Oscar Sohbetleri
Oscar Sohbetleri: Soru-Cevap
Sinema Bloggerları Ödülleri ne zaman dağıtılacak?
Aslında ben daha erken bir tarihte yapmayı dilerdim ama bu yıl vizyon takvimi hakikaten çok yayılmış durumda. Bir de İstanbul Film Festivali’nde 2011 yapımı filmleri tamamlamak isteyen üyelerimiz oldu. O yüzden oylamamızı 9-22 Nisan 2012 tarihleri arasında gerçekleştireceğiz. Kazananları ise 24 Nisan 2012’de buradan duyuracağız.
Oscar Boy & Readers’ Choice Ödülleri nedir? Kimler katılıyor? Ne zaman gerçekleşecek?
Oscar Boy & Readers’ Choice Ödülleri’ni benim internet üzerinden tahmin yapmaya başladığım zamandan beri dağıtıyoruz. Bu yıl dördüncü kez düzenleyeceğiz oylamamızı. Adayları ben belirliyorum. Oscar Boy Ödülleri benim seçimlerimi oluşturuyor zaten. Readers’ Choice ise belirlediğim adaylar üzerinden sizin oylarınızla dağıtılan bir ödül. Bugüne kadar The Dark Knight, Up ve Inception‘ı yılın filmi olarak seçtiniz. 2011 için ne yaparsınız bilmiyorum. Yani herkes katılabiliyor oylamaya. Tarihi ise henüz belli değil. Ben vizyon takvimine pek uymuyorum açıkçası bu ödüllerde. Oscar öncesi yapmaya çalıştığım için A Single Man‘i Oscar öncesi izleyemediğimiz için yarış dışı kalmışlığı da var. Vakti gelince sizlere haber vereceğim, hiç merak etmeyin. Oylama sürecimiz oldukça uzun.
Sana göre 2011’in en iyi beş filmi hangileri?
Henüz Shame, Young Adult, In the Land of Blood and Honey, J. Edgar, Extremely Loud and Incredibly Close ve Take Shelter‘ı izleyemedik. O yüzden çok da kesin konuşmamak lazım. Ama sıraya koymadan alfabetik bir şekilde söylersem The Artist, Drive, The Girl with the Dragon Tattoo, Moneyball ve The Tree of Life ilk beişimi oluşturuyor. Yalnız The Skin I Live In ve A Separation‘ı da çok beğendiğim için ilk beşimde değişiklikler olabilir.
Meryl Streep’i neden sevmiyorsun?
Şimdi bu bir yalan, önce bunda anlaşalım. En sevdiğim aktrislerden biri Kate Winslet olmasına rağmen 2008’de Meryl‘ın Doubt ile Oscar alması konusunda fazlasıyla ısrarcıydım. Lakin ne Julie & Julia ne de The Iron Lady‘nin ona üçüncü Oscar’ını getirmesi gereken filmler olduğundan şüpheliyim. Şüphe de demeyelim de böyle gelecek bir Oscar’ı fazla desteklemiyorum. Ki ben Streep‘in Kramer vs. Kramer‘daki oyunculuğuna hayran kalmış bir insanım. Yani burada sevmeme durumu yok. Kadın 17. kez Oscar’a aday olacak ayrıca, ben sevmesem ne fark eder?
Bu yılın oyunculuk Oscarları kimin olacak?
Cepte olan iki ödül var. Bunlardan birincisi Christopher Plummer. Zaten onun adını sezonun başından beri zikrediyoruz. İkincisi ise beğenmeme rağmen, yardımcı kadın oyuncu dalında böylesine bolluk olduğunu düşündüğüm bir yılda ödülü almasını hiç istemediğim Octavia Spencer. Kadın ve erkek oyunculara gelirsek… Viola Davis, Altın Küre’yi almış olsaydı kesin konuşabilirdim. Ama şu an durum çok karışık. BAFTA’nın Meryl‘a gideceğinden eminiz. Sonuçta Birleşik Krallık tarihinin en önemli kadınlarından birini canlandırdı. İngiliz Akademisi Streep‘i es geçerse komik olur. Yarışı SAG mi belirleyecek? Yani… Eğer Streep kazanırsa evet bir bakıma SAG yarışı belirlemiş diyebiliriz. Eğer Viola Davis kazanırsa bu sefer de Meryl Streep zaten daha yeni SAG almıştı, belki ondan vermek istememişlerdir diye de düşünebiliriz. Ama olur da SAG, Michelle Williams‘a giderse işte o zaman susup Oscar gecesini bekleyeceğiz ancak. George Clooney için ise biraz şaşkınım. Hele The Descendants‘ı izledikten sonra şaşkınlığım bir kat daha arttı. İkinci Oscar’ını alacak gibi duruyor şu an ve SAG’i kazanması da kesin gibi. Bugüne kadar bireysel olarak hiç ödül almadığı için oyuncular birliğinden meslektaşları Clooney‘yi atlamayacaktır. Yalnız oyuncular birliği çok kalabalık bir grup, her şey olabilir. Clooney‘nin zaferi çok da kesin değil bana kalırsa. Brad Pitt‘den önce adı anılması gereken bir Jean Dujardin gerçeği var ortada.
Peki En İyi Yönetmen Oscarı?
Bilmiyorum. Hakikaten bilmiyorum. Altın Küre son yıllarda film / yönetmen konusunda yarışçılara büyük zararlar vardı. Son yılların istatistiklerinde Altın Küre’de zaferi tadan yönetmenlerin Oscar’da hayal kırıklığına uğradığını görüyoruz. Tabi bir de kendi fikrimi belirtmeden geçemeyeceğim. Scorsese‘ye kesinlikle hayran olsam da Hugo‘da Scorsese‘yi Scorsese yapan tek bir kare dahi olmadığı için En İyi Yönetmen Oscarı’nı alması bana pek mantıklı gelmiyor. Diyorum ya Scorsese‘yi severim ama ne Hugo ne de Martin Scorsese benim için yıl sonu listelerinde üst sıraları zorlayamayacak. Teknik anlamda çok başarılı bulsam da sırf sinema tarihine ucundan dokundurduğu için Hugo‘yu sevmek zorundaymış gibi hissetmek bana mantıklı gelmiyor. Yine tepki gelecek galiba. Susuyorum.
Hiç yerli dizi ya da film izlemiyor musun?
Yerli dizi pek izlemiyorum, hayır. Yani evet bir zamanlar izliyordum ama bence son 2 senedir televizyonda kayda değer pek bir şey yok. Yerli film… İzliyorum, ama çok izlemiyorum. Yalnız bu konuda kendime biraz kızgınım. Hollywood hakkında bu kadar atıp tutarken kendi sinemamıza bu kadar uzak kalmak hoşuma gitmiyor. O yüzden son dönemlerde iyi olduğunu düşündüğüm yerli filmler sinemada yakalamaya çalışıyorum. 2012’de bu kararımın etkilerini daha iyi göreceğinizi umuyorum. Çünkü festivallerde ve vizyonda yerli filmleri yakalamaya kararlıyım.
Çoğunluğun beğenmediği, ama senin beğendiğin bir film var mı?
Bu soruyu daha dün bir arkadaşım sordu bana. O yüzden burada da cevaplama isteği uyandı içimde. Cameron Crowe‘un Elizabethtown‘ı, Jude Law‘ı keşfetmemi sağlayan Music From Another Room, sayısız kere izlediğim You’ve Got Mail ve bence gereksiz yere kötülenen Meet Joe Black çoğunluğun beğenmediği ama benim beğendiğim filmler arasında. Hatta Elizabethtown‘dan her seferinde farklı bir şekilde etkilendiğimi ve yıllar geçtikçe bana daha da anlamlı geldiğini söyleyebilirim.
85. Akademi Ödülleri için tahminlerin ne zaman başlıyor?
84. Akademi Ödülleri biter bitmez ben bir derleme sunacağım. Şimdiden hazırlığa başladım. Adaylar açıklansın zaten 2013 için tahmin yazıma da yavaş yavaş başlarım.
Evet, aklıma gelen sorularınız bu kadar. Kişisel olmadığı müddetçe sinemayla, siteyle ya da bu yılın yarışıyla ilgili sorularınızı cevaplamaya açığım. Bir de Cumartesi günü başlayacak son tahminler yazımızı kaçırmayın. Haftaya görüşürüz.
TigerBlood
19 Ocak 2012 at 17:27
Meet Joe Black benim de beğendiğim filmler arasındadır,yani çoğunluk filme önem vermiyor ama bilmiyorum filmde beni çeken,etkileyen bir şey var,yaklaşık olarak 3 kere izlememe rağmen o gizemi daha çözebilmiş değilim
Umur Çağın Taş
19 Ocak 2012 at 18:22
Meet Joe Black hakikaten ilginç bir film. Ve Ahududu Ödülleri’ne bile aday olmuşluğu var. İnsanın inanası gelmiyor.
mert
19 Ocak 2012 at 18:09
kişisel olmasın demişsiniz, kişiselmi yada ne kadar kişisel bilemiyorum ama, türk sinemasında, yada yerli dizilerde, beğendiğiniz yada desteklediğiniz oyuncular varmı, hayal mi yoksa bir gün türk bir oyuncuda hollywood yıldızı olabilirmi, (mesela ben beren saat’i hollywood da görmek isterim, yada başka bir oyuncuyu) yazılarınızı 1 yıldan fazladır takip ediyorum ve hep bu soruyu sormak istemişimdir böyle bir başlık içinde ayrıca teşekkür etmek isterim. Cevaplarsanız mutlu olurum.
Umur Çağın Taş
19 Ocak 2012 at 18:21
Ben teşekkür ederim sorunuz için. Ben Hollywood’da kendi oyuncularımızı görmekten ziyade uluslararası başarı elde edip basamakları teker teker tırmanmaları için önce Türkiye’de nitelikli filmler çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki özellikle senaryo anlamında zayıfız. İyi işler çıkıyor ama sayıları az. Bende isterim İspanya’nın nasıl bir Penelope Cruz’u varsa, bizim de bir oyuncumuz çıksın uluslararası platformlarda bizi temsil etsin. Bu ışığı gördüğüm biri var mı peki? Bilmiyorum. Hiç bu konuda düşünmedim desem daha doğru olur. Ama çok beğendiğim oyuncular var tabiki de. Nurgül Yeşilçay, Sevinç Erbulak, Halit Ergenç ilk aklıma gelenler. Gençlerden Onur Ünsal’ı çok beğeniyorum. Mesela İlker Aksum bence inanılmaz başarılı bir oyuncu. Yasemin Çonka aklıma geliyor izlemekten büyük keyif aldığım isimler arasında. Tiyatroda izlemekten çok keyif aldığım Engin Alkan, Çağlar Çorumlu, Zerrin Tekindor gibi isimler de var. E eskilerden sultanımızı, Türkan Şoray’ı saymadan da olmaz. Perran Kutman, Çetin Tekindor… Yani sevdiğim isimler var görüldüğü üzere. Sevdiğim dizilerde var bakmayın. Kim İkinci Bahar, Yedi Numara ya da Bir İstanbul Masalı’nı unuttu? Ya da yakın zamandan Aşk-ı Memnu? Yalan söylemenin anlamı yok. Ben de fanatik bir şekilde izledim hepsini. Sadece Hollywood’da “Şu isim yıldız olur.” diyebileceğim biri aklıma gelmiyor şu an. Dediğim gibi ben birileri starlaşmadan önce kendi sinemamızda bir şeyler yapmamız gerektiği düşüncesindeyim. Umutlandıran yönetmenler, filmler var. Sadece sayıları az.
yaxley
19 Ocak 2012 at 20:40
Bence Nurgül Yeşilçay bizim Penelope Cruz’umuz olabilirdi.Ancak kendisi saçma dizilerle harcanmayı seçti.Her sezon rezalet bir dizi tanıtım içerisinde Yeşilçay’ı görmekten bıktım.Keşke Yaşamın Kıyısında’nın peşinden devam etseydi.Ancak yine de geç sayılmaz.Özellikle Fatih Akın bu konuda ön ayak olabilir.Cannes’da alınacak bir En İyi Kadın Oyuncu ödülü Yeşilçay’ın kariyerini değiştirebilir diye düşünüyorum.Lars von Trier’ın bana göre yeteneksiz Charlotte Gainsbourg’ından(yanlış yazdım herhalde) aşağı kalır bir yanı olduğunu zannetmiyorum..
Umur Çağın Taş
19 Ocak 2012 at 21:50
Özellikle Charlotte Gainsbourg’ın yeteneksizliği konusunda size katılıyorum. Tahammül sınırlarını zorlayan bir kadın.
Sonat
19 Ocak 2012 at 22:13
aaa lütfen Haluk Bilginer’i unutmayalım.
meridyen
19 Ocak 2012 at 21:49
Adaylar 24 Ocak günü bizim saatimizle kaçta açıklanıyor?
Umur Çağın Taş
19 Ocak 2012 at 21:51
Saat 15:30’da Akademi’nin kendi sitesinde canlı olarak açıklanacak.
Erşah
19 Ocak 2012 at 21:57
Büyük bir zevkle okudum. Bu işi 4 yıldır yapıyor olman da ayrı bir takdir konusu.
Müge Dörtok
20 Ocak 2012 at 07:45
The Girl With The Dragon Tattoo’nun İsveç kadrosuna bayıldığım kadar Hollywood kadrosuna bayılmadım. Yeni versiyon daha yüksek bütçeli bir film olması anlamında çekimler daha başarılı olsa da İsveç kadrosunu her bakımdan aradım.
Müge Dörtok
20 Ocak 2012 at 07:47
Noomi Rapace hayranı olarak, Rooney Mara’yı beğenmediğimi ve rolü ile örtüştüremediğimi belirtmek isterim.
TigerBlood
20 Ocak 2012 at 09:22
Ben de tam tersi olarak The Girl With The Dragon Tattoo’nun kadrosundan etkilendim.
Seriyi büyük bir keyifle okumuş biri olarak söyleyeyim Mikael rolünde Daniel Craig’den başka birini düşünemezdim.Rooney Mara’ya gelirsek ben hala oscarda şansı olduğunu düşünüyorum,belki Lisbeth rolü için fazla güzel bir kızdı ama,oyunculuğu çok güzeldi.
Özellikle filmin son bölümlerinde Stellan Skarsgård döktürmüş diyebilirim,oyunculuğuna hayran kaldım.Robin Wright ve Cristopher Plummer’da filme renk katan oyunculardı.
Tüm bunlara rağmen film için yılın en iyisi diyemem,iyi bir film yorumu yapabilirim.
Fincher romandaki etkiyi filmde verememiş,zaten tüm eleştirmenler söylüyor ”Kitabı okumadıysanız bu film sizin için başyapıt bile olabilir” diye.
laylaylom
20 Ocak 2012 at 09:46
bugün the girl with the dragon tattoo’yu izleyeceğim, yorumlarınızın ardından eski heyecanım kesildi, filmin iyi veya kötü olduğunu izledikten sonra anlayacağız artık.
TigerBlood
20 Ocak 2012 at 10:53
Film için yorum istiyorsan şunlara göz at
http://theoscarboy.com/2012/01/15/the-girl-with-the-dragon-tattoo/
http://www.siyad.org/kunye.php?id=2083
http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/mehmet-acar/13-01-2012-kadin-dusmanlarinin-pesinde.html
Ortak görüş filmin yılın en iyilerinden olduğu yönünde,ben de 2 gün önce gidip izledim,görüşlere katılıyorum.
Yalnız kitabın hayranıysan bazı yerler sana sığ gelebilir.
Ama kesinlikle kötü bir film değil,Fincher sahnelere imzasını atmış,Oscar da yönetmen dalında aday olması gerekiyor bence
Erşah
21 Ocak 2012 at 12:38
http://cultcritics.blogspot.com/2012/01/girl-with-dragon-tattoo.html
Sığıntılık gibi olacak ama bir tavsiye de benden.
TigerBlood
21 Ocak 2012 at 15:23
Yazıyı okudum,gerçekten güzel bir inceleme olmuş
Müge Dörtok
20 Ocak 2012 at 10:25
Paranın gücünü görmek istiyorsan yeni versiyonu, doğallık ve karizma arıyorsan eski versiyonu tavsiye edeceğim.
Müge Dörtok
20 Ocak 2012 at 11:03
Noomi Rapace çok daha karizmatik ve başarılı, Rooney Mara daha çocuksu kalmış.
mert
20 Ocak 2012 at 16:30
filmi izlemeyi kitabı okuduğum için istiyorum zaten, bakalım 20:15 te izleyeceğim.
Müjdat Çetin
20 Ocak 2012 at 17:07
isveç versiyonunu bilmiyorum ama david fincher filmde hiçbir boşluk bırakmadan şahane bir biçimde yapmış bu filmi.en kötü ihtimalle üçlemenin son filminde en iyi yönetmen oscarını alır.(ve tabiiki de steven zailian)