Pride Boy
#PrideBoy: Black Girl
Ufak bir girizgâh yapmak zorundayım Pride ile bu filmin ne alakası var diyeceklere. İzlediğim kuir film sayısı oldukça fazla olduğu için kurumuş bir kuyudan su çekmek yerine zulmün ve adaletsizliğin öteki tarafında benzer muameleyi gören başka bir grubun hikâyelerine dalmak istedim bu yıl. Kendime de siyah sinemasını seçtim. 25 yapımla Pride ayında mevcudiyetimizi böyle kutlayacağım bu sefer. Ay sonuna doğru Kürt sineması da ufak bir seçkiyle Haziran seçkisini yeşillendirecek, haberiniz olsun. Lütfen hatta kalın!
Afrika sinemasının var oluşunda öncü addedilen Senegal asıllı yönetmen Ousmane Sembène’in 1966 yapımı filmi Black Girl, bu ay Oscar Boy sayfalarını şenlendirecek seçkinin ilk durağı. Klasik bir küçük dünyasından kopup hayal ettiği her şeyi dolu dolu yaşayacağı umuduyla büyük şehre gelen ana kahramanlı bir öykü esasında Black Girl. 65 dakikalık kısa süresinde siyah teninin egzotik ama alt sınıfa ait bir modifikasyon muamelesi gördüğü Fransa’da yeşerttiği bütün hayalleri toprağa gömüyor Diouana. Onu sadece kafasında kodladığı emirlere itaat eden bir birey olarak tanımlamış evin sahibesiyle arasındaki iletişim çok da yabancı değil. Ayrıcalıklara, kaynaklara ve dolayısıyla güce sahip olan her ülkenin, kuruluşun, kişinin yansıması Diouana’yı sefaletten kurtardığı için yakasına kurdele takılması gerektiğini düşünen asalak bir ev hanımı var kısacası karşısında. Belki birinci gözden olmasa bile filmler ve diziler sayesinde siyah kültüre dair öğrendiğimiz her şeyi de elden geçiriyor tatmin etmesi imkansız gaddar hâliyle. Diouana’nın saçından giydiklerine, özel hayatından yemeğe koyduğu baharata kadar bütün kimliği şırıngasının ucunda. Bir oraya, bir buraya saplayıp karşısındaki kadını teninden, özünden ayırmaya, bir yandan kendinden aşağı bir yerde tutarken bir yandan da kendine benzetmeye çalışıyor. Dümdüz bir kabusun, üstelik gerçek hayatta karşılığı olan ve bugün bile geçerliliğini koruyan bir kabusun silüeti yani Black Girl. Üstelik nesilden nesile aktarılacak, kolonileşmenin aldığı yeni şekillerin izlerinin süreceğinin de bir hayli farkında. Geçmişi gömsek bile üzerindeki toprağı fırlatıp gırtlağımıza yapışacağını söylüyor Sembène. Burada mevzubahis Senegal’den gelmiş, camsız bir mutfakta etrafına aydınlık saçan bir kadın ama iması tek bir kadının hikâyesinden çok daha fazlasını kapsıyor. Haricinde bu film haricinde herhangi uzun metrajlı bir yapımda çalışmayan görüntü yönetmeni Christian Lacoste’un da adını anabilir miyim? Siyah beyaz çektikleri Black Girl’de peri padişahının kızı gibi görünen Diouana’nın rengini bir fetiş objesine dönüştürmeden görsel anlatının da merkezine taşıyor. Buradan konumuzun uzanacağı yer de tabii ki üstün ırkın fiziksel özellikleri üzerinden yaratılan tüketim ağı, ama bu meseleye Get Out yazımızda geliriz artık. Şimdi alkışlarımızı 54 yıl sonra bile varlığını sürdüren meseleleri öngörebilen Ousmane Sembène hazretlerine emanet edelim.