk aşkım Viv’e doğru kırdığımı da ekleyeyim. Canımız Cheryl Hole, Blu Hydrangea ve ilk gig‘i dahilinde hiç de fena bir iş çıkarmayan Scaredy Kat’i ilerleyen yıllardaki All Stars serilerine bekliyoruz. Onayını çoktan almış Drag Race UK ikinci sezonu için de fazlasıyla heyecanlıyım zaten. Programın kendi kültürlerine olan bağlılığını gördükten sonra eminim çok daha fazla drag queen başvurmaya karar vermiştir. Bir noktada tıpkı US’in beşinci sezonu gibi piyasada isim yapmış drag queenlerin olduğu, rekabetin sadece üç değil 5-6 yarışmacı arasında vuku bulduğu bir sezona da ulaşırız.
E o zaman beni özleyin anacım. All Stars 5 başladığında Shea Coulee ve Jujubee sevdamla sizi bol bol boğarken görüşürüz. Bye!!!