Tabulaşmış her kavramın, her alışkanlığın canını okumayı seven, Kuzey Avrupa’nın deli çocuğu Lukas Moodysson da seçkideki kariyerini zevkle takip ettiğim yönetmenlerden bir diğeri. Orijinal adı Fucking...
Girlhood ile sinema dilinin etkisine kapıldığım Céline Sciamma, geçmişine dönünce hayal kırıklığına uğratmayan yönetmenlerden biri oldu hep benim için. Henüz erginliğe yaklaşmamış yaşların öykülerini anlatmaktaki ustalığı...
2018/19 televizyon sezonunu da nihayet noktalıyorum bugün. Artık Tales of the City ve Black Mirror yazılarıyla yeni döneme giriş yapabilirim. Ama tabii öncesinde ödüllerimi dağıtma kısmı...
Selma senesinde #OscarSoWhite etiketiyle köklü bir değişimin startı verilmişti hatırlarsanız. Endüstrideki ırk ve cinsiyet konusundaki eşitsizliğe, üzerine gelen #MeToo meselesiyle birlikte, çare olabilmek için epey çaba...
Bildiğimden değil, minik araştırmam sonucu öğrendiğim üzere Rainer Werner Fassbinder kendi yazdığı oyunun beyazperde uyarlamasını George Cukor’un The Women isimli camp öğesi bol şenliğinden esinlenerek gerçekleştirmiş. Dolayısıyla...
BFI üretimi Tüm Zamanların En İyi 30 LGBTQ+ Filmi listesindeki en sıra dışı yapıma geldi sıra: The Watermelon Woman. Youtube haricinde herhangi bir kaynak üzerinden ulaşımın...
RuPaul’s Drag Race ve Ryan Murphy üretimi Pose sonrası hiç yaşamadığım bir zaman aralığı hakkında o kadar çok şey öğrendim ki sırf kuir olmaktan sebep kendimi...
Eveeet geldik 30 günlük maceranın sonuna. Bugün kafamda belirlediğim Pride programı sona eriyor ama birkaç gün daha sizleri muhtemelen BFI listesinden kalan eksiklerimle meşgul edeceğim. Angels...
Size Readers’ Choice curcunası bitsin kendi adaylarımı açıklayacağım demiştim. Esasında Pazartesi’ye kadar dayanmaktı niyetim ama sayfa hazır, yazı hazır, değiştirmek istediğim bir dizi de yok. Niye...
Ve son iki… Yarın Günün Kısası bölümü bitiyor. Kapanış filmimizden önceki son durak HIV testlerini beklemekteki eşcinsel bir adamı anlatmakta. Buyrun The Mess He Made isimli...
Blue Is the Warmest Color’ın Cannes’daki prömiyeri sonrası Abdellatif Kechiche önderliğinde başlayan sosyal medya ve sezon fetihi daha dün gibi aklımda. Sonrasında kariyerinin diğer anlı şanlı...
Thomas Mann’ın romanından birkaç değişiklik ile 1971 yılında beyazperdeye uyarlanan Death in Venice, kafasını boşaltmak amacıyla Venedik’e giden ve burada kendisinden oldukça küçük yaşta bir erkek...
Katılımın her seneden daha yüksek olduğu 9. Readers’ Choice Ödülleri oylaması kapanalı saatler oluyor aslında ama sonuçları duyurmak için yarına kadar beklemekte bir mana göremedim. Hem...
Pride ayının her dakikasını ciddi geçirecek değiliz ya, işin içerisine biraz mizah katan bir animasyonla havamızı değiştireceğim bugün. İtirazı olan varsa şimdi konuşsun diyeceğim ama kimsenin...
Piyasadaki bağıra çağıra kuir ve azıcık ucundan homoerotizm koklatan bütün filmlere yaptığım gibi Carol’ı da ilk izlediğim günden beri birkaç temel özelliği sebebiyle The Talented Mr....
Mübarek Pride ayının son günlerinde yavaştan elimdeki kısaları tüketmeye başladım. İlginizin ilk günlerdeki kadar ayakta olmadığını bildiğimden elbet bir gün yolunuz düşer, hepsini sırayla izlersiniz diyerek...
Konuyla alakalı beyanlarımı sosyal medyada yaptım ama bir de buraya sıkıştırayım: Küçük yaşta izleyip beğendiğim çoğu filmi karta kaçınca tekrar ziyaret edişlerim hep hüsranla sonuçlanıyor. Yolu...
Twilight seyrimin ardından gizli bir Robert Pattinson saplantısı oluşturmam ve tabii Call Me by Your Name’in yeter artık herkes bilsin diye tutukluluk dönemimi geç de olsa...
Her sene dizileri bittiği gibi yazacağım, biriktirmeyeceğim diye ısrar ediyorum ama olmuyor, olamıyor. Umarım önümüzdeki sezonda sözümü tutmayı başarırım. Yavaştan yaz aylarında başlayan televizyon projelerini yazmak...
Günün Kısası bölümüne duyulan ilgi giderek azalsa da ben caymadım ve Haziran sonuna kadar da paylaşımlarıma devam edeceğim. Bugün kısacık süresine ziyadesiyle gerilim sığdıran Waffles var...