Takip et

Eleştiri

1917

tarihinde yayınlandı.

Yönetmen: Sam Mendes | Oyuncular: George Mackay, Dean-Charles Chapman, Mark Strong, Andrew Scott, Richard Madden, Claire Duburcq, Colin Firth, Benedict Cumberbatch | Senaryo: Sam Mendes, Krysty Wilson-Cairns | 119 dakika | Drama, Savaş

Bu yıl bir ilk gerçekleştirip bedelli sebebiyle es vermek zorunda kaldığım bir film yılını izlediklerimin tamamı hakkında fikir beyan etmeden tamamlayacağım sanırım. Esasında 1917 de bu hakkında bir şeyler karalamadığım kalabalığın yanını boylayacaktı ama Pazar gecesi alacağı ödüllerin hatırına bir şeyler söyleyeyim dedim. Hemen konumuza dalıyorum… Her bir parçası taşyapıt ilan edilemeyecek olsa da kalbur üstü bir filmografi inşa eden Sam Mendes’in teknik virtüözlük üzerine kurduğu, çok da dişe dokunur bir hikâyesi bulunmayan, bütün albenisi yeterli bütçeyle bakın nasıl filmler çekebiliyoruz demek olan Birinci Dünya Savaşı epiği 1917, bir cepheden diğerine önemli bir mesajı iletme görevini üstlenmiş iki askeri konu alıyor. Hayatta kalma moduna alınmış, bilgisayar oyunlarından fırlama bir mücadelenin nabzını tutuyor Mendes tek planda. Bu gürültülü denilebilecek hengame de inanılmaz set parçalarıyla, biraz perde arkası incelendiğinde epey yararlanıldığını fark ettiğiniz görsel efektlerle, birer dakikadan fazla gözükmeyen ünlü oyuncularla ve tabii ses tasarımıdır, büyük usta Roger Deakins’in filmi bir şekilde ilgi çekici kılan tekniğidir derken epeyce süslenmiş. Tüm bunların üstüne de bugüne kadar çalıştığı her filmden en az bir melodi duyabileceğiniz Thomas Newman besteleri eklenmiş. Tam anlamıyla nasıl Oscar alabiliriz projesi kısacası ve belli ki amaçlarına da ulaşacaklar. Peki “Oscar filmi” tanımının modern karşılığı sayılabilecek bu gösterişli savaş filminin masaya getirebildiği yeni bir cümle var mı? Mendes’in her fırsatta büyükbabasına ithafen yazdığını söylediği 1917, maddi manevi verdiği tahribatlarla anlamsızlığını tescilleyen savaş kavramına mı karşı çıkıyor? Dünya gündeminin giderek ısındığı bir zaman aralığında konuyu inanılmaz sağ ve milliyetçi bir yere bağlayan Nolan alamet-i farikası Dunkirk’e mi el sallıyor? George Mackay’in filmin bağlayıcı parçası olarak işlev gören performansı haricinde ben 1917’den elde edilebilecek bir şeyler bulmakta sıkıntı çektim açıkçası. Biraz Scorsese’nin Marvel filmleri hakkında söyledikler gibi, tema parkı yolculuğundan hâllice bir sinema deneyimi sunuyor Mendes seyirciye sadece. İçi pek boş öykünün beni yakalayabildiği tek kısım, üç hafta boyunca hapisaneye düşmüş gibi hissettiren travmatik bir askerlik deneyiminin ardından başına oturduğum için, filmin başlarında iki askerde de mevcut olan bir şeylerin biteceğine ve evlerine döneceklerine olan inançtı sadece. Öyle saf ve tarif edilmesi imkansız bir duygu ki bu, ben son gününü bildiğim bir süreci atlatırken yaşadığım zorluğu düşünüp boğulacak gibi oldum Mackay’in karakterini izleyerek. Haricinde başka bir artı puan yazamıyorum ama işte hânesine. Atmosfere tat bozan bir mesaj bırakmadığının da bilinciyle 1917 için bu kadar gürültü koparan film endüstrisine bağışlayacağım sanırım ben Mendes’in filmini. 21. yüzyılda ikinci dekatı devirirken hâlâ Birinci Dünya Savaşı epiklerini ödüllendiriyor olmak onlara kendilerini iyi hissettiriyorsa diyecek pek bir şey yok zaten. Son olarak filmin Türkiye vizyon tarihiyle defalarca oynayan dağıtımcılara da el sallayalım, tam olsun. Vizyonda kendi kendinize izlersiniz artık.

Devamını oku
6 Comments

6 Comments

  1. Serhan

    6 Şubat 2020 at 16:52

    Sonunda bir film ile ilgili ayni gorusu paylasmak iyi hissettirdi. Hislerime tercuman olmussun. 1917 her acidan kaliteli bir yapim ama bunu da yazida belirttigin gibi odul sezonunun basari formulunu noktasi virgulune uygulayarak elde ediyor bu da en azindan benim damagimda eksi bir tat birakti. Eger oscar’da onumuzdeki yillarda en verimli kullanilan pahali butce gibi bir dal acilirsa gozum kapali desteklerim ama sinema sanatinin temelini olusturan olmazsa olmaz hikaye anlatma becerisi olmadan (ki ortada bir hikaye yok) bir filmin en iyi film odulunu almasina sonuna kadar karsiyim. Ancak hala icimde Parasite’in en iyi film alacagina dair umutlarim oldukca kuvvetli.

  2. özge

    6 Şubat 2020 at 19:46

    merhaba, pazara kadar bir podcast gelir mi acaba?

    • Umur

      6 Şubat 2020 at 19:47

      Pazartesi akşamı kaydettik. En geç Cumartesi blogta olacak : )

  3. Fatih Albayrak

    7 Şubat 2020 at 13:19

    Bu kadar saçma bir şey olamaz, 7 Şubat’ta film vizyona girecek diye bekliyorsun siteye girip bakıyorsun ve 21 Şubat diyor, bu kadar da olmaz hakkaten.

    • Umur

      7 Şubat 2020 at 13:34

      Şark kurnazı hepsi, başka ne denilebilir ki? Bir arada vizyon takvimi katili !f’le boğuşuyorduk böyle hatırlıyorsanız. İlla 1-2 Oscar filmini alır Şubat sonuna kadar izlememize engel olurlardı. Şimdi de bu dağıtımcılar çıktı başımıza. Jojo Rabbit yeni gösterime girdi. Little Women, Oscar’dan sonra geliyor. 1917 neredeyse ay sonu… Umuyorum bütün filmlere belli bir ücret karşılığında streaming servisleri üzerinden ulaşabildiğimiz günler gelir ve şu dağıtımcıların hepsi aç kalır.

      • Fatih Albayrak

        7 Şubat 2020 at 15:04

        kesinlikle, ücretli streaming çok çok iyi olurdu

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin