Dizi Eleştirisi
Sweet Tooth (1. Sezon)
Son 10 yılı sadece Iron Man’i canlandırarak geçiren Robert Downey JR, nihayet oyunculuk konusunda yeteneklerinin sınırlı olduğunu fark etti de eşi Susan ile birlikte tamamen yapımcılığa soyundukları yeni bir dönemece girdi. Dolittle rezaletinden sonra televizyonda Perry Mason ile şansını deneyen ikili, geçtiğimiz ay da Netflix bünyesinde seyirciyle buluşan çizgi roman uyarlaması Sweet Tooth’un altındaki Team Downey (yapım şirketlerinin ismi) imzasıyla tekrardan karşımızda. Pandemi psikolojisinden uzunca bir süre sıyrılamayacak olanlarımızın epey tanıdık bulacağı bir evren var Sweet Tooth’ta. Dünyayı ele geçiren bir virüs ile eş zamanlı olarak ortaya çıkmış hayvan – insan karışımı hibrit çocukların yaşadığı alternatif bir gelecekte geçiyor öykü. Bilmediği, tanımadığı her şeyi düşman bellemeye meyil etmiş insan evladının hırslarından sebep yok olmaya yüz tutmuş evrenimizi bir yana, harlandıkça harlanan tarifi imkansız nefret duygusunu da diğer yana koyarak Gus isminde bir oğlan ve yalnız kaldıktan sonra annesini aramak üzere çıktığı yolculukta ona eşlik eden Tommy isminde bir gezgini konu alıyor dizi. Fiziksel farklılıkları sebebiyle ön görülmesi zor iddiasında bulunulan, ancak bu tür hikâyelerin av niyetine kullandığı prototip bir dostluk ile izlemeye koyuluyoruz maceralarını. Elbette esas hedef izleyici çocuklar. Her yaşa hitap edebilmek adına ölümü ve arka planda süregelen vahşeti çok da grafikleştirmeden eşsiz doğa manzaralarıyla bir bilgisayar oyunu oynarmışçasına seviyeden seviyeye atlıyoruz. Gus ve diğer hibrit çocukların burada sadece bir paravan olduğunu söylemeye gerek yoktur sanıyorum. Toplumun dinlemeye, anlamaya çaba göstermediği herhangi bir topluluk olarak kabul ederek okumak mümkün diziyi. Tabii burada yaşça küçük, çelimsiz ufaklıklar olduğu için Sweet Tooth’un güç dengesizliği daha da bir ön plana çıkıyor. Neyse ki yanlarına koydukları savaşçılardan tek biri beyaz olmadığından o alıştığımız klişe kurtarıcı masalını bir nebze uzakta tutabiliyoruz. Yalnız, bu projenin benim için yapılmadığının da bilinciyle söylüyorum bunu, aynı cümleleri tekrarlama konusundaki ısrarı çok sıradanlaştırıyor hatta tembelleştiriyor bence Netflix’in yeni dizisini. Streaming platformunun alıştığımız tüket – unut konseptinde kendine bir yer bulabildiği kesin olsa da Stranger Things misali yaratmaya çalıştıkları miras ufukta mevcut değil. Çünkü ne oynayabilecekleri bir nostalji damarı mevcut, ne de bu öyküyü daha yetişkin kılmaya yetecek kadar farklı perspektifler. Ne olursa olsun çocuklar sayesinde ve çocuklar için oluyor zaten. Mevcuttaki ebeveynler, büyükler ve niceleri de hep o çocuklar tarafından alt ediliyor. Belki hayal gücünün daha büyülü, insan üstü şeylere ihtiyaç duyduğu o yaş aralığında olsam daha farklı bir yerden dokunurdu bana ve üzerimdeki tesirini de ballandıra ballandıra anlatırdım. Ama şu hâliyle “pahalı” gözükmek haricinde ne tür bir vasfı olduğundan emin değilim Sweet Tooth’un. Seyircisini dizideki salgında yapıldığı gibi korona olanların evini ocağını yakmalı mıydık diye düşündürtecek kadar boş bıraktığını ve avucunda tutamadığını da not düşeyim.
MVP: Adeel Akhtar (Dr. Aditya Singh)