Eleştiri
Umami: Tam Pişmemiş Bir Uyarlama

UMAMİ | Yönetmen: Emre Şahin | Oyuncular: Burak Deniz, Öykü Karayel, Osman Sonant, Onur Ünsal, Ulvi Kahyaoğlu, Tuğba Çom Makar, Nergis Öztürk, Murat Kılıç, Selin Şekerci, Can Bartu Arslan, Doğaç Yıldız, Taha Bora Elkoca, Izabella Muzurbeva, Özlem Türay, Kürşat Demir | Senaryo: Can Cengiz | Türkiye | 120′ | Drama
Türkiye’deki dizi ve film sektörünün dijital platformlarla gelişeceğine dair beslenen saf inanç, son haftalardaki “tekelleşme” tartışmalarından çok önce tükenmişti aslında. Telifi bir kenara bırakın, en temel hakları bile güvence altına alınmamış oyuncusundan set işçisine kadar herkesin içinde bulunduğu bu bataktan çıkış yolu bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. Ulusal kanallar, köle düzeninde üretmeye zorladıkları yerli dizilerle eli kalem tutanların iliğini kemiğini kuruturken, üzerindeki Pelin Diştaş yükünü atmasına rağmen hafifleyemeyen Netflix ve Fox grubunun bir uzantısı gibi yönetilen Disney+ da çare olamadı. Televizyonda görmekten bıktığımız isimleri, yine aynı cesaretsizlikle yazılmış öykülerde, yalnızca biraz daha fazla küfür ve cinsellik “imasıyla” süslenmiş pespaye manzaralar içinde izlemeye devam ettik. Türkiye’de dijital platformların yaygınlaşmasıyla bu çarkı kırabilen tek isim Berkun Oya oldu bana kalırsa. Ancak o da sipariş usulü üretimin değil, tamamlanmış bir projeyi pandemi döneminde doğru yere sattığı için bir parçası değildi bu vasatlık zincirinin. Şimdiyse Atatürk filmi skandalı (!) ve onun sayesinde elleri ekmek tutan, haksız yere hapse giren menajerlerini ölmüş gibi ananlar sonrası yeni bir döneme girildiği hissiyatı hâkim. Umami de her ne kadar prodüksiyon sürecinin zamanlaması tam olarak bu dönüşüme denk düşmese de, daha orijinal sayılabilecek yeni bir ekolün temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik, 2021 yapımı Birleşik Krallık menşeli bir filmin uyarlaması olmasına rağmen…
Philip Barantini’nin, James Cummings ile birlikte yazıp yönettiği Boiling Point, Britanya televizyonlarının iki duayeni Stephen Graham ve Hannah Walters’ın (aynı zamanda evli olan bu ikili) yapımcı kimliğini de üstlenmesine vesile olmuş ve 2023’te BBC’de mini diziye dönüşmüştü. İşte Umami, bu yapımın doğrudan bir uyarlaması. Özel hayatındaki kaosun üzerine, yemek sektöründe isim yapmış bir şef olarak kendi restoranını yönetmenin zorluklarını da ekleyen Sina Bora’nın (Burak Deniz) restoranında geçen bir tam servis gecesini izliyoruz. Ekibin her bir üyesinin farklı hayatları ve dertleri var; bunlar hem aralarındaki ufak sohbetlere hem de müşterilerle olan etkileşimlerine yansıyor. Tüm bunlara ek olarak, Boiling Point gibi plan sekans tekniğiyle çekilen Umami, her an uçurumun kenarında gidip gelen sektörün nefes aldırmayan arka planını taşıyor ekrana.
The Bear gibi yapımlardan aşina olduğumuz kaotik mutfak atmosferine sadık kalan Umami, yönetmen Emre Şahin ve senaryoyu uyarlayan Can Cengiz’in ellerinden çıkma. İkisi de Türkiye’nin ne yazık ki televizyonla sınırlı kalan endüstrisinde deneyimli isimler ve bu da filmde kendini belli ediyor. Umami, bizim coğrafyamız için oldukça yeni şeyler deniyor olsa da epizodik bir yapıya sıkışıp kalmış. Film, bir bütün olarak devamı gelecek bir dizinin pilot bölümü gibi hissettirirken, mutfak çalışanlarının türlü türlü kaygıları ve öfkeleri, harlı ateşin başında birbirlerine içini dökseler bile organik bir bütünlük oluşturamıyor; aksine, bağımsız öykücükler gibi duruyor. Tüm bunların yanında, Türkiye’deki hikâye anlatıcılığının kanayan yaralarından biri olan “iş yeri draması” çekememe sorunu da Umami’de kendini gösteriyor. Dışarıdan öğrenilmiş bir hiyerarşiyi, karakterlerin ağızlarına hiç oturmayan diyaloglarla tasvir etmeye çalışıyor film. Servis elemanlarının sözde gündelik ve samimi sohbetlerinde dahi yapay ve ezberlenmiş bir hissiyat hâkim.
Boiling Point’in birebir kopyası olmamak için pek çaba sarf etmiyor ne yazık ki Umami. Türkiye için yenilikçi sayılabilecek tek plan sekans tercihine sadık kalırken, orijinal yapımdaki karakterleri bu coğrafyaya uyarlamakta başarılı olamadığını düşünüyorum. Özellikle son 20 yılda türeyen, yumurta topuk kösele ayakkabılı, çizgili takım elbiseli, badem bıyığının kendisine verdiği yetkiye dayanarak ötüp duran “yeni para” figürünün temsili epey yüzeysel. Kendi performatif cinsiyet normlarına uymayan garsona sözde modern duruşunun altından örümcek ağı bağlamış bir zihniyetle ahkâm kesen müşteri karakteri de geliştirilmemiş, sadece bir tip olarak bırakılmış. Belki de Umami’de üzerine en çok kafa yorulmuş karakter, Osman Sonant’ın canlandırdığı Renzo. Ancak burada da düpedüz Danilo Zanna’dan esinlenilmiş bir parodi var. Yani uyarlama anlayışında, filme kendi sesini ekleyebileceği noktalar olduğu hâlde, bunu değerlendirmek yerine ya yarım kalmış fikirler ortaya konmuş ya da hiç el sürülmemiş.
Tüm eleştirilerime rağmen, dijitalin ATV dizi kuşağını andıran sönüklüğü arasında Umami’yi çok da hırpalamak istemiyorum; en azından bu coğrafya için yeni bir topa girme cesaretini gösteren bir yapım. Üstelik, izlemesi her daim keyif veren yetenekli oyuncu Öykü Karayel’e duyduğumuz hasreti de bir nebze olsun giderme fırsatı sundu. Ancak belli ki önümüzde daha çok uzun bir yol var. Bir filmi/diziyi uyarlama meselesinde de, özellikle spesifik bir dili ve çalışma mekanizması olan iş alanlarını anlatırken de öğrenmemiz gerekenler olduğu aşikâr. Herkesin apolitiklikten çıldırdığı bir düzende, küçücük dokunuşlarla bile izleyiciyi yakalamanın mümkün olduğunu umuyorum bir gün fark eder dijitalin patronları.