Eleştiri
Orlando, Siyasi Biyografim – Orlando, My Political Biography
Bu sene 17 – 23 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan 13. Suç ve Ceza Film Festivali seçkisinin öne çıkan yapımlarından biri Orlando, Siyasi Biyografim. Berlin’den En İyi Belgesel/Essay Teddy’si ve hem belgesel jürisinin özel mansiyonu, hem de Tagesspiel okuyucularının ödülüyle ayrılan yapım Paul B. Preciado’nun imzasını taşıyor. Cinsiyet kimliği ve cinsellik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan bir akademisyen Preciado. Filmini de bu bilgiden bağımsız değerlendirmeye almak imkânsız o yüzden. Trans bir erkek olarak “yavaşlatılmış uyum süreci” adını verdiği dönemi de tamamen kamusallaştırmış, testosteron kullanımı ve tıbbi müdahaleler üzerine de açıkça konuşmayı tercih etmiş küçük çaplı kuir bir ikon hatta. Dolayısıyla ünlü modernist yazar Virginia Woolf’un muhtemelen en popüler ve LGBTİ+ hareketi içerisinde de hep adı anılmış romanı Orlando’yla buluşması heyecan yaratmak için yeterliydi esasında. Filmde de şöyle bir replik var hatta: Benim bir biyografim var, ve onu Virginia Woolf 1928 yılında yazdı. Zamanında Sally Potter’ın da Tilda Swinton’ı başrole kondurarak adapte ettiği Orlando, çeşitli biçimlerde hem beyazperdede, hem sahnede, hem edebiyatta türlü eserlere ilham olmuş bir karakter. Dört yüz yıl boyunca asla yaşlanmadan ömrünü sürdüren bir aristokrat, bir gece yatağa erkek olarak girip ansızın bir kadın olarak uyanan ve trans deneyimi yaşayan bir şair.
Preciado, kendi filminde pek çok akademik çalışmanın da merkezinde yer alan, kuir okumalara müsaade eden yapıdaki romanı farklı bir noktadan ele alıyor. 27 transı bir araya getirerek kolektif bir tablo yaratmak, Orlando’nun her trans deneyimden izler taşıdığını ortaya koymak niyeti aslında. Ancak burada ana metine koşulsuz şartsız bağlanmak yerine, belgeseline konuk ettiği insanların yaşanmışlıklarını da sızdırıyor araya. Böylece jenerasyonlar arası bir köprü oluşturabilmek, varlık gösterdikleri toprakların geçmişi ve bugünüyle tarihsel, siyasi ve sosyolojik bir günlük yazabilmek esas derdi tabii ki. Filmin Avrupa’da trans hakları konusunda pek çok demokrasiden daha ileride olan, devlet huzurunda kimlik değişimi yaparken cinsiyet uyumlama ameliyatının şart koşulmaması ya da buna yönelik derin bir sorgulamaya girişilmemesi hususunda kanunlarını değiştiren Fransa’da geçmesinin ütopik bir tarafı da var bana kalırsa. İdeale en çok yaklaşılan yerde geri kalan trans kardeşlerinin durumuna sağır değil ama neyse ki Preciado. Aksine bu farkındalık, Orlando kılığına bürünecek anlatıcıları olarak seçtiği kuir kişiliklerle yaptığı sohbetlerde de bir varyete sunuyor.
LGBTİ+ kimlik sahibi olmanın özünde bir farkındalık yolculuğu var. Kimi zaman zorbalarımızın, kimi zaman kandaşlarımızın itelediği, travmanın izlerini de taşıyan bir seyahat bu. Preciado, görsel olarak çarpıcı ve biçimsel anlamda da sıradışı projesinde, yazılı olanın dışına çıktığı her anı rengi kişiye göre değişen serüvenden izleri hatırlatmaya da ayırmış mesela. Orlando, Siyasi Biyografim’i kişiselleştiren, özgürleşme ve eşitlenme direnişimizden bağımsız olmasa da daha öznel bir yere taşıyan kısımlar da tam olarak burası. Müthiş bir acıdan, hatırladıkça sancısı basan küllerinden doğma hâlinden pirüpak bir hatıra yaratarak ona odaklanıyor. Varlığımızı kutlarken pozitife kaplanıp ötekilerin üstünü kapatmıyor. Yol uzun ve zor, ama sonunda gözünüzü alan ışıklar öyle güzel ki diyor kameranın arkasından. Hem kuir ve bilhassa trans kardeşlerinin kederini hiçe saymayan, hem de onlarla aynı havayı teneffüs edebildiği için şükran duyduğu inanılmaz bir denge kurmuş.
Belki biraz yerilecek olursa, bir bütün olma konusundaki yetersizliğinden bahsedilebilir. Üzerinden bir asır geçmiş bir romanın yarattığı ortak hissiyat ya da empati kurdurabilmesiyle alakalı değil bahsini ettiğim bu bütünlük. Kurgusal anlamda bir film olmaya pek de yanaşmayan, haritasını yolculuğu sırasında çizen bir dağınık olma durumu diye özetleyebilirim belki. Belki disforiyle paralel gitmeye çalışmıştır, kim bilir. Bu tercihlerinin seyircisinde iki uçta etkiler yaratması şaşırtmaz o yüzden. Fakat en nihayetinde medyada yaratılmış bir imajı yıkarken setini de dağıtan Preciado’nun, cinsiyet kavramını değiştiren ve delik deşik eden her varoluşa gösterdiği kıymet okunuyor filminin bütün parçalarından. Öznelerine ışıl ışıl bakan bir kamera, dilin dönüşümüyle anlamını yitirmiş kelimelerin ardına sığınmayan bir yenilikçilik ve kuir tarihe duyulan emsalsiz bir saygı.
Orlando, Siyasi Biyografim filminin biletlerine Biletinial'dan ulaşabilir, Franck Finance-Madureira'nın moderatörlüğünde gerçekleşecek "Edebiyattan, Sinemaya Orlando!" paneline Suç ve Ceza Film Festivali'nin resmî sitesinden kayıt yaptırabilirsiniz.
Pingback: 13. Suç ve Ceza Film Festivali Günlükleri #1 - Oscar Boy