Takip et

Liste

Prime Video Kitaplığından Oscar Adayı Filmler

tarihinde yayınlandı.

Yaz rehavetinden kurtulma çabalarına listelerle devam ediyorum. Geçtiğimiz haftalarda her Pazartesi, dijital platformlarda yer alan Oscar adayı filmleri ağırlayacağımı söylemiştim. Seriye MUBI ile başladık, BluTV ile devam ettik, bugün adresimiz Prime Video. 55 film ellerinizden öper… Hadi afiyetle!

EN İYİ FİLM DALINDAN

1. GLADIATOR (’00, Scott)
12 dalda Oscar’a aday olan ve En İyi Film dahil 5 kategoride galip gelen Gladiator, Prime Video kitaplığında. Bu yıl Ridley Scott’ın Paul Mescal ile ikincisini çektiği yapımı bir dönem durmaksızın televizyonda oynarken kaçırmış olanlar için harika bir fırsat. Hollywood’a özlediği elliler sineması hissini tekrar yaşatan yapımın büyük bir hayranı olmasam da Akademi tarihindeki kıymetli yeri için bile izlenmeyi hak ediyor.

2. MILK (’08, Van Sant)
Sean Penn’in Mickey Rourke’u devirmesine yardımcı olup ikinci Oscar’ıyla buluşturan Milk, eşcinsel hakları için mücadele eden politikası ve aktivist Harvey Milk’in hikâyesini taşıyor perdeye. Senaristi Dustin Lance Black’e de Oscar getirmiş ve Black unutulmaz bir teşekkür konuşması yapmıştı. Bu arada minik bir magazin de vereyim: Black, Olimpiyat madalyalı sporcu Tom Daley ile evli ve akıllara ziyan bir YouTube kanalları var. Haset etmek isteyenlere orayı da önereyim.

3. INGLOURIOUS BASTERDS (’09, Tarantino)
4. DJANGO UNCHAINED (’12, Tarantino)
Christoph Waltz’a Oscar getiren Quentin Tarantino imzalı iki filmi de Prime Video üzerinden izlemek mümkün. Şu sıralar kariyerinin son filmini çekmeye odaklanan yönetmenin kimilerince en iyisi Inglourious Basterds ve neo-western/blaxploitation sularında yüzerek seyirciyi ikiye bölmüş Django Unchained’i arka arkaya izleyerek kana doymak isteyenlere gün doğdu!

5. LES MISÉRABLES (’12, Hooper)
Neil Patrick Harris, Tony Ödülleri’ni sunarken canlı söylediklerini kanıtlamak için yakın planlara ihtiyaç duymadığı şakasını yapmıştı ama ben inatla oyuncularının burun deliklerine kadar giren bu müzikal için Tom Hooper’ın kariyerinin en iyi filmi diyorum. Belki de geçmiş geçmiş en iyi müzikallerden birini olabilecek en iyi formunda perdeye taşıdı Hooper. Herkes kusursuz oynuyor, her ayrıntısı emek kokuyor.

6. DARKEST HOUR (’17, Wright)
Çok sevdiğim bir yönetmenden filmografisinde sırıtan klasik mi klasik bir biyografi Darkest Hour. İkinci Dünya Savaşı sırasında Winston Churchill’in yaşadıklarını konu alan yapım, ağır makyaj altında oynayan Gary Oldman’a da kariyer Oscar’ını getirmişti. Keşke o sene Daniel Day-Lewis (Phantom Thread) ya da Timothée Chalamet (Call Me by Your Name) kazansaydı diyenlerdenseniz önermemekle birlikte Akademi’nin ne tür performanslara bayıldığını anlamak için de iyi bir örnek.

7. LADY BIRD (’17, Gerwig)
Son 10 yılın en başarılı yönetmenlerinden Greta Gerwig’in belki de en iyi filmi Lady Bird sadece bir tık uzaklıkta. Saoirse Ronan ve Laurie Metcalf’in olağanüstü performanslarıyla büyülediği bu büyüme hikâyesinin bağımlılık yapan bir tarafı da var. Dolayısıyla tekrar tekrar izlenebilecek bir serviste olması büyük avantaj.

8. GET OUT (’17, Peele)
Son yılların en heyecan verici kariyerlerinden birini inşa eden Jordan Peele’ın 21. yüzyıla ait Amerikan başyapıtları sayılırken mutlaka adı anılan filmi Get Out’a da Prime Video’dan ulaşmak mümkün. Daniel Kaluuya’ya kariyerinin ilk Oscar adaylığını getiren yapım, siyah bir adamın sevgilisinin ailesinin evine yaptığı ziyaret sırasında öğrendikleriyle delirmenin kıyısına gelmesini anlatıyor.

9. SOUND OF METAL (’19, Marder)
Pandemi senesine denk gelmiş olmasını da sonuna kadar kullanarak hak ettiği bir En İyi Film adaylığı alan Sound of Metal, belki CODA’yla aynı yıl yarışsa tarihe adını bambaşka şekillerde de yazabilirdi. Riz Ahmed’in devleştiği, Paul Raci’nin adını ezberlettiği film işitme kaybı yaşayan bir bateristin yeni gerçekliğinde hayatla nasıl baş ettiğini konu alıyor.

Women Talking

10. WOMEN TALKING (’22, Polley)
Claire Foy, Jessie Buckley, Rooney Mara ve Frances McDormand’ı kadrosunda barındıran Women Talking yalnızca 2 dalda Oscar’a aday olmuş ve En İyi Uyarlama Senaryo dalında da altın heykelcikle buluşmuştu. Sevmelere doyamadığımız Sarah Polley’nin imzasını taşıyan yapım tiyatro sahnesine daha çok yakışacak gibi dursa da zamansız bir hikâyeyi, bir kolonide istismara uğrayan kadınların dayanışmasını anlatıyor.

Oppenheimer

11. OPPENHEIMER (’23, Nolan)
BluTV’den de izleyebileceğiniz Oppenheimer için şöyle demişim: Oppenheimer’ın anlamsız zaferine giden yolda Christopher Nolan’ın The Dark Knight ertesi Oscar almak için nasıl da çaresiz bir gösteriş budalasına dönüştüğünü bu millyetçi sosu aşırıya kaçmış film öyle güzel gösteriyor ki… En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil 8 dalda aday edilen Dunkirk, 3 kategoriden ödülle dönmüştü.

American Fiction

12. AMERICAN FICTION (’23, Jefferson)
Oscar yemi kavramı günden güne nasıl değişiyor ve artık ne tür filmlere Oscar yemi diyoruz sorusunun cevabını arayanlar için kanlı canlı American Fiction örneği, aldığı En İyi Uyarlama Senaryo ödülüyle Prime Video arşivinde. Toplumun ve kültürel algının siyahlara gösterdiği muameleden hoşnutsuz bir yazarın/akademisyenin bu yaklaşımı tiye alarak kaleme aldığı bir kitapla ünlenmesi sonrasında yaşananları konu ediniyor.

ADAY OYUNCULAR

13. CASINO (’95, Scorsese)
Filmin de, Sharon Stone’un da tek Oscar adaylığı… Susan Sarandon’a belki daha önceki senelerde hakkı olan ödül, örneğin Thelma & Louise ile, verilmiş olsa muhtemelen 1995’te Sharon Stone’un hak ettiği Oscar’ı aldığını görecektik. Martin Scorsese’nin de kimilerine göre en pasaklı ama bence en iyi filmlerinden biri. Biraz alıştığımız Marty kodlarından giderek Goodfellas’ın yolundan yürüyor ama kimin umurunda? Net bir Scorsese klasiği.

14. THE MASTER (’12, Anderson)
Bir değil, iki değil, üç oyuncusuyla Oscar’a aday olan Paul Thomas Anderson harikası The Master, hem Joaquin Phoenix hem de Philip Seymour Hoffman’a Oscar getirse kimse itiraz eder miydi acaba? Müthiş kariyerinin doruk noktasında PTA bu defa Scientology-vari bir tarikatın içlerine II. Dünya Savaşı ertesi izini kaybetmiş eski bir donanma subayıyla dalıyor.

15. AMERICAN GANGSTER (’07, Scott)
Yakın tarihin en eğlenceli yarışlarından birine ev sahipliği yaptı 2007 yılındaki En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisi. Nihayetinde ipi göğüsleyen isim Tilda Swinton (Michael Clayton) olsa da kısacık sahnesiyle herkesi büyüleyen Ruby Dee, American Gangster’daki performansıyla SAG Ödülü’nü evine götürdü. 2014 yılında kaybettiğimiz efsanevi aktrisin harika teşekkür konuşmasını bulabilirseniz izlemeyi de ihmal etmeyin.

16. EASTERN PROMISES (’07, Cronenberg)
Viggo Mortensen’a doymak isteyenler için The Lord of the Rings serisini de barındıran Prime Video, ünlü aktörün ilk kez Oscar’a aday olduğu Eastern Promises’ı da içeriyor. David Cronenberg’ün yönettiği, Steven Knight’ın da senaryosunu kaleme aldığı yapım, doğum sırasında ölen 14 yaşındaki genç bir kızın günlüğünün yardımıyla ailesini bulmaya çalışan bir ebenin kendini Rus mafyasıyla burun buruna bulmasını anlatmakta.

17. RUNAWAY TRAIN (’85, Konchalovsky)
Jon Voight ve Eric Roberts’a Oscar adaylığı getiren aksiyon/gerilim türündeki Runaway Train, Danny Trejo’nun ilk filmi olma özelliğini taşıyor. Hikâye, hapisten kaçan iki mahkumun Alaska’da sığındığı bir yük treninde geçmekte. Speed-vari anlatısında makinist kalp krizi geçirince, mahkumlar treni durdurmak için ellerinden geleni yapıyor.

18. CHANGELING (’08, Eastwood)
Oscar radarına giren sayısız Clint Eastwood filmlerini say say bitmez. Ancak şu sıralarda duruşuna daha da hayranlık duyduğumuz, yapımcı olarak Tony Ödülü’yle buluşan Angelina Jolie’ye kariyerinin ikinci Oscar adaylığını getiren Changeling’in yeri başka tabii. Oğlunu kaybeden bir anneye karşı medyanın ve toplumun tutunduğu tavırı anlatıyor film. Eastwood’un kamerası yeteri kadar sert ve eleştirel değil tabii ama Jolie’yi şu sıralarda böyle bir rolde izlemek tam anlamıyla “zamanlı”.

19. ONE NIGHT IN MIAMI… (’20, King)
Pandemi sebebiyle hepimizin bir garip geçirdiği 2020’ye denk gelen One Night in Miami, Oscar ödüllü aktris Regina King’in ilk yönetmenlik denemesi. Hamilton’la yıldızlaşan Leslie Odom Jr.’a adaylık getiren yapım 1964 yılında dört büyük siyah ikonun, Malcolm X, Muhammed Ali, Sam Cooke ve Jim Brown’ın bir araya gelmesi ve ardından yaşananları konu almakta. Tiyatro tadı çok hissedilse de bu tarihi buluşma için izlenir.

20. NOCTURNAL ANIMALS (’16, Ford)
Tom Ford alamet-i farikası A Single Man’i ne kadar sevdiysem Nocturnal Animals’dan da o denli hazzetmiyorum. Ancak kadrodan Aaron Taylor-Johnson’ın abartılı oyunu yerine Michael Shannon aday edildiği için Akademi’ye müteşekkirim. Amy Adams ve Jake Gyllenhaal’un da kadrosuna yer aldığı yapım ölen eşinin yazdığı son romanı okurken geçmişiyle yüzleşen bir kadını merkezine alıyor.

21. BEING THE RICARDOS (’21, Sorkin)
Aaron Sorkin’in The Trial of the Chicago 7 ile elde ettiği Oscar başarısından sadece bir sene sonra çektiği Being the Ricardos, Amerikan televizyon tarihinin en önemli yüzlerinden Lucille Ball ve eşi Desi Arnaz’ın kariyerindeki önemli bir virajı konu ediniyor. Nicole Kidman ve Javier Bardem’in performanslarıyla Oscar’a aday olduğu yapım sayesinde J.K. Simmons da yardımcı erkek oyuncu kategorisinin boş bir sene geçirmesinden yararlanarak Akademi’nin beşlisine adını yazdırmıştı.

22. MANHATTAN (’79, Allen)
Woody Allen filmlerini dağıtıma sokmaya çok da gerek yok. Meryl Streep görmek isteyenler izlesin yeter. Konuya bakın ama, adam resmen kendisiyle uğraşalım diye malzeme veriyor: 17 yaşındaki bir kızla flört eden, ancak en yakın arkadaşının metresine âşık olan 42 yaşındaki bir adamın başından geçenler… Mariel Hemingway’in Manhattan’daki performansıyla Oscar’a aday olduğunu da not düşeyim.

SENARYOSUYLA GÖZE GİRENLER

23. THE TRAIN (’64, Frankenheimer)
Yalnızca senaryo kategorisine aday edilen The Train’in adına ben de ilk kez rastlıyorum. Birdman of Alcatraz ve The Manchurian Candidate gibi klasikleri yönetmiş John Frankenheimer’ın imzasını taşıyan filmin başrollerinde üç dev isim, Burt Lancaster, Paul Scofield ve Jeanne Moreau var. Nazilerin kontrolünden çıkmak üzere olan Paris’te görev yapan bir Alman subayının Jeu de Paume Müzesi’ndeki sanat eserleri anayurda getirmesi görevini anlatıyormuş.

24. WARGAMES (’83, Badham)
Özgün senaryo, görüntü yönetimi ve ses dallarında yarışan WarGames’in türü için tekno-gerilim demiş pek çok kaynak. Savunma Bakanlığı’nın nükleer savaş durumunda yaşanabilecekleri hesaplayan bir simülasyon programını oyun zanneden birinin farkına varmadan savaş başlattığı hikâyesi bana ilgi çekici geldi epey. Sanırım 55 yapımlık listeden ilk başına oturduğum film olacak.

25. EX MACHINA (’15, Garland)
Ex Machina’nın iki büyük önemi var benim adıma. Birincisi, Oscar Boy’un başından “The”yı atıp siteyi taşıdığımda yazdığım ilk eleştiri bu filme aitti. İkincisi de çok çetin bir yarışa ev sahipliği yapan 2015 senesinin En İyi Görsel Efekt dalında sürpriz ve hak edilmiş bir zafer elde etmişti. Özgün senaryo dalında da yarışan Alex Garland filminde sinema tarihinin en iyi dans sahnelerinden birine rastlayacağınızı da not düşeyim. En güzel Oscar, Oscar Isaac’e sevgilerle…

26. THE BIG SICK (’17, Showalter)
Emily V. Gordon-Kumail Nanjiani çiftinin başlarından geçen gerçek bir olayı anlattıkları ve bu senaryoyla Oscar’a aday oldukları The Big Sick, Akademi’den tekil senaryo adaylığı alan o filmlerden bir diğeri. Bulunduğu sezonda filmden Holly Hunter ve Ray Romano için de kampanya yapılmış, ancak bu denemeler adaylıkla sonuçlanmamıştı.

TEKNİK YARIŞÇILAR

27. ROBOCOP (’87, Verhoeven)
Kurgu ve ses dallarında yarışan, ses kurgusuyla da Akademi’den Özel Başarı Ödülü alan Robocop, çocukluğumuzda televizyonda defalarca dönen o filmlerden biriydi. Arnold Schwarzenegger’ın yıldızlık mertebesine epey katkısı olan suç karşıtı robot polisin hikâyesini yetişkin hâlimizle dönüp hatırlamak şart artık. Peki filmi Verhoeven’ın yönetmiş olması çok çılgınca değil mi?

28. HEAVEN’S GATE (’80, Cimino)
Yalnızca sanat yönetimiyle Oscar adayı olan bu epik western türündeki filmin kadrosu da göz kamaştırıyor: Kris Kristofferson, Christopher Walken, John Hurt, Sam Waterston, Brad Dourif, Isabelle Huppert, Jeff Bridges, Joseph Cotten… Steven Soderbergh’in de 2014 yılında sıfırdan kurgulayarak resmî sitesinde yayınladığı kült statüsündeki filmde çiftlik sahipleri ve işçi göçmenler arasındaki sınıf mücadelesi mevzu ediliyor.

29. THE BIRDCAGE (’96, Nichols)
Her streaming platformunda rastladığımız Mike Nichols’dan Prime Video da eksik bırakmamış bizleri ve The Birdcage’i almış kitaplığına. Nathan Lane’in bu filmle aday edilmemiş, Robin Williams’ın da Oscar almamış olmasını asla anlamayacağım sanırım. Yalnızca sanat yönetimiyle aday edilmiş olması neresinden bakarsanız bakın skandal.

30. THE THOMAS CROWN AFFAIR (’68, Jewison)
1999’da Pierce Brosnan ve Rene Russo’lu bir kadroyla yeniden çekilen The Thomas Crown Affair’ın Steve McQueen ve Faye Dunaway’li orijinal versiyonuna da Prime Video’dan ulaşmak mümkün. Yalnız müzikleri ve Noel Harrison’ın seslendirdiği bir şarkıyla Oscar yarışına dahil olan filmde gerçek bir Monet tablosu çalan bir playboy ve hırsızı bulmak üzere görevlendirilen bir dedektif arasında yaşanan aşk konu ediliyor.

31. HAIL, CAESAR! (’16, Coen²)
Coenler’in filmlerine ne olursa olsun aday etmeye özen gösteren AMPAS, eleştirel ve ticari anlamda pek varlık gösteremeyen Hail Caesar’ı da sanat yönetimi dalında ağırlamıştı. Josh Brolin, George Clooney, Alden Ehrenreich, Ralph Fiennes, Jonah Hill, Scarlett Johansson, Frances McDormand, Tilda Swinton ve Channing Tatum’lu kadrosuyla göz dolduran yapım, Hollywood’un altın çağında büyük bir yapım şirketinde stüdyo şefliği yapan Eddie Mannix’in oyuncularının ve prodüksiyonun dertleriyle uğraşmasını anlatıyor mizahi bir dille.

BİR TAKIM SERİLER

32. THE LORD OF THE RINGS: THE FELLOWSHIP OF THE RING (’01, Jackson)
33. THE LORD OF THE RINGS: THE TWO TOWERS (’02, Jackson)
34. THE LORD OF THE RINGS: THE RETURN OF THE KING (’03, Jackson)
35. THE HOBBIT: AN UNEXPECTED JOURNEY (’12, Jackson)
36. THE HOBBIT: THE DESOLATION OF SMAUG (’13, Jackson)
37. THE HOBBIT: THE BATTLE OF THE FIVE ARMIES (’14, Jackson)
Peter Jackson’ın bütün kariyerini üzerine inşa ettiği The Lord of the Rings ve seriye ihanet niteliği taşıyan The Hobbit üçlemesi aldıkları 17 Oscar ödülü ve 30 Oscar adaylığıyla Prime Video kitaplığında sizleri beklemekte. Sinemaya sevdalandığı dönemde bu evrenin orta yerine düşen herkese nostalji fırsatı! Buradan her sene filmi zevkle izlediğim, zamanının sokağa açılan yarı butik zincir sineması Holidayplex’e de selam olsun.

38. SPIDER-MAN (’02, Raimi)
39. SPIDER-MAN 2 (’04, Raimi)
Tobey Maguire ve Kirsten Dunst’ı bambaşka bir ünlülük mertebesine taşıyan orijinal Spider-Man serisinin ilk iki filmi de toplamda 5 adaylık almış ve ikinci filmi En İyi Görsel Efekt Oscar’ını eve götürmüştü. Yeni nesil haricinde kimse Tom Holland’lı seriyi övgülere boğmuyor zaten de bir kez daha Raimi’nin Spider-Man’i ne kadar ikonik hatırlamak isteyenler tarihin en karizmatik kötü adamlarından Green Goblin’i izlemeye ve tabii tersten öpüşmeli o unutulmaz sahneye koşabilirler.

40. SHREK (’01, Adamson & Jenson)
41. SHREK 2 (’04, Adamson, Asbury & Vernon)
42. PUSS IN BOOTS: THE LAST WISH (’22, Crawford)
Milenyaller ve Z jenerasyonunun sinemayla kurduğu bağda kıymetli bir yeri olan Shrek filmlerine de Prime Video’dan ulaşmak mümkün. İlk film Monsters Inc’i devirerek En İyi Animasyon Oscar’ını almış ve uyarlama senaryo kategorisinde de aday edilmişti. İkinci film ise unutulmaz “Accidentally in Love” ile özgün şarkı dalında yarıştı ve kaybetti. Animasyon dalında da kazanan Pixar şahanelerinden The Incredibles olmuştu. Shrek spinoff’u, Oscar adayı Puss in Boots’u da aradan çıkarabilirsiniz.

43. BACK TO THE FUTURE (’85, Zemeckis)
44. BACK TO THE FUTURE PART II (’89, Zemeckis)
Seksenli yılların sinemasına şekil veren Back to the Future serisi ilk filmiyle 3 dalda aday edilmiş ve bunlardan ses kurgusunu evine götürmüş, ikinci filmiyle de yalnızca görsel efekt kategorisinde ağırlanmıştı Akademi tarafından. Döneminin en popüler aktörlerinden Michael J. Fox ve Emmy ödüllü dizi Taxi’yle bir anda A sınıfı yıldızlar arasına adını yazdırarak ardından da Back to the Future’daki eşsiz Doc karakterini üstlenen Christopher Lloyd’u buluşturan serinin üçüncü filmi de Prime Video kitaplığında mevcut.

45. JURASSIC PARK (’93, Spielberg)
Steven Spielberg’ün adını sadece eleştirel değil ticari anlamda da tarihin en başarılı yönetmenleri arasına yazdıran Jurassic Park, 3 dalda Oscar’a aday olmuş ve 3’ünü de kazanmış. Ses, ses kurgusu ve görsel efekt Oscar’ı olan yapıma daha sonra 5 devam filmi daha çekildi biliyorsunuz ki. Ancak bunlardan yalnızca Jurassic World (2015) ve Jurassic World: Fallen Kingdom (2018) var Prime Video’nun kitaplığında.

46. THE BOURNE ULTIMATUM (’07, Greengrass)
Beş filmlik Bourne serisinin hepsine Prime Video kitaplığından ulaşmak mümkün, önce onu not düşeyim. Ama Oscar’a bu filmlerden sadece üçüncüsü, Paul Greengrass imzalı The Bourne Ultimatum aday olabilmişti. Hatta aday olmakla da kalmadı, ağırlandığı üç kategoride de ödülü evine götürdü. En İyi Kurgu, En İyi Ses Kurgusu ve En İyi Ses Miksajı Oscar’ı olan seri, ciddi bir hafıza kaybı geçirmiş olan bir adamın kim olduğunu araştırırken sahip olduğu özel yeteneklerin ona yardımcı olduğu macera bir yolculuğu anlatıyor.

ULUSLARARASI FİLM, ANİMASYON & BELGESEL

47. ARGENTINA, 1985 (’22, Mitre)
48. THE BOSS BABY (’17, McGrath)
49. THE CROODS (’13, Sanders & DeMicco)
50. TIME (’20, Bradley)
Üçünü bir arada düşünmeyi alışkanlık hâline getirdiğim için Argentina 1985, The Boss Baby, The Croods ve Time’ı da tek başlıkta ağırlayayım dedim. Arjantin’deki askeri diktatörlük döneminde işlenen suçlarla ilgili bir dava sürecini konu alan Argentina 1985, takım elbiseli meşhur bebek The Boss Baby, yaşadıkları mağara depremde yıkılınca yeni bir ev arayışına giren The Croods ailesi ve 60 yıl hapis cezasına çarptırılan eşinin özgürlüğüne kavuşması için mücadele eden bir anneyi konu edinen Time, Prime Video kitaplığında.

BUNLAR DA MI OSCAR ADAYIYMIŞ?

51. MEN IN BLACK (’97, Sonnenfeld)
52. THE MUMMY (’99, Sommers)
53. SNOW WHITE AND THE HUNTSMAN (’12, Sanders)
54. TED (’12, MacFarlane)
55. COMING 2 AMERICA (’21, Brewer)
Adını Oscar’ın adında duyunca pek şaşırdığımız yapımlardan, izleyip eğlenmelik popcorn filmlerle de kapanışı yapalım. Bütün serisiyle Prime Video kitaplığından ulaşabileceğiniz Men in Black makyaj ödülünü almış ve sanat yönetimi ile özgün müzik dallarında aday edilmişti. Snow White and the Huntsman görsel efekt ve kostüm tasarımı, The Mummy yalnızca ses, Coming 2 America makyaj & saç tasarımı dallarında aday olmuştu. İkinci filmini de Prime Video’dan izleyebileceğiniz Ted’i ise özgün şarkı dalında aday olarak görmüştük.

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin