Takip et

Eleştiri

Onward

tarihinde yayınlandı.

Yönetmen: Dan Scanlon | Seslendirenler: Tom Holland, Chris Pratt, Julia Louis-Dreyfus, Octavia Spencer, Mel Rodriguez, Kyle Bornheimer, Lena Waithe, Ali Wong, Grey Griffin, Tracey Ullman, Wilmer Valderrama, George Psarras, John Ratzenberger | Senaryo: Dan Scanlon, Jason Headley, Keith Bunin | 102 dakika | Animasyon, Macera, Komedi

Kim derdi ki sinema salonlarının ölümü ve evlerimizden vizyon filmlerine belli bir ücret karşılığında ulaşmamızın startını Çin menşeli bir virüs verecek. Karantina günlerinin her boşlukta bir şey tüketen ahaliye tek katkısı izlenecek filmler ve diziler için zaman yaratmak değil, aynı zamanda ABD’de henüz görücüye çıkmış yapımların çok gecikmeden internet üzerinden de seyirciyle buluşmasını sağlamak oldu. Pixar’ın Soul öncesi çerez niyetine sunduğu diğer 2020 projesi Onward da koronalı yeni düzende çıkmış ilk seçkinin parçalarından. Yılın ilk yarısına ayrılmasıyla birlikte stüdyonun yetileri daha sınırlı yapımlarından biri olduğunu anladığımız bu yeni macera, storyboardlarının bir kısmını mutlaka zorlu bir mücadeleye ayıran Pixar için ortakları Disney’e öykündükleri bir adım olmuş. Çünkü ilk 15 dakikadaki girizgâhı bir kenara ayırırsak tamamı ölüm kalım mücadelesi tadında bir serüvene tanıklık ediyoruz bu sefer. Çok erken kaybettikleri babalarının hayatında oluşturduğu boşluğu her gün hisseden ana karakterimiz Ian, sihirin ve doğaüstü varlıkların bir şekilde mevcudiyetini sürdürdüğü evrende 16. yaş gününü kutlarken merhum babasının ona (ve tabii ağabeyine) bir asa bıraktığını öğreniyor. Asanın gücü de bir günlüğüne de olsa babalarının evlatlarını ziyaret edebilme fırsatı yakalamasında. Ancak tabii film bu kadar basit bir şekilde başlayıp direkt nihayete erse 15 dakikalık bir kısa animasyondan öteye gidemeyeceği için türlü aksilikler, küçük yaştaki seyircisine ailenin önemine dair mesajlar veren bir takım şeyler monte edilmiş iskelet hikâyeye. Ian, o daha doğmadan vefat ettiği için tek bir hatırasının dahi olmadığı babasıyla en azından birkaç saat geçirebilmek adına canını dişine takarken yavaştan aradığı cevabın hep yanı başında, ona kol kanat germiş annesi ve hep elinden tutmuş ağabeyinde olduğunu fark ediyor. Hatta Onward’un asıl yatırımını bu ağabey kardeş ilişkisine yaptığını söylersek yanlış olmaz. Octavia Spencer’ın sesiyle hayat bulan The Manticore ve kıyısından lezbiyen (yoksa biseksüel miydi?) olduğu için alkışlanmamızın beklenmesi sebebiyle eleştirilen Officer Spector gibi yan karakterlerle de komedi kanadı güçlendirilmiş. Kalanı bildiğimiz Pixar koşturmacası işte. Geçirilen vakit konusunda pişmanlık hissettirmeyen, üstüne gözyaşlarınızı hunharca çaldığı finaliyle de bünyesindeki ters giden her şeyi unutturan tavrıyla stüdyonun marka değerini belli bir seviyede tutmaya devam ediyor. Fakat Wall-E’den Inside Out’a, Ratatouille’dan Finding Nemo’ya janrı yeniden tanımlamaya, animasyonların sadece çocuklara ait bir anlatım üslubu olduğu önyargısını yıkmaya pek meraklı fikir fabrikası çıtayı öyle yükseltti ki boğazımıza koca bir düğüm yerleştiren kapanışı yepyeni bir Brandi Carlile şarkısıyla kutsasa da hoş bir ilk çeyrek seyirliği olmaktan öteye gidemiyor. Şimdi tabii ki gözler Soul’da. O da mukayeselerin kurbanı olacak korkum mevcut; ama Onward’taki “Beni ağlatan film karnımı doyurandır.” tuzağına düşmeye de hazırız. Pandemi devam edecek olursa onu da evimizin konforlu koltuklarında deneyimleyeceğiz gibi. Ne yapalım? Bu da böyle bir sezon…

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin