Kuir
But Perşembe: Lavajıma Gelsin
But Perşembe’de Looking’in ikinci sezonunu neredeyse yarıladığımız haftadayız. Finale, yani filme, sadece bir ayımız kaldı ve bugün artık Kevin ile Patrick ilişkisinin eli kulağında çatışması, Agustin’in nihayet hayatına yön vermesi, Dom’un da gerçeklerle yüzleşmesiyle birlikte birinci sezondan sarkan anlatılara nokta koymak üzereyiz. Buradan düşününce dizinin iki senenin ardından iptal edilmesi daha çok koyuyor. Çünkü şu yol ayrımında herkes çok daha heyecan verici denizlere yelken açmak üzere. Ama HBO ve içselleştirdiğiniz homofobiniz şu kadarcık mutluluğu bile çok görüyor bizlere.
Hazır homofobi demişken, L alıkmadan koliye girişen beylere geçtiğimiz haftalarda bir isyan etmiş, Looking gibi bu kadar içeriden bakan bir projenin bu hataya düşmesini kınamıştım hatırlarsanız. Bu bölümde lavaj meselesine kafa göz girip, Türkiye’ye henüz uğramayan “dağ ferahlığı”, “bayır esintisi”, “pamuk minnoşluğu” gibi paketlerde satılan hazırlık setlerinin temsiliyle bu ritüelin nahoşluğu konu edilmiş. Patrick’in tavana diktiği pasif sermayesiyle plastik lavman edevatını gösteren sahnede tükürdüklerimi yalayıp tamam dedim Looking, yine bir numarasın. Hatta geçmişteki spontane birlikteliklerin de ufak bir açıklaması yapıldı, tüm isyanlarım nötrlendi.
Burada pasif pozisyonu kadın olmakla eşleştirmek üzerine önyargılara ve ahlakçılığa mahal veren o heteronormatif zihinleri ufaktan temizlerken (Gerçi pasiflik kadınlıksa ne olacak, o da ayrı bir seksizmin ürünü. Kafalar karışık…) Kevin’ın Patty’e rol değişikliğini bahşedermiş gibi davrandığı kısımda bir kaşımı kaldırmadım değil. Ama zaten erkek erkek sporlar hakkındaki engin bilgileri ve annelerin tercih ettiği türden bir gay olması sebebiyle Kevin bebeğimiz hep aynı damara oynuyor. Russell Tovey hatırlarsanız sükse yaptığı dönemlerde de gayliğini belli etmeyen, maskülen bir eşcinsel olmasıyla övünüyordu. Bazen bunu hatırlayıp boşayasım gelse de çağa ayak uydurmuş olduğu yalanıyla yaşamaya devam ediyorum.
Peki ne oldu Kevin ile Patty arasında? Her şey güllük gülistanlık gitmese de, Kevin’ın partneri Jon yokmuşçasına keyfini çıkardıkları günler arkadaşlarıyla ortak etkinlikler yapmaya, beraber uyumalara kahvaltılara uzanırken onu San Francisco’nun halk pazarlarından birinde (salı değil, cuma hiç değil) kocişiyle gören Patty’e dank etti artık bu ilişkinin yasak sıfatı. O yüzden karşısına Kevin’ı alıp yok ben yapamıyorum beyanında bulundu ve ondan herhangi bir şey istememesine rağmen Kevin, Jon’a açılıp bu konuyu kapatacağım sözü verdi. Yapabildi mi? Hayır. Yapar mı? Hiç sanmıyorum. Neden? Çünkü o bir, ‘ki, üç, dört… ERKEK!
Tüm erkeklerin köküne kibrit suyu demiyoruz tabii de cishet kafalara pek yakın beylerimizin ortak sorunu herhangi bir şeyin sorumluluğunu alamamak. Ben ayrılmayı dahi beceremeyen biriyle harcadığım bir buçuk senenin ardından artık toksik yüzleri yüz kilometre mesafeden tanır oldum. Kevin’ı yakınen tanımaya da gerek yok. Durum ayan beyan ortada. Adamın tüm hayatını ona göre ayarlamış partneri, açılmamış bir ilişkide aldatılmaya doyamıyor ve Kevin, Jon’a karşı en ufak bir soğukluk göstermekten bile aciz. Sözde Patrick’in hayallerine onun da ortak olası var da inandık mı? Gerçekten inandık mı?
Patrick’le alakalı sorun da şu ya şundadır ya bunda matematiğiyle Richie’den Kevin’a, Kevin’dan Richie’ye sürekli aynı sarmalda dolanması. Bu bana biraz da kendimi hatırlattığı için sinirleniyor olabilirim. Kapa artık şu yolları Patrickciğim be. Sana ikisinden de hayır yok. Biriyle bambaşka dünyaların insanısınız, diğerini de ilişkisinden koparsan dahi gideceği yer çok belli. Cinsel çekimin hat safhada olduğu bağların ben bugüne kadar tatlı bir yere ulaştığını da hiç görmedim. Bir sene sürer, iki sene sürer, bilemedin üç sene sürer, ama sonunda kalpler öyle bir kırılır ki o tensel temasın yarattığı boşluğu da dolduramadığından ilişkinin süresi kadar üstüne bir de acı çekersin.
Hazır Richie demişken, hemen odak noktamızı değiştirelip Agustin’e getirelim konuyu. Kimyasal etkisi altında olduğu gün Richie tarafından kaldırımlardan toplanan Agustinimiz yavaş yavaş hayatını da bir düzene soktuğu adımlar atıyor artık. Sanat sepetle alakasız bir iş bulmak bu adımların ilkiydi. Eddie sayesinde adımını attığı dünyanın ona çok iyi geleceğine fazlasıyla eminim. Çünkü böyle boşluklarda kendin için olmasa bile, klanına bir yararının dokunduğunu hissetmenin iyileştirici bir gücü var. Yaşandı bunlar. AKT’nin dili olsa da konuşsa diye kişisel geçmişimden de bir not bırakmış olayım hatta.
Eddie ile Agustin arasındaki dinamiği de büyük bir keyifle takip ediyorum açıkçası. Hatırlamıyorum da bu ikili ilişkileniyor muydu yoksa Agustin, HIV pozitif biriyle korunmasız sevişiyordu da araları mı açılıyordu… Neyse zamana bırakayım, hikâye çözüme giderken mutlaka bir şeyler tanıdık gelir. Eddie’nin Kevin’a sarkmaları, Richie’nin yenisi Brady’e duyduğu ilgi de her lubunya arkadaş grubunda yer alan enişteci kontenjanını pek iyi dolduruyor, değinmeden geçemeyeceğim. Şu aralar vaktinin büyük bir kısmını beyinin arkadaşlarıyla Zoom görüşmelerinde geçiren bana da etrafa alıcı gözüyle bakmak için iyi bir örnek teşkil etmekte.
Bu arada Doris, kendine Malik’i bulmuş ve hayatının en iyi sevişmelerini yaşarken Dom ile Lynn cephesinde de yaş farkı bulunan çiftlerde görmeye alıştığımız bir kavga yaşandı. Bunu ben de sevgilime, arkadaşlarıma, herkese yapar oldum. Kendimden genç birinin hayatına karışıp bak burada canın yanacak kaç, bunu yap işin kolaylaşacak dikkat et deme arzumu durduramıyorum. Lynn’in yaptığı daha berbat gerçi. Direkt etrafındakileri Dom’dan habersiz teşkilatlandırıp resmen manipüle ediyor. Fakat kızamıyorum da. Sevdiği için yaptığının farkındayım çünkü. Keşke böyle olmasa diye geçiriyorum sadece içimden.
Bir de sonuna kadar, büyük bir keyifle yaşadığı ilişkisini bir türlü aşamamış Lynn. İşin garibi aşmak gibi bir niyeti de yok. Şehir dışındaki evinin eski partnerinden hatıralarla dolu bir müze olmasından bile hoşnut. Zaten kapılarını da kapamış herhangi ciddi bir ilişki ihtimaline. Ancak zihniyetinin bu yönde olduğunu Dom’a hiç hissettirmediği için fark etmeden fena kalp kırdı. Umuyorum Dom bundan sonrasında iyice yolunu kaybetmez. Gerçi hırslanıp hayata daha çok asılacağına da inancım tam ya Dom’dur ne yapsa yeridir diye en korkunç senaryolara kapımı açık tutmaya devam edeyim ben önlem olarak.