Tahminler

DGA’e doğru adım adım

Yayınlandı

on

Michel Hazanavicius

Yarın Yönetmenler Birliği, yani DGA, 64. kez yılın en iyi yönetmenlerini seçecek (1961 ve 1962’de ödül vermediler.) ve Oscar yolunda bize çok önemli bir yol göstermiş olacak. Kimin kazanacağıyla ilgili tahminlerimden önce sizlerle iki şey paylaşacağım. Önce tarihinde sadece 6 kez Akademi ile farklı adreslere ödül gönderin DGA’in o farklı seçimlerine göz atalım. (Aslında 1948’de DGA’i Joseph L. Mankiewicz aldı ama Mankiewicz aynı filmle 1949’da Akademi tarafından ödüllendirildi. Lakin 1949’da Robert Rossen DGA tarafından En İyi Yönetmen seçildi, fakat Akademi, Rossen‘a hiçbir zaman ödül vermedi.)

  • 1968 – DGA: Anthony Harvey, The Lion in Winter – Oscar: Carol Reed, Oliver!
  • 1972 – DGA: Francis Ford Coppola, The Godfather – Oscar: Bob Fosse, Cabaret
  • 1985 – DGA: Steven Spielberg, The Color Purple – Oscar: Sydney Pollack, Out of Africa
  • 1995 – DGA: Ron Howard, Apollo 13 – Oscar: Mel Gibson, Braveheart
  • 2000 – DGA: Ang Lee, Crouching Tiger Hidden Dragon – Oscar: Steven Soderbergh, Traffic
  • 2002 – DGA: Rob Marshall, Chicago – Oscar: Roman Polanski, The Pianist

Ben kendi tanık olabildiğim kısma yorum yaparsam hem Steven Soderbergh’in hem de Roman Polanski’nin kimsenin beklemediği zaferler elde ettiğini söyleyebilirim. Hatta salonun şaşkınlığını görmek için Akademi’nin Youtube’daki resmi sayfasından da kontrol edebilirsiniz.

Gelelim bu yılın adaylarına… Woody Allen (Midnight in Paris), David Fincher (The Girl with the Dragon Tattoo), Michel Hazanavicius (The Artist), Alexander Payne (The Descendants) ve Martin Scorsese (Hugo). Bu beşliden sadece Fincher, Oscar’a aday olamadı. Onun yerine Oscar’a aday olan isim ise Terrence Malick (The Tree of Life) oldu. Gelin bir de DGA adaylarının DGA ve Oscar’daki (sadece yönetmen kategorisinde) daha önceki yıllarda neler yaptığını hatırlayalım.

WOODY ALLEN
1977: Annie Hall (DGA – Oscar)
1978: Interiors (Oscar)
1979: Manhattan (DGA)
1984: Broadway Danny Rose (Oscar)
1986: Hannah and Her Sisters (DGA – Oscar)
1989: Crimes and Misdemeanors (DGA – Oscar)
1994: Bullets Over Broadway (Oscar)
*Ayrıca; 1996’da DGA’den Yaşamboyu Başarı Ödülü aldı.

DAVID FINCHER
2008: The Curious Case of Benjamin Button (DGA – Oscar)
2010: The Social Network (DGA – Oscar)
*Ayrıca; 2003’deki reklam çalışmaları için DGA’den ödül aldı. 2009’daki reklam çalışmaları için ise aday oldu ama kazanamadı.

MICHEL HAZANAVICIUS
Daha önce DGA’e ve Oscar’a aday olmuşluğu yok.

ALEXANDER PAYNE
2004: Sideways (DGA – Oscar)

MARTIN SCORSESE
1976: Taxi Drive (DGA)
1980: Raging Bull (DGA – Oscar)
1988: The Last Temptation of Christ (Oscar)
1990: Goodfellas (DGA – Oscar)
1993: The Age of Innocence (DGA)
2002: Gangs of New York (DGA – Oscar)
2005: The Aviator (DGA – Oscar)
2006: The Departed (DGA – Oscar)
Ayrıca; 2003’de DGA’den Yaşamboyu Onur Ödülü aldı. Geçtiğimiz sene ise Boardwalk Empire‘daki yönetmenliğiyle DGA’de ödül kazandı.

Bu tablodan çıkarılabilecek tek bir şey var. O da Scorsese‘nin zaferi daha yeni tattığı. Üstelik bu sene George Harrison: Living In the Material World adlı belgeseliyle de aday. O yüzden Hugo‘ya çok bağlanmadıkları müddetçe ben Scorsese‘nin sadece belgesel ödülüyle yetineceğini düşünüyorum. Geçtiğimiz sene Fincher kat kat iyiyken Tom Hooper‘a ödül verdiler hatırlarsanız. Bu sene Scorsese‘nin Hazanavicius‘dan daha iyi olduğunu düşünmesem de insanlarda “Böyle bir listede, Scorsese gibi bir ustanın karşısında nasıl başka bir yönetmen kazanır?” mantığı oluşuyor. Yani kendinizi hazırlayın. Eğer Michel Hazanavicius kazanırsa şaşırmak yok! Peki bu iki ismi geçip geriye kalanlar arasında sürpriz yapabilecek birini seçecek olsak kim olur? Alexander Payne diyorum ama pek de emin değilim. The Descendants bir “yönetmen filmi” değil. Gerçi The King’s Speech ne kadar yönetmen filmiydi, öyle değil mi? Neyse ben yarın geceye kadar susmaktan yanayım. İşte tahminlerim:

1. Michel Hazanavicius, The Artist
2. Martin Scorsese, Hugo
3. Alexander Payne, The Descendants
4. David Fincher, The Girl with the Dragon Tattoo
5. Woody Allen, Midnight in Paris

8 Comments

  1. Arda

    27 Ocak 2012 at 12:47

    Son iki Oscar-DGA farkına bakarsak, estetiğin, görselliğin önde olduğu filmleri Oscar pas geçmiş denilebilir.

    The Artist’in biraz bu tarafı var ama lobisi çok güçlü, sinemaya saygı duruşu niteliği var ki aynı durum Hugo’da da var. O açıdan bu iki filmin yönetmeni kafa kafaya gidecek gibi.

    Artist’in temel başarısı gerçek bir sessiz film ayarında olması, modern sinemada bunu yapamk çok zor, miş gibi yapmıyor film. Sıkıştığında çareyi güncel sinemada aramıyor.

    Hugo’nun esas gücü de 3d. Genelde de çok iyi film olsa da 3d tarafı çok konuşuluyor. Scorsese gerçekten kalitesini gösterip işte 3d böyle olur demiş, gösterimden önce pek ciddiye alınmayan eh çocuk filmi denilirken, gösterimden sonra Scorsese yapmış, büyük adam dedirtti. Fakat 3d başarısı bir oy kriteri mi?

    Alexander Payne saygı duyulan bir isim belki Scorsese olmasaydı ya da Artist gibi ilginç bir film olmasaydı şansı vardı.

  2. Erşah

    27 Ocak 2012 at 15:30

    Geçen sene Tom Hooper’a ödülü vererek tam bir doğru tercih yapmışlardı. DGA, yönetmenlerin ön plana çıktığı yönetmenlik eseri filmleri onore etmesini biliyor. Bu yüzden de Nolan geçen sene favori değil ve Oscar dışıydı. Ve hatta esamesi bile okunmuyordu.

    Hugo, başlı başına bir yönetmenlik eseri. Scorsese’nin kadrajı özellikle teknoloji ile bulunmaz bir nimete dönüşmüş. Eğer ki DGA “ben teknolojik filmlere ödül vermem” derse ödülün gideceği yer belli. Yok kalın kafalılık yapmaz bu senenin en iyi yönetmen filmine ödül verirse doğru atı oynar.

    Ama beri yandan da Hazanavicius gibi yetenek var. Hooper gibi ilk büyük patlamasını geçen sene yaptı o da. Biraz da gençlerin önü açılsın denirse ödülün adresi gene belli.

    3D başarısı da yönetmene bağlanmaz asla, sinematografın başarısıdır. Gel gelelim ki Hugo teknik anlamda çok üstün, The Artist tam aksine daha beginner aşamasında tabir-i caizse. Asla yermek amacıyla söylemiyorum, çok ironik bir yıl demek istediğim. The Artist gibi cesur ve Hugo gibi teknik anlamda sinemanın zirvesindeki iki filmin yarışı olacak, ve bana kalmaz ama kalırsa Hugo kazanacak.

    Alex Payne’i çoktan listeden çıkardım bile ben. Bir bağımsız film, çok yazık.

    • onur

      27 Ocak 2012 at 16:14

      Bağımsız filmler aday olunca “yazık” mı oluyor?

    • Erşah

      27 Ocak 2012 at 20:10

      Sanırım yanlış anlaşıldım. Hep oluyor zaten.
      Bağımsız filmler aday olursa tabi ki yazık oluyor, bağımsız filme yazık oluyor, ödül maratonunun imajına değil. Bağımsız film ne demek ? Arkasında yapımcı desteği olmadan yürüyen film demek. Birkaç istisna dışında hangi bağımsız film ortalığı kasıp kavurdu ? Senden çok ben isterim The Descendants’ın Oscar’ı almasını, emin ol buna. Her ne kadar Hugo ve The Artist’den bi kademe düşük film olsa da.

    • onur

      27 Ocak 2012 at 22:12

      Ama sonuçta film iyiyse Akademi’de bunu takdir ediyorsa aday olur.Bu kadarda güçlüyse ödül maratonu içerisinde yapımcı şirketi elbette destek çıkacak.Bundan daha doğal ne olabilirki.Ona bakılırsa Woody Allen Akademi’yi yıllardır protesto edip hiçbir ödül törenine katılmıyor.Ancak Akademi iyi bir film çektiği zaman hep aday ediyor onu.

    • TigerBlood

      27 Ocak 2012 at 22:48

      Evet Woody Allen törene yine katılmayacak gibi
      merak ettim Oscar’da neler olmuş diye internete baktım,güzel yazılar varmış
      Mesela Marlon Brando’nun olayını ilk kez duydum

      http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=9513

  3. TigerBlood

    27 Ocak 2012 at 16:40

    Sinema tarihinin yaşayan en büyük yönetmeni Martin Scorsese’yi o listede görmek beni çok mutlu ediyor.
    Ben Scorsese’nin burdan eli bpş dönse bile oscar’ı alacağını düşünmekteyim.Hugo oscarda en iyi film ödülünü alamaz ama yönetmenlik dalında en güçlüsü o.

    Ama alamazsa da süpriz oldu diyemem.

    The Descandants,söylediğin gibi yönetmen filmi değil.
    Woody Allen’ı çok severim ama alma şansı var diyemiyorum Hugo ile boy ölçüşemez bence.
    David Fincher oscar’a aday gösterilmediği için şansını az olarak niteliyorum.Ama olur da ödülü alırsa,akademi bayağı eleştirilir.

    Martin Scorsese – Michel Hazanavicius yarışı olacak kısaca.

    Bence oscar’ın aday listesi de bu 5 kişiden oluşmalıydı,çok güzel bir liste.
    En sevdiğim 3 yönetmen listenin içinde(Scorsese,Allen,Fincher),diğer ikisi ise yılın en iyi 2 filmini çeken yönetmenler.
    Sonucu merakla bekliyorum.

    • TigerBlood

      27 Ocak 2012 at 16:47

      Bu arada Hugo’nun başarısının sadece 3D ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
      Hugo belki Scorsese’nin en iyi değil ama yılın en iyilerinden.Sinema tarihine yapılan sihirli bir yolculuk diyebiliriz.
      Avatar gibi filmler sırtını 3D teknolojisine yaslayan filmler,onları suçlamamız ne kadar doğru olur bilemem ama Hugo gibi yönetmenlik harikası bir filmi sadece 3D’ye indirgemek! büyük hata olur

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version