Dizi Eleştirisi
Trying (1. Sezon)
Dünyanın diğer tarafında kim hangi tuşa bastı bilmiyorum ama son birkaç yıldır üremek üzerine, epey mikro bir yerden sürecin geleneksel yollardan çocuk sahibi olamayanlara tesir eden taraflarıyla ilgili fazlaca dizi ve film izlemişiz gibi hissediyorum. Kathryn Hahn’ın Private Life ve The Romanoffs’u aynı takvim yılı içerisine sığdırmasının yarattığı sahte bir his de olabilir tabii bu. Apple’ın streaming evrenine girişiyle The Morning Show haricinde konuşulmaya değecek çok bir şey çıkaramadığı seçkisinden Trying de aynı sularda, ama çok daha pozitif bir tutumla yüzüyor. BBC ile ortak bir üretim sürecinin parçası olan bu Brit komedisi, birlikteliklerini bir bebek ile taçlandırmak isteyen Nikki ve Jason çiftini konu almakta. Ebeveynliğe hazır olduklarını düşünmelerine karşın en basit biyolojik yollardan bu amaçlarına ulaşamadıkları için alternatif yolları denemeye koyuluyorlar. Yalnız dışarıdan aldıkları tıbbi destek de yeterli gelmeyince kendilerini evlat edinme sürecinin ve dolayısıyla yaşadıkları ülkenin bu konuyla alakalı bürokratik safsatasının içerisinde buluyorlar. Bölüm bölüm, insana hayatıyla ilgili bugüne kadar aldığı her kararı sorgulattıran prosesin hem Nikki, hem de Jason üzerindeki etkilerini izlemeye koyuluyoruz özetle. Onlar kendilerini elekten geçirip yavaş yavaş çözülürken arkadaşları, aileleri ve portreye mecburen giren sosyal servisler de bu adaya has komediyi iyice renklendiriyor. Çok spesifik bir yere konumlanmış, yalnızca heteroseksüel birlikteliklere sahip kişilerin anlayabileceği bir meseleyi ele alıyor gibi gözükmesine rağmen Trying en nihayetinde ikili ilişkiler, bunların bireye kendine dair sevmediği özellikleri törpülemesi ve yetişkinliğin o uzaktan tatlı gözüken bahçesine odaklanıyor. Hepsini de öyle büyük bir meziyetle önümüze döküyor ki yağ gibi akan bölümlerin nihayetinde bir şekilde bu hem sıra dışı hem de bir o kadar sıradan çiftle empati kurmanıza olanak sağladığını fark ediyorsunuz. Üzerine tadından yenmeyen performanslar da eklenince formül tamamlanmış oluyor. Karizmasına yeni yeni şahit olduğum Rafe Spall, harika bir keşif olduğunu düşündüğüm Esther Smith ve en küçük rolü bile devleştiren Imelda Staunton el birliğiyle ellerindeki senaryoyu bir üst kademeye taşıyor. Bundan sonraki yolculuklarında Sharon Horgan – Rob Delaney ikilisinin alamet-i farikası Catastrophe gibi daha karanlık bir tarafa eğilirler mi bilmiyorum; ama ben Nikki ile Jason’ın ebeveynlik sancılarını evde üçüncü bir şahıs varken de izlemeye fazlasıyla hazırım sanırım. Yeter ki o Britlik hâli daim olsun.
MVP: Imelda Staunton (Penny)