Dizi Eleştirisi
Everything I Know About Love (1. Sezon)
The Sunday Times’ta köşe yazarı olarak başlayan kariyerini 2018 yılında kendi anılarını kaleme döktüğü kitabıyla taçlandıran Dolly Alderton’ın aynı adlı eserinden uyarlama Everything I Know About Love. İngiltere’de BBC, Amerika’da ise NBC’nin dijital ayağı Peacock’ta seyirci karşısına çıkan yapım, yirmili yaşlarının ilk yarısını Londra’da geçiren milenyallerin Sex and the City’si olarak tek bir cümleye sığdırılabilir aslında. Çocukluk arkadaşları Maggie ve Birdy, büyük şehre göçtükten sonra aynı evi paylaştıkları diğer kız arkadaşlarıyla birlikte tam da yaşlarının gerektirdiği iniş çıkışlarda hayata tutunmaya çalışıyor, ta ki Birdy’nin erkek arkadaşı olana kadar. Bugüne kadar her şeyi birlikte yapmaya ve deneyimlemeye alışmış Maggie’nin dünyası bu gelişmeyle birlikte ister istemez tersine dönüyor, yıllanmış dostlukları da hayatlarındaki yeni bağlarla birlikte sekteye uğruyor. Biraz çocukluğa ve hatta ilk gençliğe veda etme hâlinin bir güncesi gibi kısacası Everything I Know About Love. Bilhassa benim gibi karakterlerle aynı jenerasyonu paylaşanlara pek tanıdık gelecek endişelerden, pişmanlıklardan, heyecanlardan besleniyor bütün öykü. Ama bunun da ötesinde çok evrensel, kendini geçtiği coğrafyaya sıkıştırmayan bir tarafı var dizinin. Tökezleyerek açılan sezonunda da ilk bölümü aştıktan sonra bu dil, ırk, cinsiyet, yönelim tanımayan hâliyle kazanıyor bütün artı puanlarını.
Cis sevdaların cis kahramanlarına bağışıklık edindiğimiz bir gerçek. Dolayısıyla aynı yerlerde manevra yapmaktan, en azından bir seyirci olarak ben yoruldum. Fakat Everything I Know About Love, adına da kondurduğu “aşk” kelimesinin anlamını koşulsuz sevginin kaynağını arayarak araştırdığı için seyircisiyle arasındaki bütün engelleri kaldırıyor. Çoğunluğun çizdiği ya da bir şekilde maruz kaldığı mutluluk resimlerine, bu tablonun peşinde geçip giden hayatlara sitem var hikâyenin her yerinde. Maggie esas temsilcimiz ve baş kahramanımız olsa da durup düşündüğünüzde garip gelen bu dev koşuşturmanın anlamsızlığından bütün ev ahalisi nasipleniyor. Tam da yirmilere dair, sonrasında unutulup dağınık bırakılan sorulara tereddütle yaklaşırken hepsi, manzaralığın aşinalığıyla yakalıyor bir şekilde. Sevdiğiniz bir dostunuzun mutluluğunu dahi görmezden gelmenize sebep olan o sahiplenme hissinden, bir daha bu yaşları yaşayabilecek miyim acaba farkındalığının bastığı aksiyonu bol gecelere kadar, hepsinde milenyal günlüklerinden izler var.
Bir dizi olarak konuşacaksak, Everything I Know About Love’ın güçlü bir görsel dünya kurabildiğini ya da yolculuğuna sağlam temeller atarak başlayabildiğini iddia edemiyorum. Aynı yaş aralığında bulunmayan izleyicisini elinde tutacak kadar kapsayıcı cümleleri de olmasına karşın daha düşük bir profilde ilerlemeyi, seyircisini kendi seçmeyi yeğliyor. Ancak ana akım alışkanlıklara hitap eden diline hapsolmamak neredeyse imkânsız. Bu genç kadınların, asırlardır başka başka bedenlerde de vücut bulmuş büyüme sancıları, bir şekilde aldığı son formla karşılığını buluyor. Bünyelere iyi gelmeyen oğlanından ilk görüşte vurulanına, alışkanlıkla elde tutulanından yasak olduğu için iç çektirene kadar adım adım aşkın, seksin ve diğer taraftan da paylaştıkça çoğalmanın türküsü. Yeni bir kıta keşfetmediğinin bilinciyle, cazibesini beyaz ekrana uygun hâle getirilmiş samimiyetinde barındırdığını unutmadan izlenirse olası ikinci sezon için bile heyecanlanmak mümkün.