Dizi Eleştirisi
The Good Fight (5. Sezon)
Network tarihinin gelmiş geçmiş en iyi dramalarından The Good Wife‘ın yaratıcıları Robert ve Michelle King, biliyorsunuz ki Alicia Florrick’in hayatını yedi yıl takip ettikten sonra CBS’in kardeş oluşumu, dijital platform All Access’te (artık Paramount Plus) yeni bir macerada buldular kendilerini. Dizinin önemli parçalarından Diane Lockhart karakterinin başını çektiği bu yeni hikâye de beşinci yılını tamamlarken başladığı noktadan bambaşka bir yerde artık. Neredeyse oluşturulan ilk ana kadrodan kimsenin yer almadığı bir ekiple yoluna devam The Good Fight, kan kaybetmek yerine âdeta üzerindeki fazla yükten kurtulmuş. Pandeminin araya girmesiyle birlikte sezon açılışını tamamen kovid dünyasında The Good Fight insanlarının başından neler geçti perspektifinden, “Önceki bölümlerde…” ahlakını benimseyerek yapan dizi, devamında da sıra dışı fikirlerine yenilerini ilave etmiş. Beşinci serinin neredeyse tamamı Trump Amerikası’nda adalet kavramıyla sıkıntıları olan bireylerin kendi yargı makamlarına kurarak, ufak ufak anarşi tohumlarını ektiği bir kaosun ortasında geçiyor.
Mandy Patinkin’i transfer eden The Good Fight, evvelinde iki ana karakterine ayırdığı ayaklanma anlatısını bu sefer tersine çevirmiş de denebilir. Bu sefer görünürdeki liberallerin kendi aralarında savaşlar verdiği, önüne geçemedikleri kargaşanın da tüm sinirlerini alt üst ettiği bir post-kovid dünyası mevzubahis. King çiftinin kurduğu evrende seyircinin favori karakterlerinden Eli Gold’un kızı Marissa’nın rolünü artırıp, şirketin beyaz ve siyah ortaklarının arasını bozarak iyice süslemişler manzarayı. Firmaya yeni giriş yapan Carmen’den, başından beri başımıza bela olmuş David’ine kadar tektonik bir değişim var esasında. Bunu da kimin tarafını tutsanız kendinizi haklı hissetmediğiniz tartışmalarla katmerlendiriyor. Daha önceki sezonlardan farklı olarak zamanı yakalamak için davalarının içeriğine oynamamış yazarlar. Bu sefer neyi tartışıyor, neyi paylaşamıyor, kiminle aynı yatağa girmekten çekiniyoruz sualleri etrafında dönüyor her şey.
Tabii ki de aksamalar mevcut her zaman olduğu gibi. İzlenmek, konuşulmak adına varlık gösterenlerle uğraşmayı oldum olası çok seviyor Kingler. Burada da işi televizyonun yeni Judge Judy’si olmaya niyetlenmese de, böyle bir fırsata hayır demeyecek bir takım delilerle donatmasına şaşırmıyorum o yüzden. Yalnız bilhassa Liz’in hayatına soktuğu yetenek avcısıyla klişe denizinde yüzüşler pek işlememiş ne yazık ki. Paranın kimler tarafından yönetildiği ve sezon finaline saklanan kukla iplerinin ifşası Liz’in yama romantizminden çok daha kıymetli bana kalırsa. Sevgiye aç yerlerimizi Diane ile Kurt üzerinden doyurdukları için de geri çeviriyor olabiliriz tabii bu ilişkiyi. Lockhart cephesindeki, televizyonda görmeye alışık olmadığımız bir yaş aralığına mahsus aşkın, seneler sonra hâlâ gerekli ateşi sağlayabiliyor olması da King çiftinin başarısıdır.
Şimdiden onayı gelen altıncı sezonun yollarını gözleme vaktidir artık. Diane’in aldığı dev kararın, Liz’in eline geçen gücün, Marissa’nın adı konacak avukatlık vasfının, İK için söylenmiş lezbiyenlik yalanının ve yeni Luca denilebilecek Carmen’in izinde bir seneyi daha devirmeyi bekliyoruz. Bakalım The Good Fight macerası, orijinal dizinin yayın hayatının üzerine koyup devam edebilecek mi ekrandaki sınavına, meraktayız.
MVP: Mandy Patinkin (Hal Wackner)