Bir günlük ufak bir molanın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz… Bugünün Pride konuğu kariyerinde bağrımıza basmaya değer görecek film bulmanın zor olduğu Gus Van Sant’ten, erken...
Muhtemelen bunu büyük bir çoğunluğunuz gündem olduğu dönemde izleyip hafızasının bir köşesine attı ama ana akıma yüzünü dönmüş kuir şahaneliklere pek alışık olmadığımız için tekrar paylaşmakta...
İki gün üst üste Türkiye’den kuir kısalar bulunca devamı gelir diye düşünmüştüm ama bugün yeteri kadar zaman da ayıramadığım için en azından bir günlüğüne direksiyonu Fransa’ya...
Az laf çok iş gemisinin kaptanı Apichatpong Weerasethakul’un filmografisine ilk ayak basışım oldu Tropical Malady. Tam ortadan ikiye ayrılıp başka meydanlarda at koşturuyor gibi gözükmesine rağmen...
Kabuğunu kıramamışlara, kırıp da yarasını saramamışlara ya da kırılmış kabuğu çoktan örümcek ağı bağlamışlara bayram şekeri gibi bir liste hazırladım bugün. On bir ayın sultanı pride, kendimizi...
Dün Oğuz’un kısasına gelen tatlı ilgiden sonra dersime çalışmış bir şekilde karşınızdayım. Bu sefer şöyle tanıyorum, böyle biliyorum tadında yorumlarım yok. İnternat adındaki bu şahane çukurda...
Avant-garde sinemanın kuir kümesine denk düşen Pink Narcissus’a film yerine “deneyim” yakıştırması yapmak daha doğru olur diye düşünüyorum. James Bidgood’un 1971 tarihli eseri, tek karakterini sıfır...
Hahahahahaha, stay pressed.
Tatlı suyun kendine has kokusu ve esip gelen rüzgârın yamacındaki minik ormanlık araziden yükselip kulağa çalınan hışırtısıyla Stranger by the Lake, Türkçe’ye çevirme hadsizliğinde bulunmayacağım bir...
Out and about olmanın tam anlamıyla tadına vardığım, bütün mevcut zincirlerimi dişimle eze eze kırdığım şu şahane yılda göğsümü gere gere Pride ayına türlü godiklikler ile blog üzerinden...