Altın Rapor
Altın Rapor: Boykot Festivali (21 – 27 Mart)
Ölçüsüz polis şiddetinden, hukuksuzluktan, sermayeye zeval gelecek diye ödü kopanlardan, havuz medyasının haysiyetsizliğinden ve boykottan başka konuşacak bir şey yok aslında. Her uğraşın gereksiz geldiği, öfkeyle yatıp öfkeyle kalktığımız günlerden geçiyoruz. Ama umutsuz değilim. Üniversite öğrencilerinin fitilini ateşlediği ve hiçbir siyasi liderin boyunduruğu altına girmeden sürdürdüğü protestolar, her anlamda maruz kaldıkları haksız muameleye rağmen dimdik ayakta durmaları, umudumuzu diri tutuyor. Hak, hukuk ve adalet için başlattıkları bu hareket, ülke tarihinin en karanlık dönemlerinden birinde hepimize ışık oluyor. Durumu bu noktadan alıp direkt ödül sezonuna geçmeden evvel İKSV meselesine değinerek açacağım Altın Rapor’u bu hafta. Buyursunlar…
İKSV’de sansür var!
Eczacıbaşı Grubu maaşını ödediği için ancak tepedekilerin izin verdiği kadar politik olabilen vakıf çalışanları ve film festivali yönetimi, sektörde uzun süredir homurdanmalara neden oluyor. Geçtiğimiz yıl her şeyden uzak kaldığım için ayrıntılarına tam vakıf olamasam da, sansür meselesi yüzünden seçici kurulun İKSV’yle bağlarını kopardığını biliyorum. Ulusal Yarışma ve Ulusal Belgesel Yarışması’nın iptaliyle alanını zaten daraltan festival, bu yıl işi iyice ileri götürdü. LGBTİ+’ları kriminalize etmeye yönelik ilan edilen “Aile Yılı”na yaraşacak şekilde, 2014’ten bu yana festivalin kuir filmlere yer verdiği “Nerdesin Aşkım?” bölümünü programdan çıkardı.
Onur Haftası Komitesi ise bu sansüre karşı net bir duruş sergiledi. İstanbul Film Festivali’ni ifade özgürlüğüne sahip çıkmaya çağıran güçlü bir açıklama yayımlayarak herkesi boykota davet etti:
“Sansür, yalnızca filmleri programdan çıkarmakla değil, sessizlikle de işler. İstanbul Film Festivali’ni, sinemanın en temel gücü olan ifade özgürlüğüne sahip çıkmaya davet ediyoruz çünkü bu ayrımcılık ve sansür yalnızca LGBTİ+’lar için değildir. Sanat üretiminde yapılan sansür ve ayrımcılık, diğer hak ve özgürlükler için yürütülen mücadeleyi sekteye uğratır. Sansüre karşı durana dek festivali boykot edeceğimizi söylüyor, Lale Kart üyeliklerimizi iptal edip festivalden bilet satın almıyoruz. Herkesi de bu boykota dahil olmaya davet ediyoruz. Queer varoluşları yok sayan bu kararın karşısında dayanışmanın gücüyle durmaya devam edeceğiz!”
Şimdi merakla bekliyoruz: Türkiye’nin çıkar ilişkilerini ustalıkla yönettiği için zenginliğini sürdüren ailesinin, “sanatı çok seviyoruz” kisvesi altında fahiş bilet fiyatlarından geçmişteki sansürlerine kadar pek çok şeyi normalize etmiş festivali, bu tepkiye nasıl bir yanıt verecek?
Akademi’den tartışmalı mektup
Oscar ödüllü No Other Land filminin yönetmenlerinden Hamdan Ballal, kendi köyü Susiya’da İsrailli yerleşimcilerin saldırısına uğradıktan sonra İsrail askerleri tarafından tutuklanarak gece boyunca bir askeri üste tutuldu. Filmin yönetmenlerinden Yuval Abraham’ın sosyal medyada duyurmasının ardından Batı Şeria’daki Kiryat Arba yerleşim biriminde bulunan bir İsrail polis karakolunda darp edilmiş olarak serbest bırakılan Ballal’ın başına gelen hadise, uluslararası basında da büyük yankı uyandırdı. Pek çok sanatçının verdiği desteğe karşın Akademi’nin suskunluğunu koruması da eleştirilere maruz kaldı tabii.
Akademi Başkanı Bill Kramer ve Akademi Başkanı Janet Yang’in imzasını taşıyan bir mektup üyelere ulaştırılmış nihayet. Ama pek de tatsız yazılanlar. Mektupta sanatçıların zarar görmesi veya bastırılmasının kınandığı belirtilirken, Akademi’nin “11.000’e yakın küresel üyesinin farklı bakış açılarına sahip olduğu” vurgulanmış. Ballal’ın isminin dahi anılmadığı mektup o kadar orta yolcu ve omurgasız ki, neredeyse ölümden dönmüş bir sinemacı için hâlâ diğer üyelerinin huzurunu gözeten AMPAS’a ne demeli inanın bilmiyorum. Zaten Abraham sert bir dille eleştirip, İranlı yönetmen Jafar Panahi’ye destek açıklaması yapılırken Ballal konusunda sessiz kalmasına da veryansın etmiş.
Kiss of the Spider Woman, Roadside/Lionsgate ile el sıkıştı
Sundance’te büyük yankı uyandıran Kiss of the Spider Woman, sonunda resmi olarak Roadside Attractions, Lionsgate ve LD Entertainment tarafından Kuzey Amerika dağıtımı için satın alındı. Jennifer Lopez’in övgülere boğulan performansıyla gündemimize düşen ve Bill Condon’ın yönettiği müzikal, ödül sezonuna yetişecek şekilde sonbaharda vizyona girecek ABD’de. Roadside, geçtiğimiz yıl The Last Showgirl ile Pamela Anderson’ı Altın Küre ve SAG yarışına soktuğu için Hustlers‘la adaylığı ıskalayan Lopez adına heyecanlanmamak imkansız. Eğer endüstri iyi bir reaksiyon verirse, başroldeki Tonatiuh’un da benzer bir kampanya ile öne çıkarılması şaşırtıcı olmaz.
Kiss of the Spider Woman, ilk olarak Arjantinli yazar Manuel Puig tarafından 1976’da yazılan bir romandı. 1985 yılında Hector Babenco yönetmenliğinde sinemaya uyarlandı ve William Hurt, Raul Julia ve Sonia Braga’nın başrollerini üstlendiği film, En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil dört dalda Oscar’a aday gösterildi. Bu adaylıklar arasından William Hurt, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Bu eser daha sonra, çok sayıda Tony Ödülü kazanan bir ekip tarafından aynı adla Broadway müzikaline dönüştürülmüş ve büyük başarı kazanmıştı. Sahne versiyonunda Aurora/Ingrid karakterini Chita Rivera canlandırdı. Şimdi ise Jennifer Lopez’i izleyeceğiz bu rolde.
The Roses alarm veriyor
Oscar derlememde yer verdiğim The Roses‘dan üzücü bir haber geldi. Bu sene eli pek boş gözüken Searchlight, Jay Roach imzalı yapımı 29 Ağustos’ta vizyona sokacakmış. Ödül sezonu namına ölü, Telluride ile aynı haftaya denk gelen bir tarih bu. Benedict Cumberbatch ve Olivia Colman’ın başrollerinde yer aldığı film, 1988 tarihli Danny DeVito filmi The War of the Roses‘dan ilhamla çekildi. Andy Samberg, Allison Janney, Ncuti Gatwa, Jamie Demetriou, Zoë Chao, Belinda Bromilow ve Kate McKinnon’ın da kadrosunda bulunduğu yapımı ise 2 kere Oscar’a aday almış Tony McNamara kalema aldı. Dışarıdan mükemmel görünen bir evliliğin, iş hayatındaki güç dengelerinin değişmesiyle birlikte kontrolden çıkmasını konu alıyor.
Ben orijinal yapımı henüz izlediğim için zaten Kathleen Turner ile Michael Douglas’dan sonra kağıt üzerinde hiç uyacak gibi durmayan Cumberbatch ile Colman dinamiği konusunda şüpheliydim. Sadece The Favourite ve Poor Things’in yanı sıra televizyona da The Great gibi bir iş çıkaran Tony McNamara sebebiyle umutluydum. Sanırım boşuna heyecanlanmışım…
BAFTA TV Ödülleri adayları açıklandı!
BAFTA, 2025 Televizyon Ödülleri’nin ana kategoriler ve teknik dallardaki adaylarını duyurdu. Bu yıl toplamda 134 yapım aday gösterildi. En çok adaylık alan yapımlar arasında Baby Reindeer (8 adaylık), Mr Bates vs The Post Office, Rivals ve Slow Horses (6 adaylık), ayrıca Life and Death in Gaza (Storyville) ve Say Nothing (4 adaylık) yer alıyor. Performans kategorilerinde 44 adaydan 21’i ilk kez BAFTA Televizyon Ödülleri’nde adaylık elde etti. Emmy ile pek ortak noktası bulunmayan BAFTA’nın aday belirlerken kullandığı jüri sistemi bir hayli ilginç. Dolayısıyla aday listelerinde bir tutarlılık olmuyor genelde. Bu sene de durum değişmemiş.
Bu sene teknik ödüllerini 27 Nisan’da, esas dalları ise 11 Mayıs’ta dağıtmaya hazırlanan Britanya Akademisi, sunucu olarak ise Alan Cumming’le anlaşmış. Shōgun, Shrinking ve True Detective: Night Country gibi uluslararası yapımların da yer bulduğu tam aday listelerine buradan ulaşabilirsiniz.
Emmy yarışında kategori değiştirenler
Geçtiğimiz Altın Rapor’da girizgah yapmıştım, bu hafta da yeni gelişmeler sebebiyle Emmy’i tekrardan gündemimize taşımak zorundayım. The White Lotus‘un üçüncü sezonu başarılı bir şekilde yayın hayatına devam ederken diziye bir önceki bölümde dahil olan Sam Rockwell’in konuk oyuncu değil yardımcı erkek oyuncu olarak yarışacağı netleşti. Bunun sebebi de Televizyon Akademisi’nin (ATAS) kuralı. Bir oyuncunun konuk oyuncu kategorisine başvurabilmesi için mevcut sezonun %50’sinden azında yer alması gerekiyor. Rockwell sezonun kalan bütün bölümlerinde belireceği için rol arkadaşları Walton Goggins, Jason Isaacs ve Patrick Schwarzenegger’a eşlik edecek yardımcı erkek oyuncu dalında.
Bununla birlikte Netflix cephesinden de haber geldi. Baby Reindeer misali bir eleştirel başarı yakalayan Adolescence’da Stephen Graham ve Owen Cooper kategorileri değişti. Dizinin aynı zamanda yapımcıları ve senaristleri arasında yer alan, baba rolündeki Graham başrol olarak yarışacak. Cinayet faili olarak izlediğimiz Owen Cooper ise yardımcı erkek oyuncu dalında şansını deneyecek. Yarışın son durumu için sizi yine Emmy tahminleri sayfalarına davet edeceğim…
Paul Thomas Anderson’ın sıradaki başyapıtına hazır mıyız?
There Will Be Blood, Magnolia, Licorice Pizza, Boogie Nights ve The Master gibi birbirinden şahane yapımların usta yönetmeni Paul Thomas Anderson’ın yeni filmi One Battle After Another, 2025’in merakla beklediğimiz filmleri listelerinde zirveyi zorlarken ilk fragman nihayet geldi! ABD’de gösterim tarihi 8 Ağustos’tan 26 Eylül’e ertelenen yapımda Leonardo DiCaprio, Sean Penn, Benicio del Toro, Regina Hall, Teyana Taylor ve Chase Infiniti’yi izleyeceğiz. Thomas Pynchon’ın Vineland’inden esinlenilerek çektiği söylenilen yapımında kendi evliliğinden yola çıkarak ırklar arası evliliklerin ABD’nin bugünkü kültürel ve politik yapısında nasıl konumlandığına değinmesi bekleniyor PTA’in.
Test gösterimlerinden gelen dedikodular şahane. Sean Penn’in beyaz üstünlükçü asker rolünde parladığını söylüyor izleyenler. İlk fragman da heyecanımızı katladı iyice. Yalnız Leo ve Sean Penn haricinde kadrodan kimin parlayacağını kestiremedim ben açıkçası. Jonny Greenwood’un bestelerine de bir Oscar gelmesini dileyerek fragmanı bırakıyorum aşağıya: