Dizi Eleştirisi
Feel Good (1. Sezon)
Eve kapanışımızın bilmem kaçıncı gününde sıra geldi Netflix ve Channel 4’da birer gün arayla seyirci karşısına çıkan İngiliz yapımı şahane dizi Feel Good’a. Her ada prodüksiyonu gibi kendini altı bölümle sınırlayan bu LGBTQ+ merkezli anlatı henüz adını bilmeyenleri Kanada asıllı komedyen Mae Martin ile tanıştırıyor. Ben de bu kalabalıktanım, merak edilmesin. İlk kez yollarımın kesiştiği Martin, kendini bir etiket ile buluşturmaktan kaçınan ama kuir kimliğini özümsemiş bir birey. Gerçi dizideki duruma göre esasında lezbiyen olduğu ve hayatına aldığı kişinin onun kafasını karıştırdığı için etiketlerle sorun yaşadığı da söylenebilir. Neyse, biz çok derinlere inmeden genel konuyu vermeye devam edelim… Mae’in hayatındaki kargaşa yalnızca kimliğinden sebep değil. Uyuşturucu bağımlılığı yüzünden hem ailesiyle geçmişte problemler yaşamış, hem de bu sorununun üzerine gitmediğinden bugününde de her şey yavaştan sarpa sarmaya başlıyor. Dizi de sahip olduğu ilişkilerin kırılma noktaları üzerinden o çöküşü izletiyor bize. Öyle ki start aldığı noktada belirlediğimiz akla kara, sezonun sonuna geldiğimizde bütünüyle yer değiştiriyor. Bir enteresan tarafı da epey hafif tonda süren seyirinin, hatta bazen o kuru mizah anlayışını fazlaca kullandığı da söylenebilir, elini attığı meseleler sebebiyle hazmı zor bir yere sürüklenmesi. Mae’in cehennemi kapılarını aralıyor ve saklandığı dolabından çıkamamış kız arkadaşının da katalizör görevi görmesiyle alevler cayır cayır yakmaya başlıyor. Çok ağır başlı, kendi hâlinde ama gökkuşağı renklerini taşıyan herkesin pek tanıdık bulacağı bir yere konuşlandırmış kısacası kendini Feel Good. O kararını veremeyenler, verse de kanatlarını açamayanlar, havalandıktan sonra bana ne olacak diye düşündürtenlerin gölgesinde kendi yolunu bulmaya çalışıyor Mae’imiz. İşin içerisine hafife alınmayacak bir bağımlılık durumu girdiği için empati kurmak güç gelir diye düşünülebilir. Ancak adına da kondurduğu, kendini iyi hissetmeye duyulan ihtiyacın varlığı evrensel, malum. Dolayısıyla zincirlerini sürüdüğü her yeri öyle de böyle tanıyoruz Feel Good’un. Derinizi kazıya kazıya en acıtacak yere ulaşmayı başarıyor. Şikayetim pek yok, bu öyküye hediye edilebilecek en iyi ilk sezon bu. Tabii altı bölüm yeterli gelmediğinden tüm malzemeler tüketilmek istenmemiş, olanı da yayabilmek adına birkaç yerde oyalanılmış, belli. Lisa Kudrow’un sürpriz mevcudiyeti kutsamış en azından diyerek ikinci seriyi beklemek en doğrusu şimdilik suyu bulandırmayıp. Hem ağlatanın karnımızı doyuran olduğuna dair derin inancımız da yerinde duruyor. Mae Martin’in fabrikasında bundan çok daha fazlası var belli. Komedinin acıdan beslendiğini bir kez daha hatırlamak üzere yollarını gözleyeceğiz.
MVP: Mae Martin (Mae)