Dizi Eleştirisi
Young Royals (1. Sezon)
Netflix’in ülkemizde yaptığı Atiye, Hakan: Muhafız, Fatma gibi birbirinden rezalet işleri izlediğimizden ABD ve Birleşik Krallık sınırlarından çıktıklarında ürettiklerinin tadına bakmak kalp kırıyor. Kreatif özgürlük verildiğinde mümkün olanı görmenin verdiği ızdırap ile yaz sıcaklarında şuurumu kaybetmemi de bahane ederek acılara korkmadan yürümeye başladım artık. Genç İsveç prensinin yatılı okula gittikten sonra kalbine saplanan oku konu almaktaki Young Royals da aynı zamanda queer bir öyküyü ekrana taşıyor olması sebebiyle radarıma girmişti zaten. Kısa bir özet geçmek gerekirse, genç prensimiz Wilhelm adı bir skandala karıştıktan sonra ailesi tarafından yatılı bir okula sürülüyor ve burada diğerlerinden hem sınıfsal, hem de na-beyaz etnik kimliğiyle ayrılan Simon’a kalbini kaptırıyor. Ergenlik sancılarının yerini bambaşka duygulara bıraktığı zaman aralığından, ilk aşka ve queer bireylere özel adını koymakta güçlük çektiğimiz fırtınalarla yüzleşmeye dair tatlı bir hikâye. Her şeyden evvel Young Royals’ın hedef izleyicisinin gençler olduğunu bilmek gerek bence. Büyük oyunları yok ve bütün dramatik meseleleri de uzak hatıra olarak anacağımız tasaların etrafına kurulmuş. Ama sevmek, sevilmek, en önemlisi de kendini sevmek hepimizde üç aşağı beş yukarı benzer tümsekleri aşındırdığından tanıdık bulmamak imkansız. Biraz kendinle özdeşleştirebilmenin de etkisi var tabii. Mesela kalabalıklar içerisinde birbirine değen birkaç parmak, masanın altından değen ayaklar, iki lafın arasına sıkıştırılan görünürde küçük ama binbir anlam taşıyan tebessümler… Z jenerasyonunun temel özelliklerini anlamak ve onları doğru şekilde ekrana yansıtmak gibi bir derdi olmasa da Young Royals’ın, zaman mekan fark etmeksizin aşkını dağlara haykırmasına izin verilmeyen LGBTİ+’lar için anlamı büyük yerlere konuşlandırıyor anlatacaklarını. Bir parantez de, prensi öpme şansına erişen halktan biri etiketi için açmak lazım. Asırlardır çeşitli varyasyonlarla pazarlanan peri masalının nihayet gay bir karşılığını görmüş olmanın verdiği haz paha biçilemez. Yaz dizilerinden romantik komedilerin yüzde 90’ına, zengin – fakir, saraylı – alaylı dinamiklerinin acuzeliğine bir tek siz mi düşüyorsunuz sanıyordunuz? Asla! Belli etmesek de biz de sizler kadar sığız. Young Royals da var olduğunun bilincine varsak da temsilini göremediğimiz zaaflarımıza doğru yerlerden oynuyor. Tabii ki de gönül Kanal D dizisinden fırlamış gibi duran kötü karakterinin elini bu kadar açık etmemesini, Simon’ın ailesiyle ilgili kısımlarda açılan perspektifin bu kadar çocukça kalmamasını ve aman canım kim uyuşturucu kullanmıyor ki gibisinden bir virale kalkışılmamasını isterdi. Ancak Wilhelm ile Simon’a layık görülen finalin mütevazılığı bile yelkenleri suya indirmemiz için yeterli geliyor.
MVP: Malte Gårdinger (August)