Eleştiri
Hillbilly Elegy
Oscar için yapıldığı her hâlinden belli filmleri izleyip yerin dibine batırmaktan biz bıktık, bu Hollywood ahalisi bir türlü bıkmadı. Kolektif çürük domates fırlatma ritüelinin en yeni hedefi olarak Netflix bünyesinde seyirci karşısına çıkan Hillbilly Elegy, performans sanatının en sevmediğim öğelerini benimsemiş Glenn Close ve kariyerinin ilk yıllarının ardından (benim için) konuşmaya değer tek bir rol çıkaramamış Amy Adams gibi iki Oscarsız ünlüyü buluşturuyor. J.D. Vance isminde “sıradan” bir Amerikalı’nın aynı adlı biyografisinden uyarlama bu tren enkazı. Kimin rolü nereye konumlanıyor merakımla okuduğum kitabın da neredeyse bütün temeli perdeye aktarılmış Ron Howard tarafından. Onlar da insan, bu ülkede cehalet de var, Amerikan rüyasının görünmeyen kısmını biliyor musunuz, bakın ben hayatta ne başarılara ulaştım ama geldiğim yerden utanmıyorum sloganları arasında çok spesifik bir grup beyaz Apalaçyan sakiniyle son dört senedir kabuslardan kabus seçen coğrafyanın kırmızı enselilerini konu alıyor. Pardon kırmızı enseli demiyorduk, değil mi? Sefaletin ne olduğunu en acımasız hâliyle tadan bu ailenin cinayet, uyuşturucu ve istismarla dolu tarihi masaya yatırılırken oldukça çiğ bir perspektiften Yale Üniversitesi’nde hukuk gibi prestijli bir bölüme kapak atmayı başarmış esas karakterimiz kullanılarak kırmızı, mavi ve beyazlarla o kontrast resmediliyor kısacası. Doksanlarda geçen bu yaşanmışlığı sadece seti ve kostümleriyle değil, sinema diliyle de aynı zaman aralığına konuşlamış Howard. Dolayısıyla çalıştığı oyuncuların mübalağayı amaç edinmiş performanslarını gördüğümde pek şaşırmadım. Filmin işleyen tek bir öğesi bulunmadığı için açıkçası çok da geniş çaplı bir değerlendirme yapılmasına gerek yok. Yakın tarihte Green Book ile Bohemian Rhapsody’nin aynı yıl içerisinde ödüllendirildiğini gördüğümüz için yapısını değiştirme mücadelesi içerisindeki Akademi’nin o beyaz, yaşlı ve tutucu tarafına hitap eden, hem içerik hem de üslubu ile bu kesimi can evinden vuran yapımlara bütçe çıkıyor olması esas konumuz olmalı bence. Hillbilly Elegy o dipsiz çöp yığında sadece bir kum tanesi. Verdiği sakat mesajı, ABD mozağini tanımlamaya çalışırken tek taraflı davranması ve kitaptan sinemaya geçiş esnasında törpülenen katliamları bir kenara bırakalım o yüzden. Bu film niye yapılıyor? Bu senaryo niye yazılıyor? Sözde prestijli dediğimiz oyuncular (ki buna sadece Glenn Close ile Amy Adams dahil değil, Oscar’ın bir taraflarını yaladığı bütün aktörler ve aktrisleri de katarak) böyle bir projede yer almayı niye kabul ediyor? Sanat sanat için midir, yoksa halk için mi sorusunun bu yeni hânesinde bir altın heykelcik uğruna kendilerine layık gördükleri rezillikleri okyanusun diğer tarafında alkışlamaya devam eden güruhu da taptaze Parasite zaferi sonrası sanık eyleyip sorguya çekmeli artık. Ve artık ayıbın faturası kesilirken sadece endüstriyi değil, evet demekten çekinmemiş kutsal bellediğimiz isimleri de dürtmeliyiz diye düşünüyorum. Peki tüm bu laf salatasının üstüne neden 2 puan Umurcuğum? Cehalete kaldırdım kadehimi işte. Kaçan Oscar fırsatını bu rolle değerlendirmek isteyen Glenn Close’a ve parçası olmak istemediğini ısrarla belirttiği endüstri için laboratuvar ortamında hazırlanan filmlerde rol almayı kabul eden Amy Adams’a bilhassa. Şerefinize!
Metin
29 Kasım 2020 at 12:09
Sadece trailer’ı izledim. Glenn Close’u severim de ama mesela bu rolde Meryl Streep, Jessica Lange, Shirley MacLaine de olsa aynı şekilde oynarlarmış gibi geldi. Neden? Çünkü sanki hikayenin ve karakterin kurgusu – en azından trailer’da görülen kadarıyla- buna imkan veriyor sadece. Dangerous Liaisions, Meeting Venus, Things You Can Tell Just By Looking At Her’de falan sadece onun oynayabilecegi gibi oynayan Glenn Close’a bu tür roller gelmiyor mu artık?