Bechdel testini delik deşik edenler cemiyetinin hanımağası Mädchen in Uniform (1931), beyazperdede açıkça lezbiyen karakter barındıran ilk film olmasıyla biliniyor. Homoerotik tansiyondan kurduğu, neredeyse bir asır...
Ah şu insanı tembel eden sıcaklar… Onlar yüzünden canım Pride ayı yazılarım hep gece yarılarına kalıyor. Umuyorum adresini buluyordur en azından bir kısmı. Bugün de Günün...
Sevmelere doyamadığım Andrew Haigh’in sekiz senede üçüncüye izlediğim uzun metrajlısı Weekend, dışarıdan pek öyle durmasa da her seyirde yeni bir sürpriz bırakıyor seyircisinin kucağına. Adından da anlaşılacağı...
Ülkenin gündemi fazlaca meşgul diye Pride şenliğimizi bir gün daha askıya almış bulundum, kusura bakmayın. Bugün neden hep erkek perspektifinden kuir deneyimler paylaşmışım diyerek direksiyonu kadınlara...
Günün Kısası bölümünde içeriği doyurucu filmler bulmak beni epey zorluyor esasında. O yüzden açık açık kuir kısaları da seçkiye dahil ederek Haziran’ın sonunu görmeye çalışıyorum arada....
Öncelikle Yan Odadan Filmler’in beni ihya ettiğini bir kez daha hatırlatarak katılan herkese teşekkürlerimi sunabilir miyim? Bakıyorum, bütün elzem filmleri yarışma dahilinde tüketmişim ve sıramı savdıklarımın...
Dün boş kalıp bilgisayar başına geçmem gece yarısını bulunca zorunlu bir ara vermek zorunda kaldım ne yazık ki. Ama merak edilmesin, hevesim bitmiş değil! Haziran bitene...
Zamanında sadece iPhone ile çekildiği için gündeme gelen Tangerine, mucize muamelesi görmüş The Florida Project’in yönetmeni Sean Baker’ın bir önceki uzun metrajlısı. Yönetmenin belgesel ile kurgusalı...
Çok özel bir senaryosu olmasa da anlatış biçimini pek samimi bulduğum Meksika yapımı bir kısa var bugün menümüzde. Zamanında festival festival gezip ödül toplamasına şaşmamalı. Hadi...
Bence iyi bir sinema sevdalısı olmanın yolu bir noktadan itibaren zamanının ne kadar değerli olduğunu ve dolayısıyla beğenmeyeceğini bildiğin filmlerin başına oturmanın hiç kimseye yararı olmayacağından...
Gün bitmeden koştur koştur yetiştim bloguma, Günün Kısası’nı konduruyorum önünüze. Bu sefer eğlenceli, ah keşke dizi olsa da bu karakterleri uzun uzun izlesek dedirten bir filmle...
Bazen merak ediyorum, sevmediğim filmler hakkında yazı yazmak bu kadar kolay iken her bir parçasına ayrı ayrı hayran olduklarımla ilgili iki kelam etmek niye bu kadar...
Bugün kendi koşturmacamda boğulduğum ama bu bölümü de es geçmek istemediğim için cepten yiyeceğim. İlk kısamızın yönetmeni Panini Kayır tarafından Yan Odadan Filmler dahilinde önerilmiş bir...
Daha önce uzun metrajlısını izleyip yazdığım 1985’i konuk ediyorum bugün. Yen Tan’ın filminin üzerimde yarattığı etkiyi geçen sezon boyunca tekrarlayıp durmuştum. Bir de Cory Michael Smith’li...
Pek sevdiğim BFI tarafından yapılmış Tüm Zamanların En İyi 30 LGBTQ+ Filmi listesini ziyaret ediyorum mübarek Pride ayı için, biliyorsunuz. Bugüne özel girizgâh yazıyor olmamın sebebi...
Bugün birkaç gün önce izlediğim ve seçkiye dahil edip etmesem mi diye uzun uzun düşündüğüm bir filmi koyuyorum önünüze. Epey kararsız kaldım çünkü teknik yetilerini takdir...
Bağımsız sinemanın kraliçesi Claire Denis’le gelgitli ilişkimin Beau travail buluşmasını (bu seçkideki pek çok yapım gibi) Yan Odadan Filmler bünyesinde yaşamıştım. İkinci kez üstünden geçme fırsatı...
Bugün tembellik yapmayıp adam akıllı bir kısa buldum sizlere. Hakkında bir şey okumadan izlediğim için finali hazırlıksız yakaladı beni. Hem yeni jenerasyonun kuir bireylerine de hitap...
Jean-Luc Godard ile Stanley Kubrick’in bulunduğu besin zincirinde tam ikisinin arasına düşen Toshio Matsumoto, Japon Yeni Dalgası sırasında üretimde bulunmuş yönetmenlerden biri. Uzak Doğu kültürünün önemli...
Oscar Boy sayfalarında bir ara rüzgâr gibi esen ve eksiklerimi tamamlamam konusunda bana epey yardımcı olan Yan Odadan Filmler’den miras bir kısa var bugün mönümüzde. Yarışma...