Haberler
Ve Toronto…
Bu sefer Amerika sınırlarından çıkıp Kanada’ya, Toronto Film Eleştirmenleri Birliği’nin seçimlerine gidiyoruz… İzleyicileri ikiye bölen ve benim hayran olanların tarafında bulunduğum The Tree of Life hem En İyi Film hem de En İyi Yönetmen ödülünü almış. Yalnız listede asıl sevindiren Attack the Block zaferi. Umarım ödül sezonunda ismini ara ara duyduğumuz bu filmi merak edip izlemişsinizdir. Buyrun Toronto’nun seçimlerine:
En İyi Film: The Tree of Life
En İyi Yönetmen: Terrence Malick, The Tree of Life
En İyi Erkek Oyuncu: Michael Shannon, Take Shelter
En İyi Kadın Oyuncu: Michelle Williams, My Week with Marilyn
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer, Beginners
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Jessica Chastain, Take Shelter
En İyi Senaryo: Moneyball
En İyi İlk Film: Attack the Block
En İyi Animasyon: The Adventures of Tintin
Yabancı Dilde En İyi Film: Mysteries of Lisbon
En İyi Belgesel: Nostalgia for the Light
Müge Dörtok
14 Aralık 2011 at 11:46
Michelle Williams En İyi Kadın Oyuncu ödülünü almış, haklı zafer. En İyi Film için şaşırdığımı söylüyorum, bu filmi beğenmeyenlerin sayısı daha fazladır.
Müge Dörtok
14 Aralık 2011 at 11:51
The Tree of Life En İyi Görüntü Yönetmenliği ödülü kazanmış olsa hiç itiraz etmeyeceğim ama En İyi Film Ödülüne sonuna kadar itiraz ederim. Çünkü daha iyi filmler var: The Artist, The Descendants, Hugo, My week With Marilyn, Moneyball ve hatta Midnight In Paris.
Yine de saygı duyuyorum, seçmişler yapacak birşey yok.
shifty
14 Aralık 2011 at 13:00
izlememiş olmanıza rağmen hala nasıl atıp tutuyorsunuz. vay be
Müge Dörtok
14 Aralık 2011 at 13:03
Fragmanlarını izledim, bu da fikir sahibi olmama yetti. Dünyamız nasıl oluşuyor ile ilgili görüntüler var, baba-oğul ilişkileri, kıskançlık var. İzlediklerim bana bu filmin ağır bir konusu olduğunu söylüyor. Benim zevkimin dışında.
Müge Dörtok
14 Aralık 2011 at 13:07
Bence bir filmi izlemek gerekmiyor, fragmanlar zaten çok şey anlatıyor.
Müge Dörtok
14 Aralık 2011 at 13:11
Haksız mıyım ? İlla 2,5 saatlik filmi izlemem gerekmiyor. Benim için filmin afişi bile o film hakkında fikir sahibi olmama yeterli oluyor. İzlemem şart değil.
yaxley
14 Aralık 2011 at 16:52
O zaman hiç bir filmi izlemeyelim nasıl olsa fragmanlar var..mantığa bak ya 😀 Yalnız en çok şuna güldüm “Dünyamız nasıl oluşuyor”… 😀 hey allahım akşam akşam hiç güleceğim yoktu..
onur
14 Aralık 2011 at 18:44
Müge arkadaşım seni kırmak istemiyorum ama sinemayla uzaktan yakından alakan yok malesef.Böyle bir şeyi söylediğinize inanamıyorum.
shifty
14 Aralık 2011 at 20:52
duyduğum en güzel varoluşçu yaklaşımı gösterdiniz tebrik ederim valla. pazar keyfi mi izliyosunuz da fragman yeter diyebiliyorsunuz?
Müge Dörtok
15 Aralık 2011 at 07:45
Her filmi izlemeye vaktim yok arkadaşlar, sizin varsa izleyin. Ben filme gitmeden önce kritikleri okuyorum, fragmana bakıyorum, az çok kafamda bir fikir oluşuyor. Hugo, Midnigt In Paris ve Moneyball’u baştan sona sinemada izledim. The Artist’i de mutlaka izleyeceğim. Bu kadar film bana yeter…
Müge Dörtok
15 Aralık 2011 at 07:55
Sinemayla uzaktan yakından alakan yok diyen sevgili arkadaşım o senin görüşün, ben sinemayı çok seven birisiyim ve her filme gidemesem de mutlaka kritiklerini okurum. Ben de senin için aynı şeyi söylesem çok hoşuna gider eminim.
shifty
15 Aralık 2011 at 12:01
neyse boşver…
onur
15 Aralık 2011 at 14:22
Senin hepsini izlemen gerektiğini söylemiyor burada kimse.Ama filmleri izlemeden de hak etti ya da hak etmedi diye ahkam kesemezsin.