Dizi Eleştirisi
Us (Mini Dizi)
Uzun yazılar yazmaya geri dönüşümün hatırına bir şampanya patlattığımı ve hepinizin kadehine döktüğümü hayal ederek başlayalım yazıya. Oscar sonrası dönemi türlü iş meşguliyetleri, 1989’a transferim ve hastalık derken pek durgun geçirdim Oscar Boy cephesinde. Ancak tüm siteler kapanır, Oscar Boy kalır diyerek yine işimin başındayım. 2021/22 televizyon sezonunu da Birleşik Krallık’ta geçtiğimiz yıl oynamasına rağmen bizlerin henüz ulaşabildiği Us isimli David Nicholls uyarlaması ile açıyorum. BBC’nin The Casual Vacancy ve Normal People ertesi madem kitabı tuttu, dizisini çekelim dediği işlerin en yenisi Us. Hatırlarsanız bir ara her kitapçıda çok satanlar köşesinin zirvelerinde boy göstermekte, gittiğimiz her evde de karşımıza çıkmaktaydı. Çok popülerse kesin bir olmamışlık vardır diye uzak durduğum romanı bizzat yazarı uyarlamış ekrana. BBC’nin kadrolu yönetmenlerinden Geoffrey Sax’in eşliğinde Tom Hollander, Saskia Reeves ve Tom Taylor üçlüsünün Avrupa seyahatini izliyoruz dört bölümlük mini dizide. Oğulları üniversiteye gitmek üzere yuvadan ayrılacak olan Douglas ve Connie çifti bu veda öncesi kendi aralarında da bir yol ayrımına geliyor. Sebebi tam olarak belirtilmemekle birlikte yıllar içerisinde yıpranan ve Douglas’dan nefret etmese de hayatta daha farklı şeyler deneyimlemek istediğine kanaat eden Connie’nin aldığı kararı dile getirmesinin ardından oğullarıyla yapacakları minik Avrupa turu son kez vakit geçirebilecekleri uzun bir etkinliğe evriliyor. Yalnız bu seyahat sırasında da kartlar teker teker açılmaya başlıyor, hem evli çiftimiz hem de baba ile oğul arasındaki ilişki çeşitli testlerden geçiyor. Nihayetinde tipik bir ben nerede yanlış yaptım sualini kendine yönelten, orta yaş krizinin arifesinde bir adamın hikâyesi olarak algılamak mümkün Us’ı. Bu sebeple annenin ya da evin oğlunun perspektifine net bir yer ayıramıyor gibi hissettirdi bana. Adaptasyonu gerçekleştiren direkt David Nicholls olduğu için bir sorgulamaya da girişemiyorum; fakat evin babasıyla yollarını ayırmış karakterlerin sebeplerini açıklamakta biraz zorluk çekiyor, hatta geç kalıyor Us. Buna rağmen geçmiş ile bugün arasında gidip gelen anlatının iki tarafı da merakla dinletebilmek gibi bir kabiliyeti var. Sonunda çok da büyük bir ifşaya erişmeyeceğimizi bilmemize rağmen ilgiyi ayakta tutarak izletiyor bu üst-orta sınıfa mensup İngiliz aileyi. Pandemide evlerimize sıkışmış bizlere de trene binip Avrupa’yı şöyle bir turlama ihtimalimizle alakalı düşler enjekte ediyor. Barcelona gibi sıcak bir iklimde fazlasıyla vakit geçirmesinin ardından bile Britanya’ya mahsus, insanın iliğine işleyen soğuk havanın finaliyle yüzünüze vurduğu Us’ın masaya yeni bir şey getirdiğini iddia edememekle birlikte varoluşumuzla alakalı kaygıları domestik bir savaşa taşımasını başarılı buldum özetle. Kavgam ne kadar dışarıdaysa, bir o kadar da içeride diyerek üç yıldızlı otellerde kirli yastıkları yorganları eskiterek yolunu buluyor. Yeni jenerasyonlarla ilgili çağ dışı fikirlerini orta yolculuğuyla kamufle etmesine de göz yumarak önünüze bırakıyorum.
MVP: Tom Hollander (Douglas Petersen)