Oscar 2013
Oscar Rehberi ’12: Yabancı Dilde En İyi Film
Adaylar: Amour / Kon-Tiki / No / A Royal Affair / War Witch
Geldik en huzur bozucu kategorilerden birine… Neden huzur bozucu? Çünkü yabancı film dalı tahmin etmesi çok kolay bir dal değil. The White Ribbon ve Un Prophete karşısında kazanan El Secreto de Sus Ojos’dan tutun, The Class ve Waltz with Bashir’i bir anda sollayan Departures’a kadar geniş bir sürpriz yelpazesi var elimizde. Amour’un vakası bambaşka tabii. En İyi Film ve En İyi Yönetmen kategorilerine girmiş bir yapımın burada kaybetmesi kulağa çok mümkünmüş gibi geliyor. Ama hala böyle bir ihtimal var mı? Evet, var. Gizliden gizliye Haneke’nin kazanmama ihtimaline seviniyor muyum? Kesinlikle.
Peki nereden varıyoruz bu yargıya, onu konuşalım. Bundan evvel Yabancı Dilde En İyi Film dahil 3’den fazla Oscar’a aday olan Pan’s Labyrinth ve Amelie ödülleri başkalarına kaptırdı. Hadi Pan’s Labyrinth karşısında kazanan The Lives of Others belki bir yerde mantıklı gelebiliyor ama Amelie karşısında kazanan No Man’s Land konusunda en ufak bir fikrim yok. Bu sene Kathryn Bigelow ve Ben Affleck’in adaylık kaçırmaları gibi, Akademi üyeleri bazen bir filmin kazanacağına ya da aday olacağına o kadar inanıyorlar ki “O film nasıl olsa oy alacak.” mantığıyla başkasına oy veriyorlar.
Tabii tüm bu söylediklerimin yanında Amour’un çok ciddi bir başarısı var. Aldığı iyi eleştiriler ve ödüller oldukça fazla. Tabii Amour’un aldığı diğer adaylıkların yabancı film kategorisiyle alakası olmadığını da belirtmem gerek. Çünkü yabancı film dalında gönüllüler ve belli isimlerden oluşan bir komite oy veriyor. Pekala içinde kaybolmakta zorlandıkları Amour yerine A Royal Affair, hatta No’yu bile seçebilirler. Bunların sadece ihtimal olduğunu da söyleyeyim. Görüldüğü üzere ben de Amour’u koydum tahminlerime. Sadece kazanamazsa, dünyayı yıkmayın.
Kazanacak: Amour
Kazanabilir: A Royal Affair ya da No
Kazanmalı: Amour ya da Kon-Tiki harici her şeye varım.
Aday olabilirdi: Lore, Pieta, Sister…
AMOUR (Avusturya)
İlginç bir şekilde çok daha fazla adaylık aldığını zannettiğim Avusturya sinemasına gelen 4. adaylık bu. Yine enteresan bir detay olarak Haneke’nin Cache’ı başvurduğu ülkenin ana dilinde olmadığı için diskalifiye edilmiş ve yarış dışı bırakılmıştı. Yalnız bu büyük karmaşa sonrası kuralı iptal ettiler ve İngilizce olmaması haricinde dil konusunda artık sıkıntı yaratmamaya başladılar. Bu arada Avusturya’nın çok yakın zamanda aldığı bir Oscar’ı var. The Counterfeiters (2007) ile gelen ödülü bir yenisi takip edecekmiş gibi gözüküyor. Avusturya’nın bu dalda aldığı diğer adaylıklar ise 38′ – Vienna Before the Fall (1986) ve Revanche (2008) ile gelmiş.
KON-TIKI (Norveç)
Norveç’in dördüncü adaylığı. Daha evvel Nine Lives (1957), The Pathfinder (1987), The Other Side of Sunday (1996) ve en son Elling (2001) ile aday olmuş, ama kazanamamışlar. Geçtiğimiz yıl Happy, Happy’nin aday olamamasına ise yorum dahi yapmak istemiyorum.
NO (Şili)
1990 yılından beri film gönderen Şili’nin bu kategorideki ilk adaylığı. Bu arada Şili genelde Goya Ödülleri’ne gönderdiği filmi yolluyormuş Oscar’a. Bir de şöyle bir mevzu varmış… 2009 yılında Şili’nin sinema tarihinde en çok ödül almış olan La Nana isimli filmi göndermeyip daha evvel Oscar’a aday oldu diye Miguel Littin’in Dawson Isla 10’ini göndermişler ve ülke çapında büyük tartışmalar olmuş.
WAR WITCH (Kanada)
Kanada’nın yedinci adaylığı. Ayrıca son üç yıldır da bu kategoriyi hiç es geçmiyorlar. The Barbarian Invasions (2003) ile aldıkları bir ödülleri mevcut. Bu filmin yönetmeni Denys Arcand’ın The Decline of the American Empire (1986) ve Jesus of Montreal (1989) isimli filmleri de aday olmuş. 2000’li yıllarda ise Water (2006), Incendies (2010) ve Monsieur Lazhar (2011) Oscar’a aday olan Kanada yapımı filmler arasında.
A ROYAL AFFAIR (Danimarka)
Norveç’in altıncı adaylığı. Aslında geçtiğimiz yıl SuperClasico, kısa listeye girmişti ama Akademi filmi aday etmedi. A Royal Affair öncesinde yabancı film aday listesine girmeyi başaran Danimarka yapımları şöyle: Qivitoq (1956), Paw (1959), Harry and the Butler (1961), Memories of a Marriage (1989) ve After the Wedding (2006).
Yarın: En İyi Belgesel
M. Sadık Erdoğan (@msadik)
27 Ocak 2013 at 15:59
Bana kalırsa yılın en iyi filmi “The Hunt”.. Acaba bu kategoriye niye giremedi. Aday da gösterilmedi. Seneye mi toplayacak ödülleri?
Umur Çağın Taş
27 Ocak 2013 at 16:02
Tam bir bilgim yok ama The Hunt yerine A Royal Affair’i göndermeyi tercih etmiş olabilir Danimarka. Daha Akademi’nin seveceği türden bir film olduğu için yapılmış bir tercih olabilir yani.
Metin
27 Ocak 2013 at 17:30
The Hunt, akademi için ağır gelebilecek bir konuya odaklanıyordu (pedofili suçlaması). Püriten Amerikalılar bu konuda bir filmi ciddi ciddi izleyebilir mi? Bir de tabi The Hunt’taki Mads Mikkelsen müthiş bir oyunculuk veriyordu. O da gözden kaçmasın.
Metin
28 Ocak 2013 at 13:28
Haneke alerjisinin aslında biraz da filmi yanlış okumak, ya da daha doğrusu düz okumaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Unutulmamalı ki Haneke felsefe ve psikoloji eğitimi almıştır ve sinema dalında eğitim vermektedir. Yani onun filmlerini sırf görünen hikaye üzerinden izleyemeyiz. İlk dönem Haneke filmleri modern burjuva toplumunun kayıtsızlığını ve şiddeti körüklemesini anlatırdı (Benny’s Video ve Funny Games gibi). İkinci dönem Haneke filmleri ise bireysel hikayeler üzerinden kurduğu sembollerle Avrupa siyasi tarihi ve güncel siyaseti üzerine bir şeyler söylüyor. Mesela Cache, Fransa’nın (Daniel Auteuil) Cezayir ve diğer sömürgelerindeki günahlarını kanıksaması ve buna kayıtsız kalması, genç neslin buna isyanı, çöken burjuva toplumu üzerine bir filmdir. Amour da öyle, eski Fransa’nın bellek yitimi ve yok oluşu üzerine bir film. Oradaki güvercin boş yere filmde yer almadı yani.