Eleştiri
Downton Abbey
Toplumun imtiyazlı, aristokrasi ile meşk etmeyi seven, kurgusal olsa da muhtemelen reelde bir karşılığını bulabilecek Grantham ailesi ve tabii ayakta tuttukları Downton Malikanesi’nin çalışanları, altı sezonluk ekran macerasının bitiş çizgisinden kısa bir süre sonra film formatında sinemalara uğradı. Bu sefer takvimlerimiz 1927’yi gösteriyor. Büyük finalin üzerinden sadece altı ay geçmiş ve konakta kraliyet ailesi geleceği için ufak bir heyecan mevcut. Dizinin hayranlarına hitap edecek mini mini katarsisler ile donatılmış hikâyenin bel kemiği de tek bir olaydan ziyade, her karaktere yetecek başka başka mücadelelere bağlanmış. Mesela üst katta geleceği konusunda umutsuz bir Mary, özü ile bugünü arasında gidip gelen Thomas, uzaktan akrabanın mirası ile oğlunun malını mülkünü katlamak isteyen Violet ve artık kendi kurallarına göre yaşamak isteyen bir Edith var. Alt katta ise kimliğinin baharını tadan Thomas, bağlı olduğu sosyal sınıfta ikincilleştirilen Carson ve Sherlock Holmes olmaya soyunan Anna bulunmakta. Hepsi de bir şekilde birbirinin içine geçmiş, irili ufaklı, Downton sakinlerine yaraşır öykülere sahip. Ve büyük resime de göz attığınızda zamanın koşullarına, Birleşik Krallık’ta o tarihleri solumuş varlıklı ailelere biçilmiş problemlere yetecek kadar yer veren bir anlatı mevcut. Zaten Downton Abbey’nin ekran macerası başladığından beri mesele hep buydu. Alt kattakiler kendini üst kata ait hissetmek için mücadele verirdi, üst kattakiler de ayrıcalıkları sayesinde atanmış hoşgörüleriyle hayatına dokundukları herkesin ritmine karar verip daha da zengin olmaya çabalarlardı. Bu süreçte tarihin sayfalarındaki büyük döngüler de savaşı, devrimi, gündelik yaşantıya dair reformlarıyla tepeden tırnağa Granthamlar’ın mülkünde vücut bulurdu. Yalnız ITV ve doğal olarak geniş seyircisiyle olan bağlarını ücret karşılığı buluşabildiğiniz bir platforma taşıyınca epey özgürleşmiş Downton. Yayın hayatını 2015’te sonlandırmış olmasına ve gözle görülür değişikliklere el atmamasına karşın taze hissettiren bir tarafı var. Bilhassa bunu başından beri nefret etmemiz buyurulan ama dünyaya çektiği seti yıktıkça daha iyi tanıma fırsatı bulduğumuz Thomas Barrow karakteri üzerinden yapıyor. Kuir kimliğini ufaktan ifşa ettiği son sezonlarında buraya pek yeltenmemiş ve hırçınlığını eşcinsel olmasına bağlayarak havada bırakmıştı Julian Fellowes (dizinin yaratıcısı ve senaristi). Serinin bu özel ayağı ile biraz kendi habitatında yakalıyor ve her karakterine bir eş biçen, fazlasıyla heteronormatif matematiğinin Thomas’ı bir karikatür olmaktan çıkarmasını, “mutlu” olmasını izliyoruz. Bunun haricinde olası devam filmlerine/özel bölümlerine hazırlık olsun diyerek Maggie Smith’e gerekli veda busesini kondurmuş Fellowes. Her röpörtajında Violet’ın 100 küsür yaşına geldiğini ve artık dizide yer almaması gerektiğini vurgulayan efsanevi aktris sonunda istediğine ulaşmışa benziyor. Kadrosunun büyük bir çoğunluğunu Birleşik Krallık’ta ikamet etmediğimiz için deneyimli oldukları televizyon dizileri ve tiyatrodan tanımayan bizler, Dame Maggie sayesinde oturmuştuk projenin başına. Şimdi görevini tamamlamış olarak, başarılarla dolu kariyerinin bir köşesine iliştiriyor Downton’ı. Çok da hüzünlendiren, bu çalışmanın ruhuna pek yaraşan bir sahneyle hem de. Bundan sonrasında ne yaparlar, bir kez daha toplaşırlar mı bilinmez. Ama düşüşe geçtiği yılların ağzımızda bıraktığı kekremsi tadı unutturmaya yetti bu iki saatlik buluşma. Geçmişten seveni olan varsa, buyursun başına otursun. Eski bir dostla özlem gidermek iyi gelecektir, eminim.