Dizi Eleştirisi
English Teacher (1. Sezon): Mizahın Kuir Hâli
Network televizyonculuğunun yılda 22 bölümlük sezonlarla çıkan ve birkaç sezon içinde tükenen sitcomlarının büyük bir hayranı değilim genelin aksine. Friends, Scrubs, Modern Family gibi diziler eğlenceliydi; ancak özellikle finallerine doğru dolgu bölüm sayısı arttıkça sık sık tempo kaybetmeleri kaçınılmaz oldu. Öte yandan, kablolu kanalların 25 dakika civarında seyreden 8 – 10 bölümlük komedilerinin tadı damağımızda kalıyor, bunu inkâr etmiyorum. Ama Veep, Ted Lasso ve Hacks nasıl akıllarda yer ettiyse, sıradaki takıntımız olmaya aday English Teacher da bu dengeyi bulacaktır. Pek çok film ve dizide irili ufaklı rollerde göre göre yüzüne aşinalık edindiğimiz Brian Jordan Alvarez’in yaratıcısı olduğu dizi, klasik bir Amerikan lisesinde geçiyor. Ana karakterimiz Evan Marquez, açık kimlikli eşcinsel bir öğretmen. Y kuşağına mensup Evan, hem özgür ifadenin sınırlarını zorlamış hem de kendisinden sonra gelen kuşağa kıyasla daha geleneksel bir kui kimlik taşıyor. Dizi, Evan’ın bu küçük kasabada yaşadıkları üzerinden, iş yeri sitcomlarına taze bir bakış açısı getiriyor. Milenyal gayler olarak Artık hikâyenin çocuk veya genç değil de yetişkin tarafında temsil ediliyor olmamızın yeniliğiyle beraber, English Teacher kuir mizahı seyirciyle birlikte gülebildiğimiz bir formda sunuyor. Üstelik bunu popüler kültüre yaslanmadan, bireysel deneyimlerden beslenerek yapıyor.
Öncelikle, Alvarez’e kuir bir anlatıcı olarak tanınan alanı konuşmak gerek. RuPaul’dan sonra dünyanın en ünlü drag queenlerinden biri olan Trixie Mattel’in konuk oyuncu olarak dahil edilmesinden, Instagram ünlüsüyken oyunculuğa geçen Jordan Firstman’e nadiren gördüğümüz türden kilit bir rol verilmesine kadar önemli detaylar mevcut. Evan’ın büyümek için çabalayan, kendini özel hayatı dışında da ifade etmeye çalışan haline kontrast olarak yazılmış eski sevgilisi (Firstman), kendi klanımızın içerisindeki çeşitlilik üzerine nadir rastlanan gözlemler sunuyor. Jordan Firstman’ın karakteriyle, seyircide “yanlış seçim” olarak yorumlanabilecek bir ikilem yaratılmış olması da dikkat çekici. Gay kültürünün bir parçası olan deri kokan bardaki doğum günü kutlamasında o kadar çok detay var ki üzerine konuşulması gereken, Jake Jonez’un sürpriz varlığını konuşmaya sıra gelmiyor. Tüm bu detayların, 20 dakikalık ve klişe bir sitcom formatı içinde başarıyla sunulduğunu unutmamak gerek.
Peki, English Teacher temsiliyetin ötesinde başarılı mı? Elbette. Dediğim gibi bu bir iş yeri komedisi. Tıpkı hayatın birçok milenyali bir yol ayrımına zorlayıp istemedikleri işlere yönlendirmesi gibi, karakterlerin de öğretmenliği bir zorunluluk olarak seçtiğini hissediyoruz. Meslektaşlarının işten çıkarılma korkusunu paylaşan, başka ihtimallerin hayallerini birlikte kuran ve uzun ilişkilerindeki sorunları hep birlikte tartışan klasik bir arkadaş grubu var. Belki başka şartlarda bir araya gelmeyecek bu insanların, günün büyük bir kısmını birlikte geçirmelerinden mecburi bir bağ kurduğunun bilincindeyiz tabii. Hayatın zorunlu rotalarına uyum sağlamak zorunda kalan ve ellerinde kalan son birkaç kararı doğru değerlendirmeye çalışan bu yetişkinimsilerin mizah dolu hayatlarını izliyoruz.
Önümüzdeki yılın Emmy Ödülleri’nde The Bear’ın üçüncü sezonu ve yetişirse Hacks’in dördüncü sezonuyla yarışacak olan English Teacher’ın, başta konuk oyuncu kategorisinde Jenn Lyon olmak üzere birçok ismiyle ödül ve adaylık şansını yakalayacağına şüphem yok. Alvarez’in, ilk sezonda kurduğu bu yaratıcı oyun alanını nasıl geliştireceği de büyük bir merak konusu. Az ama etkili LGBTİ+ karakterlerle, hayatı öyle bir açıdan ele alıyor ki, türü ve temsiliyeti daha ne kadar eğip bükeceğini görmek için sabırsızlanıyorum. Üstelik öğrenciler yerine, hikâyeyi yetişkinler üzerinden çözmeye odaklandığı için Alvarez’e ayrıca müteşekkirim. Her sabah uyku mahmuru ama seksi hâllerde açılan sahneleriyle nice sezonlarını izleriz umarım. Hiçbir şeyi değiştirmeden, aynen devam!