Rüyalara öykünen ürkütücü masallarını hep bir bilinmezlik üzerine kurmuş David Lynch için nirvana mertebesinde Mulholland Drive’ın adının anılması çok garip düşünürseniz. Bir televizyon dizisi olarak pilot...
Yeterli şana şöhrete sahip olmayışını her daim şaşkınlıkla karşıladığım Sunday Bloody Sunday, yetmişlerde yeni bir zirveyle tanışmış Britanya sinemasının taşyapıtı desem yeridir. Yan Odadan Filmler dahilinde...
Tabulaşmış her kavramın, her alışkanlığın canını okumayı seven, Kuzey Avrupa’nın deli çocuğu Lukas Moodysson da seçkideki kariyerini zevkle takip ettiğim yönetmenlerden bir diğeri. Orijinal adı Fucking...
Girlhood ile sinema dilinin etkisine kapıldığım Céline Sciamma, geçmişine dönünce hayal kırıklığına uğratmayan yönetmenlerden biri oldu hep benim için. Henüz erginliğe yaklaşmamış yaşların öykülerini anlatmaktaki ustalığı...
2018/19 televizyon sezonunu da nihayet noktalıyorum bugün. Artık Tales of the City ve Black Mirror yazılarıyla yeni döneme giriş yapabilirim. Ama tabii öncesinde ödüllerimi dağıtma kısmı...
Selma senesinde #OscarSoWhite etiketiyle köklü bir değişimin startı verilmişti hatırlarsanız. Endüstrideki ırk ve cinsiyet konusundaki eşitsizliğe, üzerine gelen #MeToo meselesiyle birlikte, çare olabilmek için epey çaba...
Bildiğimden değil, minik araştırmam sonucu öğrendiğim üzere Rainer Werner Fassbinder kendi yazdığı oyunun beyazperde uyarlamasını George Cukor’un The Women isimli camp öğesi bol şenliğinden esinlenerek gerçekleştirmiş. Dolayısıyla...
BFI üretimi Tüm Zamanların En İyi 30 LGBTQ+ Filmi listesindeki en sıra dışı yapıma geldi sıra: The Watermelon Woman. Youtube haricinde herhangi bir kaynak üzerinden ulaşımın...
RuPaul’s Drag Race ve Ryan Murphy üretimi Pose sonrası hiç yaşamadığım bir zaman aralığı hakkında o kadar çok şey öğrendim ki sırf kuir olmaktan sebep kendimi...
Eveeet geldik 30 günlük maceranın sonuna. Bugün kafamda belirlediğim Pride programı sona eriyor ama birkaç gün daha sizleri muhtemelen BFI listesinden kalan eksiklerimle meşgul edeceğim. Angels...