Eleştiri
Bir Düşüşün Anatomisi – Anatomie d’une chute
İzlememin üzerinden tam da bir ay geçmişken sırf aklıma düştüğü için vizyonda olmasını fırsat bilerek bir filmi yazmak istedim bugün: 76. Cannes Film Festivali’ni Altın Palmiye ödülünü alarak tamamlayan Anatomy of a Fall. 2019 tarihli uzun metrajlısı Sibyl ile Cannes kapılarını aralayan Justine Triet’nin yeni filmi pek çok hararetli sohbetin merkezinde yer aldı geçtiğimiz aylarda. The Zone of Interest karşısındaki Cannes zaferini sinema yazarları eleştirdi. Ardından Fransa, Oscar’a The Taste of Things’i gönderince Triet sessiz kalmak yerine sosyal medyadan bir takım küçümseyici yorumlarda bulundu. Film ABD gişesinde çakıldı, Avrupa’da kendince rekorlar kırdı. Yetmedi, Avrupa Film Ödülleri’nde de önemli kategorilerin hepsine girmeyi başardı. Bong Joon-ho’nun taşyapıtı Parasite’la eşi benzeri olmayan bir ödül sezonu serisi yapmış Neon’un desteğiyle orijinal adı Anatomie d’une chute olan yapım Oscar özelinde de şansını deneyecek şimdi. Peki ne hakkında, bu uzaktan mahkeme draması görünümlü yapım? Bir film olmakla birlikte metinselliğini de sakınmayan yapıdaki Anatomy of a Fall, başarılı bir roman yazarının bir üniversite öğrencisiyle yaptığı röportajla açılıyor. Sandra Hüller’in canlandırdığı Sandra Voyter’in flörtöz tavırlarıyla dolup taşan sohbet, 50 Cent’in neresinden tutsanız elinizde kalan, birkaç dekat ve politik iklim öncesine ait parçası P.I.M.P isimli şarkısının Karayip ezgili varyasyonuyla bölünüyor. Röportaj bitiyor, bu sırada evin oğlu köpeklerini yürüyüşe çıkarıyor. Ama geriye döndüğünde babasının cansız bedenini karlarla kaplı dağ evlerinin önünde buluyor. Sonrasında da kafamızdaki soru işaretlerini gidermektense, prosedürün sancılarını bu birlikteliğin evrenselliği üzerinden incelemeye koyulan bir filme dönüşüyor Anatomy of a Fall (Bir Düşüşün Anatomisi).
Uzun süredir birlikte olduğu partneri Arthur Harari ile kaleme alıyor senaryolarını Triet. Bu film özelinde daha da kıymetli bir bilgi bu tabii. Çünkü evliliklerin, sevginin müşterekliğiyle kurulan yol arkadaşlıklarının derinlemesine bir sorgusu var filmin özünde. Eşinin ölümünden sorumlu tutulduğu için mahkemeye çıkan Sandra’nın Fransızca değil İngilizce konuşmak istemesi bile, ki ana dili Almanca, acaba daha rahat kendini ifade edeceği için mi yoksa yalan söylerken İngilizce ona konfor mu sağlıyor sorgulamasına kadar itiyor bizi. Ama merhumun da çok sağlam bir pabuç olmadığını anlamamız uzun sürmüyor. Eşiyle olan tartışmalarını sözde çalışmaları için kayda almış her şeyden evvel. Evlilikleri sırasında yazmaya niyetlendiği ama sonra vazgeçtiği ve Sandra’nın söylediklerine bakılırsa rızasıyla ona teslim ettiği roman konusuyla ilgili intihal suçlaması da hep aklının bir köşesindeymiş belli ki. Bu denklemin bir diğer tarafında da evlatlarının kör kalmasından eşini sorumlu tutan bir kadın var. Bu suçluluk hissinin klinik depresyona vardığına dair bir teşhis ve belki de ölümü intihar olarak anlamlandırmamıza yardımcı olacak derin bir uçurum…
Triet sahnelerini uzun tutmaktan çekinmediği filminde edebiyata duyduğu ilgiyi biraz da bu şekilde gösteriyor aslında. Anatomy of a Fall seyri sırasında bir romanın sayfalarını çeviriyormuşuz hissiyatı baki. Bununla birlikte, Harari’yle hem hayat hem de senaryo partnerliği olduklarını da düşününce, fikirler üzerinden bir aidiyet temeli aramaya dair de kafa patlatıyor insan ister istemez. Kendi ilişkilerinde de belki tartışma konusu olmuş bir sürtüşmenin makro boyutlardaki yansıması sanattaki üretimin kişselliğiyle ilgili bir söyleme de girişiyor. Sanatçıların yaşadıklarından ne derece ilham aldıklarını esas meselesi hâline getirmese de sınırsızlığa inanan tarafta Triet ile Harari’nin metninin tutumu. Yüksek sesle dile getirdiğin düşün ya da en acı veren sancılı ve bir o kadar da mahrem tartışmanın kendi yaratımlarının bir parçası olmasından utanç duymuyorlar belli ki. Bu da Anatomy of a Fall’un içerisinde neyin ne denli gerçeğe öykündüğüne dair bir merak uyandırıyor doğal olarak.
Magazinsel bir ilgi yaratmasının haricinde Anatomy of a Fall’un dayanaklarından biri de Sandra Hüller’in eşsiz performansı. Her hareketine, karakterin gerektirdiği kadar şüphe ve kesinlik sığdırmayı başaran büyük oyunculuğuyla filmin iki buçuk saati aşan süresini öyle bir dolduruyor ki Hüller, büyülenmemek elde değil. Yıl sonu ödüllerinde sıklıkla adını duyacağımıza şüphe yok, The Zone of Interest’ta da karşımıza çıkan aktrisin. Hem mahkemeyi mesken etmiş Hollywood klasiklerinin, hem de doksanlarda kalan yetişkin dramalarının kodlarını taşıyan filmde evlilik ve birliktelik özelinde yöneltilen soruları hikâyenin sınırlarının dışına çıkarabilen de Hüller’in oyunu denilebilir hatta. O sorulara gelirsek… Güven kaybının yaşandığı sevdalarda tekrardan yeni bir temel inşa edebilmek mümkün mü diye bir sual yönetiyor Triet ile Harari. Fikir hırsızlığı belki hususi, ama aldatma da var bu çiftin geçmişinde. Var mı kopan bağları eskisi kadar sağlam bir yerden tutturacak bir mucize?
Öfkeye dolanan, bir türlü atlatılamayan dargınlıkların çetelesini böyle bir perspektiften tutmak ve bunu evrensel bir düzleme de oturtabilmek Anatomy of a Fall’un en değerli yetisi. Bu yolda kimi zaman çenesini çok düşürüyor. Ama bizi boğduğu ayrıntı denizinin hepsi de final yolunda aklımızdan geçen her düşünceye şekil veriyor esasında. Sandra mahkemede eşinin ölümünde parmağı olup olmadığıyla ilgili hesap verirken, seyirci de bütün birlikteliklerin önünde sonunda geldiği mezardan bir hüküme ermeye çalışıyor. Hem de cevaplarla pek de ilgilenmeyen bir filmin huzurunda., yalnızca ilişkilerin karmaşık doğasına duyulan saygıya tanıklık ederek. İyileşmek mümkün mü gerçekten? Umut etmeyi unutanların tekrar yeşerir mi içindeki hisler? Kendimiz olmaktan vazgeçtiğimize değecek mi?