Oscar 2014

86. Akademi Ödülleri – Oscar 2014 Tahminleri

Yayınlandı

on

Oscar Boy okuyucuları iyi bilir, ben Oscar adayları açıklandıktan hemen sonra bir sonraki senenin filmleri için araştırmalara başlarım. O yüzden bu büyük derlemeler artık bir geleneğe dönüştü. Şaka değil, altıncı kez Oscar’ı blog üzerinden yorumlayıp, sene boyunca gevezelik yapacağım. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğine dair isyanlarımı bir başka bahara saklayarak 2013 yapımı filmlerin ödüllendirileceği, 2014 yılında gerçekleşecek 86. Akademi Ödülleri için Oscar ihtimali olan filmleri sıralamaya geçelim. Yine filmleri izlemeden tahmin mi olurmuş diyenler olacağını bilerek, hoşunuza gitmiyorsa kafanızı çevirin diyor ve sizi bir nevi bu yıl izleyeceğimiz filmler listesi olan yazıma davet ediyorum. Kısaca önümüzdeki yarışta dev prodüksiyonların olmayacağını, Martin Scorsese ile Coen Kardeşler dışında efsanevi yönetmenlerin pek etrafta dolanmadığı bir yıla hazırlanmamız gerektiğini söyleyeyim. Sofia Coppola, Spike Jonze, Jason Reitman, Steve McQueen, Derek Cianfrance, Nicolas Winding Refn gibi hala genç sayılabilecek yetenekli yönetmenler bu yılın yarışçıları arasında. Şimdi sessizliğime bürünüp sizi 2013 filmleriyle yalnız bırakıyorum. Şenlik alayı başlasın!

86. AKADEMİ ÖDÜLLERİ LİSTELERİMİN BULUNDUĞU TAHMİN SAYFASINA ULAŞMAK İÇİN HEMEN TIKLAYIN!

A’DAN Z’YE EN İDDİALILAR

AUGUST: OSAGE COUNTY
Yönetmen: 
John Wells
Oyuncular: Meryl Streep, Julia Roberts, Ewan McGregor, Sam Shepard, Margo Martindale, Chris Cooper, Benedict Cumberbatch, Abigail Breslin, Juliette Lewis, Dermot Mulroney, Julianne Nicholson, Misty Upham

Sevgili Meryl fanları, hazır olun, yaşayan efsane dördüncü Oscar’ı için dönüyor! Beyazperdeye uyarlanacağı açıklandığından beri inanılmaz bir heyecan var August: Osage County için. Nedenlerini hemen sıralayalım… Bir kere Tracy Letts’in oyunundan bizzat kendisi tarafından senaryolaştırılan hikaye, Tony Ödülleri’nde zaten 7 adaylığının 2’sini ödüle çevirerek ne kadar beğenildiğini kanıtlamıştı. Ardından iki önemli aktris, Meryl Streep ve Julia Roberts’ın filmin merkezindeki anne kızı oynayacağı açıklandı. Bir de Harvey Weinstein, August: Osage County’nin arkasına geçince 2014 yılında düzenlenecek tören için favorilerden biri şimdiden belli oldu. Eğer büyük bir çuvallama söz konusu olmazsa -ağız sulandıran kadrosu sebebiyle umarım olmaz- August: Osage County önümüzdeki yıl pek çok dalda karşımıza çıkacaktır.

Evliliğinde problemler yaşamakta olan alkolik şair Beverly (Sam Shepard), karısı (Meryl Streep) kansere yakalanınca eve yeni bir yardımcı (Misty Upham) tutup bir anda ortalıklardan kayboluyor. Kısa bir süre sonra da intihar ettiği haberi geliyor aileye. Bunun üzerine de cenazeye gelen kızlarının da (Julia Roberts, Juliette Lewis ve Julianne Nicholson) dahil olduğu hesaplaşmalar ve gündemi meşgul edecek rahatsız edici olaylar cereyan ediyor aile içinde. Broadway sahnesinde izleyenlerin hepsi, August: Osage County’nin kahkaha ve gözyaşını buluşturduğundan bahsediyor. Bana da önümüzdeki yıl bu filmden çok konuşacakmışız gibi geliyor zaten. Harvey’nin hem Meryl’ı, hem de yıllar sonra Julia Roberts’ı En İyi Kadın Oyuncu listesine aynı anda sokacağından bir şüphem yok. Asıl arzum The Impossible’la görmezden gelinen Ewan McGregor’ın artık hak ettiği Oscar yolculuğuna başlaması. Yılın en merak ettiğim işlerinden biri. Umuyorum hayal kırıklığına uğramam. Bu arada adaylık alırsa, George Clooney ve Harvey Weinstein’e prodüktör olarak adaylık getireceğini de ekleyeyim. Harvey bu işe en son ne zaman bulaşmıştı? Shakespeare in Love’da. Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir…

İhtimaller: Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu (Meryl Streep), Kadın Oyuncu (Julia Roberts), Yardımcı Erkek Oyuncu (Ewan McGregor), Yardımcı Kadın Oyuncu (Margo Martindale), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi

***

BEFORE MIDNIGHT
Yönetmen: 
Richard Linklater
Oyuncular: Ethan Hawke, Julie Delpy, Seamus Davey-Fitzpatrick, Ariana Labed, Athina Rachel Tsangari, Xenia Kalogeropoulou, Walter Lassaly

Öncelikle Before Sunrise ve Before Sunset’i izlemeyen mevcutsa, derhal Oscar Boy’u terk edip bu iki filmle buluşsun. Çünkü Sundance’de fazlasıyla iyi eleştiriler alan, Celine ve Jesse’yi doyasıya izleyeceğimiz üçüncü film geliyor. Herhalde sinema tarihinde devam filmi kavramı hiç bu kadar anlamlı, tatlı olmamıştı. 1995’deki ilk filmden sonra, 9 yıl ara verip bu çok özlediğimiz iki insanı anlatmaya devam eden Richard Linklater, yine 9 sene aradan sonra hikayeye devamını getiriyor. Tıpkı August: Osage County gibi yapım sürecinde cezbetmişti Before Midnight bizi. Aldığı iyi tepkiler  ve tabii Amour ile Oscar kampanyasında beklenenden fazlasını başaran Sony Pictures’ın Before Midnight’ın dağıtımcılığını üstlenmesi umutlarımızı bir kat daha arttırdı. Belki önümüzdeki yıl Before Midnight, En İyi Film seçilmeyecek ama pek çok dalda karşımıza çıkacağına inanıyorum ben.

Bu sefer Jesse ve Celine’i evlenmiş, ikiz sahibi olmuş, Paris’de yaşayan bir çift olarak izleyeceğiz. Şimdi gelelim filmin Oscar ihtimallerine… Eğer büyük bir kalabalığa çarpmazsa uyarlama senaryo dalında adaylık alacağına kesin gözüyle bakıyorum. Sony Pictures, filmin Akademi içerisindeki fanatiklerine de ulaşarak En İyi Film adayları arasına sızacaktır. Yalnız Training Day’den beri (Before Sunset ile aldığı senaryo adaylığını saymazsak) Akademi’yle yıldızı pek barışmayan Ethan Hawke ve Hollywood için fazla yabancı kalan Julie Delpy’yi kabul ettirebilecekler mi hakikaten merak ediyorum. Ben izlemeden filmi favorim ilan etmeye hazırım. Büyük ihtimalle de önümüzdeki sene eleştirmenlerin favorilerinden biri olacak, ben sizi şimdiden alıştırayım bu fikre. Ve evet, Before Sunrise / Sunset düşmanları, Oscar Boy sayfalarında bu seriye yazılmış aşk mektuplarıyla karşılaşma ihtimaliniz var. Dikkat!

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Ethan Hawke), Kadın Oyuncu (Julie Delpy), Uyarlama Senaryo

***

THE BLING RING
Yönetmen: 
Sofia Coppola
Oyuncular: Emma Watson, Taissa Farmiga, Katie Chang, Israel Broussard, Claire Julien, Carlos Miranda, Leslie Mann, Erin Daniels, Gavin Rossdale, Stacy Edwards

Yaptığı her filme aşık olduğum, bana sinema aşkı aşılayan ender yönetmenlerden biri Sofia Coppola. The Virgin Suicides, Lost in Translation, Marie Antoinette ve Somewhere… Bir de o kadar bencil ki bu hanımefendi, bizi kendisinden 3-4 yıl mahrum bırakmaya bayılıyor. Lost in Translation haricinde Akademi’yle pek de arası olmasa da biz her filminde Coppola için umutlanmaya devam ediyoruz. Bakarsınız The Bling Ring, tarihte ikinci kez En İyi Yönetmen ödülünün bir kadına gitmesi için bahane olur. Şikayetimiz de olmaz hani. Bu sefer Marie Antoinette gibi yine gerçek hikayelere dayanan bir film çeken Coppola, 2008 ve 2009 yılları arasında ünlülerin evlerini soyan Bling Ring isimli bir grup genci anlatacak. Bu grubun başında da Harry Potter serisinin yıldızı Emma Watson var. Bir başka ilginç detay ise, gerçekte de Bling Ring çetesi tarafından evi soyulan Paris Hilton’un The Bling Ring’de kendini canlandıracağı.

Higher Ground’da tanıştığımız, Vera Farmiga’nın kız kardeşi Taissa Farmiga’nın da rol aldığı The Bling Ring’in aslında çok da Oscar şansı yok gibi gözüküyor şu an. Ama ben The Social Network’e de sırf Facebook başlığı yüzünden temkinli yaklaşmış ve epey yanılmıştım. Sofia Coppola’nın Oscar sahasına dönme zamanı geldi de geçiyor. Lost in Translation ile aldığı senaryo ödülü bana yetmedi. Hollywood kraliyeti sayılabilecek Coppola ailesi Akademi’yi soysun istiyorum bu sene. Hem en çok sevdiğim yönetmenlerden birinin filmine bel bağlamışsam ne olacak? Kimsenin beğenmediği Marie Antoinette ile bile beni etkilemiş bir kadından bahsediyoruz burada. Tek sorun dağıtımcı firma A24’un sektörde çok yeni olması. Ama A24’un arkasında We Need to Talk About Kevin ve The Messenger ile ödül sezonunda pek çok adaylık toplayan Ossilloscope’un sahipleri ve Twilight’ın finansörü var. Haziran ayında gösterime girmesi de pek yardımcı olmayacak kampanyasına tabii.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu (Emma Watson), Özgün Senaryo, Kurgu

***

THE BUTLER
Yönetmen: 
Lee Daniels
Oyuncular: Forest Whitaker, Alex Pettyfer, John Cusack, Robin Williams, Alan Rickman, James Marsden, Minka Kelly, Lenny Kravitz, Jesse Williams, Cuba Gooding Jr., Mariah Carey, Oprah Winfrey, Liev Schreiber, Nelsan Ellis, Jane Fonda, Melissa Leo, Terrence Howard, Vanessa Redgrave, Yaya DaCosta, David Oyelowo, Colman Domingo, Alex Manette

Lee Daniels, Precious ile Akademi’yle arasında güzel bir ilişkiye start vermişti aslında. Ama geçtiğimiz yıl The Paperboy, Kidman’a adaylık getirmedi. Halbuki Kidman neredeyse tüm önemli ödüllerden adaylık almıştı. Hatta yılın sürprizlerinden biriydi. Lakin Akademi yine fazla film izlemediğinden olsa gerek Kidman’ın oldukça başarılı olan performansını görmezden geldi. Yalnız bu sefer, Daniels çok daha iddialı ve büyük bir projeyle geri dönüş yapıyor. Yeni filmi The Butler, The Paperboy’dan çok Precious gibi, daha Akademi’nin ağzına layık bir konuya sahip. Eğer Precious’daki gibi standartların üzerinde bir iş çıkarırsa zaten, bu kadroyla sırtının yere gelmesi imkansız. Filmin arkasında Harvey Weinstein olduğunu da hatırlatayım ki işin ciddiyeti iyice anlaşılsın.

The Butler, 34 yıl boyunca Beyaz Saray’da çalışan ve 8 farklı başkana hizmet eden bir kahyayı anlatacak. Kahya rolünde Forest Whitaker’ı izleyeceğiz. Nixon’ı John Cusack, Eisenhower’ı Robin Williams, Reagan’ı Alan Rickman, Kennedy’yi James Marsden, Johnson’ı Liev Schreiber canlandıracak. Ayrıca Obama ve Martin Luther King’in de filmde birileri tarafından canlandırılmış olarak bulunacağı söyleniyor. The Butler kağıt üzerinde hakikaten Oscar’a layık bir iş gibi duruyor. Whitaker yıllar sonra ikinci adaylığını alabilir. Mutlaka başkanları canlandıran oyunculardan birinden de şaşırtıcı bir gösteri çıkacaktır. Ben paramı Robin Williams ve Alan Rickman’a yatırıyorum. Bu arada ego kraliçeleri Oprah Winfrey ve Mariah Carey’nin de kadroda yer aldığını ekleyeyim. Oprah, Whitaker’ın eşi olarak karşımıza çıkacakmış. Yalnız şunu da unutmayalım, Oscar için çekildiğ belli olan yapımlar (bkz. Lincoln) artık avcunu yalıyor. The Butler da pek çok adaylık alıp tarihe karışan işler arasına girebilir.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Forest Whitaker), Yardımcı Erkek Oyuncu (Alan Rickman), Yardımcı Erkek Oyuncu (Robin Williams), Yardımcı Kadın Oyuncu (Oprah Winfrey), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Makyaj, Özgün Müzik

***

THE COUNSELOR
Yönetmen: 
Ridley Scott
Oyuncular: Michael Fassbender, Brad Pitt, Javier Bardem, Cameron Diaz, Penelope Cruz, Dean Norris, John Leguizamo, Goran Visnjic, Rosie Perez, Natalie Dormer

Dönem dönem Oscar radarına yakalanan, ama ara sıra Robin Hood ve Body of Lies gibi büyük beklentilere girip hüsrana uğramamıza sebep olan işlerle karşımıza çıkan Ridley Scott bu sefer arkası sağlam geliyor. Gerçi bu adam William Monahan, Brian Helgeland, Steven Zaillian gibi başarılı senaristlerin yazdıklarını bile heba etmeyi başardı. Neyse, Ridley Scott’dan nefret ediyormuşum gibi gelmesin kulağa. Aksine her işini de büyük bir merakla bekliyorum. Peki Scott’ın bu sefer daha farklı bir şey yaptığına inanmamız için geçerli olan sebep ne? Birincisi kadro olağanüstü. Küçücük kariyerine olağanüstü performanslar sığdıran Fassbender, fiziksel özelliklerinden çok daha fazlasına sahip olduğunu çoktan kanıtlamış olan Brad Pitt ve Daniel Day-Lewis, Sean Penn gibi pek çok ölünüp bitilen aktörden daha iyi olduğunu düşündüğüm Javier Bardem. No Country for Old Men ile The Road’un romanlarını yazan adam olarak bilinen Cormac McCarthy de heyecanımızı arttıran bir başka sebep.

The Counselor şimdilik konusu hakkında fazla bir fikre sahip olmadığımız bir yapım. Sadece Fassbender’ın canlandırdığı avukatın kendini bir anda uyuşturucu trafiği içerisinde bulduğu yazıyor her yerde, The Counselor’ın konusu olarak. Pitt ile Bardem’in rollerin ağırlığından bile emin değilim. Yalnız hepsi Oscar’a aday alıp, bir anda ödüle kavuşsalar şikayet etmem sanırım. Kariyerindeki pek çok külüstür filmin yanında Gangs of New York, Being John Malkovich ve In Her Shoes’da harikalar yaratan Diaz’dan da bir adaylık beklemiyor değilim. Kim Diaz’ın Oscar’ı Sandra Bullock’dan daha az hak ettiğini iddia edebilir ki? Bu arada McCarthy’nin de senaryoyu herhangi bir metne dayanmadan kendi yazdığını ekleyeyim. Kadrodan beklentimiz büyük, yalnız o “gerilim” başlığı ve Ridley Scott’ın son dönem fiyaskoları korkutuyor. Neler olacağını hep beraber göreceğiz.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Michael Fassbender), Erkek Oyuncu (Brad Pitt), Yardımcı Erkek Oyuncu (Javier Bardem), Yardımcı Kadın Oyuncu (Penelope Cruz), Yardımcı Kadın Oyuncu (Cameron Diaz), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi

***

DALLAS BUYERS CLUB
Yönetmen: 
Jean-Marc Vallee
Oyuncular: Matthew McConaughey, Jared Leto, Jennifer Garner, Dallas Roberts, Steve Zahn, Denis O’Hare, Griffin Dunne

Akademi’nin, rolü için yüksek miktarlarda kilo alan ya da veren oyunculara karşı inanılmaz bir sempatisi olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Charlize Theron’dan tutun Christian Bale’a kadar pek çok önemli örnek var elimizde. Dallas Buyers Club’da da hem McConaughey’yi, hem de Leto’yu fazlaca zayıflamış halleriyle izleyeceğiz. Bu kilo mevzusunun yanı sıra Jared Leto filmde transseksüel bir kadını canlandırıyormuş. Tam bir Oscar hikayesi kısacası. 1986’nın Dallas’ında geçen film alternatif tıpta HIV virüsüne karşı bir çözüm arayan iki adamın hikayesini anlatacak. Gerçek bir hikayeye dayanan yapımın önümüzdeki yılın en çok konuşulacak filmlerinden biri olacağına hiç şüphe yok. Asıl merak konusu, Magic Mike ile ısınma turları yapan McConaughey’nin Oscar ihtimali. Malum bu yıl Bradley Cooper’la ezberleri bozmaya alıştığımız için, McConaughey’nin de her şeyi yapabileceğine inananmaya başladım.

Dallas Buyers Club’ın ödül sezonunda sebep olacağı fırtınayı konuşacak olursak… Jean-Marc Vallee sonunda hak ettiği değeri görebilir. Ben Affleck’den yeni kurtulduk derken, bu sefer de karısı için orada burada karşımıza çıkabilir. Hatta Jennifer Garner aday olursa, Affleck’e de o gece bir ödül takdim ettirirler diye tahmin ediyorum. Tabii hiç sevmediğim ve uzunca bir süre sinemadan uzak kalıp, müzikle uğraştığı için epey mutlu olduğum Jared Leto’nun da fiziksel değişimden geçtiği düşünülürse, beğenilmesi halinde adının büyük ödüllerde anılması olası. Yılın en büyük soru işaretlerinden birine bakıyoruz diyeyim ben kısacası. Kadrosundaki isimlerin kabiliyetlerinin sınırlarını bildiğimizden tek tereddütümüz. Yoksa bu konuya, birkaç prestijli aktör koysanız Dallas Buyers Club çoktan Oscar tahmini listelerinin zirvesine çıkardı.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Matthew McConaughey), Yardımcı Erkek Oyuncu (Jared Leto), Yardımcı Kadın Oyuncu (Jennifer Garner), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi

***

DIANA
Yönetmen:
Oliver Hirschbiegel
Oyuncular: Naomi Watts, Naveen Andrews, Cas Anvar, Douglas Hodge, Geraldine James, Jonathan Kerrigan, Juliet Stevenseon, Laurence Belcher, Harry Holland

Her yıl hepimizin bir şekilde tanıdığı birisi hakkında biyografi izlemek, bir geleneğe dönüştü artık. The Queen, La Vie en Rose, The Iron Lady, My Week with Marilyn, Hitchcock derken sayısız örnek birikti elimizde 2000’li yıllarda. Aslında son dönemlerde çıkan biyografilerin performanslar haricinde epey vasat olduğu gerçeği şimdi konuşacağımız filmden olan beklentilerimizi düşürmek için geçerli bir sebep. Lakin Diana, tüm dünya tarafından çok sevilen birisini anlatacağı için biz filmin yeni bir The Queen olacağı umuduyla yanıp tutuşuyoruz. Prenses Diana’nın hayatının tümüne değil de, sadece 1997 yılında mayınlara dikkat çekmek için gittiği Angola seyehati ve Dr Hasnat Khan ile Dodi Fayed’le olan ilişkisine yoğunlaşacak film. Bu Diana hayranlarını tatmin eder mi bilinmez. Yalnız Fayed’in konuya dahil oluşu Diana’nın üzücü ölümünü beyazperdede izleyeceğimiz ve elimizde mendillerle burnumuzu çekeceğimiz anlamına geliyor olabilir.

Naomi Watts’ın 21 Grams’dan uzun bir süre sonra The Impossible’la ikinci adaylığını alışı, sektörün onu unutmadığı ve sevdiğinin güzel bir göstergesi. Dolayısıyla Diana’daki performansı pek çok Oscarlı aktrisin yarışacağı bir senede değerlendirme içerisine alınabilir. Hem de üst sıralarda… Efsanevi dizi Lost’un Sayid Jarrah’ı olarak tanıdığımız Naveen Andrews doktoru, Kanadalı aktör Cas Anvar ise Dodi Fayed’i canlandıracak. Asıl ilgi çekici olan şey ise Das Experiment ve Der Untergang gibi filmleriyle tanıdığımız Oliver Hirschbiegel’in Diana’nın yönetmen koltuğunda oturması. Ki bu da beklentilerimi yükseltmemin tek sebebi. Yoksa bir efsaneyi daha harcayacak, ya da sırf oyuncusuna Oscar kazandırmak için vaktimizi çalacak başka bir film izlemek istemiyorum.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu (Naomi Watts), Özgün Senaryo, Kurgu, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Makyaj

***

THE FIFTH ESTATE
Yönetmen: 
Bill Condon
Oyuncular: Benedict Cumberbatch, Daniel Brühl, Laura Linney, Anthony Mackie, David Thewlis, Peter Capaldi, Dan Stevens, Alicia Vikander, Carice van Houten

David Fincher, The Social Network ile bir başyapıt yapmışken böyle bir başarı hikayesine ihtiyacımız var mı? Hem de Bill Condon’dan… Efendim, The Fifth Estate bu yılın aslında en merak uyandırıcı işlerinden biri. WikiLeaks’in arkasındaki isim, Julian Assange’in bir gecede nasıl başarıya ulaştığını ve sorgulamalara açık iş ahlakını anlatacak film. Benedict Cumberbatch’i ağır bir makyaj altında izleyeceğimiz için Oscar kokusunu şimdiden alıyoruz ama yine bir yönetmen problemiyle karşı karşıyayız. Ortalama bir Kinsey, aradığını bulamamış bir Dreamgirls ve iki adet Twilight filmi, ki ikisi de serinin en vasatlarından. Bu adam, bu senaryonun altından kalkabilecek mi emin değilim. Lakin senaryonun altında The West Wing ve Fringe gibi efsane dizilerde çalışmış Josh Singer’ın imzasının olması biraz içimizi rahatlatıyor.

Peki her şeyin yolunda gitmesi durumunda neler olabilir? Bill Condon’ın senaryoları haricinde yönetmenliğiyle bir kez olsun Oscar’a aday olmuşluğu yok. Hugh Jackman’ın sunduğu o efsane yılda törenin prodüktörlüğünü üstlenmesi sebebiyle Akademi’yle arasında bir bağ olduğu da söylenebilir. Dolayısıyla The Fifth Estate, Condon’ın ilk kez yönetmen beşlisine girmesini sağlama ihtimali var. Cumberbatch’e adaylık geleceği zaten kesin gibi. Yalnız kadrodan Daniel Brühl ve Laura Linney isimleri de epey ilgi çekiyor. Bildiğim kadarıyla Brühl’ün rolü, The Last King of Scotland’ın James McAvoy’u gibi oldukça ağırlığı olan bir rolmüş. Hatta zannediyorum hikayeyi, Brühl’ün karakterinin ağzından dinleyeceğiz. Condon’dan yeni bir Gods and Monsters atağı çıkar mı acaba?

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Benedict Cumberbatch), Yardımcı Erkek Oyuncu (Daniel Brühl), Yardımcı Kadın Oyuncu (Laura Linney), Yardımcı Kadın Oyuncu (Alicia Vikander), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Makyaj

***

FOXCATCHER
Yönetmen: 
Bennett Miller
Oyuncular: Steve Carell, Mark Ruffalo, Channing Tatum, Sienna Miller, Vanessa Redgrave, Anthony Michael Hall

En İyi Film dahil 5 dalda Oscar’a aday olan Capote ile yine En İyi Film dahil 6 dalda Oscar’a aday olan Moneyball’un yönetmeni Bennett Miller üçüncü uzun metrajlı filmiyle yarışa dönmeye hazırlanıyor. Moneyball’u ne kadar sevdiğimi sadık okuyucular bilir. 2011’deki favori filmimdi ve Philip Seymour Hoffman’dan sonra Miller’ın Brad Pitt’e de En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandırmasını çok istemiştim. Umutlarımız başka bir bahara kalsa da Miller bu sefer arayı fazla açmadan üçüncü filmiyle geliyor. Amerikalı güreş şampiyonu Mark Schultz’un anlatılacağı filmde Mark’ı Channing Tatum canlandıracak. Güreşçiler için Foxcatcher isminde bir tesis açan multimilyoner John du Pont’u Steve Carell, bir zamanlar arkadaşı olan ama sonrasında öldürüp yargılandığı David Schultz olarak ise Mark Ruffalo’yu izleyeceğiz.

Miller görünen o ki Moneyball’un sporuyla, Capote’nin cinayetini alıp ortaya karışık ve yine tadından yenmez bir film çıkaracak. Heyecanlanmamak elde değil. Filmin üç aktörü de sevdiğim isimler. Ruffalo zaten Oscar yolculuğuna The Kids Are All Right ile start vermişti. Carell için bu rol devler ligine atacağı en büyük adım olacağa benziyor. Gerçekten iyi bir performans çıkarması durumunda alacağı Altın Küre adaylığını bile şimdiden gözümün önüne getirebiliyorum. Channing Tatum ise uzun zamandır gelecek vaat eden bir aktördü ve Bennett Miller’ın aktörlerinin parlamasını sağladığını bildiğimden Tatum’a da katkısı olacaktır diye düşünüyorum. Çok iyi bir sinematograf olduğunu düşündüğüm Greig Fraser’ın da Foxcatcher’ın ekibinde yer aldığını ekleyeyim.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Channing Tatum), Erkek Oyuncu (Steve Carell), Yardımcı Erkek Oyuncu (Mark Ruffalo), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi

***

FRUITVALE
Yönetmen: 
Ryan Coogler
Oyuncular: Michael B. Jordan, Octavia Spencer, Melonie Diaz, Ahna O’Reilly, Kevin Durand, Chad Michael Murray

Her yıl Sundance’ten birkaç film Oscar’a kadar ateşini koruyup, hiç söndürmeden yoluna devam ediyor biliyorsunuz. Bu yıl ise Harvey Weinstein’in izleyip bir anda dağıtımını üstlendiği Fruitvale epey konuşulacakmış gibi gözüküyor. Genelde ünlü yönetmenlerle ve ünlü oyuncularla çalışmayı seven Weinstein Company’nin Sundance’te Büyük Jüri Ödülü ve İzleyici Ödülü alan Fruitvale’ı sahipsiz bırakmaması filmden korkmamız için başlıca bir sebep. Her ne kadar bu yıl oyunda büyük kayıplar vermiş olsa da, yine iki oyuncusuna da Oscar kazandırdığını unutmamak lazım. Oscar ödülü olduğuna hala inanmak istemediğim Octavia Spencer’ın da Fruitvale’da harika olduğu konuşuluyor bu arada. Ama beni asıl umutlandıran Parenthood’da tanıştığım, Friday Night Lights fanlarının da sevdiği ve en son Chronicle’da izleme şansı bulduğum Michael B. Jordan. Umuyorum bu yılın keşfi olur.

Filmin konusunu merak edenler için de hemen açıklama yapalım. 2009’un ilk gününde vurulup ölmeden evvelki son 24 saatini izleyeceğiz 22 yaşında ve San Francisco’da yaşayan Oscar Grant isimli karakterin. Filmin her açıdan ilkleri yaşatacağına şüphe yok. İyi bir bağımsız çıkması halinde Weinstein kampanyalarından nefret edenler ilk kez suçluluk duygusu hissetmeden bir Weinstein işine destek verebilir. Vasat oyuncular listesinin üst sıralarında yer alan Chad Michael Murray’in oynadığı bir filmin En İyi Film adayı olacağını düşünmek de eğlendirmiyor değil. Ayrıca filmin prodüktörleri arasında Oscar’lı aktör Forest Whitaker da yer almakta. Mark Wahlberg, George Clooney, Brad Pitt gibi isimleri prodüktör kimlikleriyle aday olarak görmüştük daha evvel. Sıra Whitaker’a da gelecek galiba. Benim şimdiden en merak ettiğim işler arasında. Umuyorum Sundance’de abartıldığı kadar iyi bir filmdir.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Michael B. Jordan), Yardımcı Kadın Oyuncu (Octavia Spencer), Özgün Senaryo, Kurgu

***

GRACE OF MONACO
Yönetmen: Olivier Dahan
Oyuncular: Nicole Kidman, Tim Roth, Frank Langella, Parker Posey, Milo Ventimiglia, Derek Jacobi, Paz Vega, Geraldine Somerville

Grace of Monaco aslında 2014’te gösterime girmesini beklediğimiz ama yine Harvey Weinstein el attıktan sonra vizyon tarihi 27 Aralık’a çekilip önümüzdeki Oscarlar’a yetişecek bir film. Yönetmen koltuğunda La vie en Rose ile Marion Cotillard’a Oscar kazandıran Olivier Dahan var. Ne yazık ki o filmden sonra gelen işleri epey hayal kırıklığı yaratıyordu ama sinema tarihinin gördüğü en klas kadınlardan biri olan Grace Kelly’nin Nicole Kidman tarafından canlandırılacak olmasına kimsenin itirazı yoktur diye düşünüyorum. Kidman The Hours sonrası uzunca bir süre Oscar radarından uzak kalmış ve Rabbit Hole ile geri dönmüştü. Son yarışta ise The Paperboy ile ne yazık ki ilk beşe giremedi. Yalnız kadın oyuncularına Oscar kazandırma uzmanı Harvey çalışırsa Kidman’ın en azından adaylığı cepte diyebiliriz. Malum Gwyneth Paltrow (Shakespeare in Love), Penelope Cruz (Vicky Cristina Barcelona), Kate Winslet (The Reader), Melissa Leo (The Fighter), Meryl Streep (The Iron Lady) ve Jennifer Lawrence’ın (Silver Linings Playbook) Harvey desteğiyle Oscar aldığını da unutmayalım.

Grace of Monaco, siyasi kargaşaları sonlandırmak için sinema kariyerine veda eden Grace Kelly’nin 1961 – 1962 yıllarında başında geçenler anlatılacakmış filmde. Yine belirli bir döneme odaklanacak bir biyografi kısacası. Biyografi kelimesine Akademi üyelerinin ne kadar hayran olduğunu da unutmamak gerek. Filmden başka bir oyuncuya Oscar adaylığı çıkıp çıkmayacağını şimdilik bilemeyeceğiz. Ama oldukça kalabalık bir yarışa şahit olacağımız En İyi Kadın Oyuncu dalı için şimdiden Kidman’ın yerini rezerve edebiliriz. Ayrıca kostümlerin, set tasarımının ve makyajın da bir şekilde boy gösterme ihtimali olduğunu düşünüyorum. En İyi Film için şimdilik ihtimaller düşük gibi gözükse de siz dikkatinizi dağıtmamaya gayret edin. Grace of Monaco, Hollywood’un kraliçesi Nicole Kidman için geliyor!

İhtimaller: Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu (Nicole Kidman), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Kostüm Tasarımı, Prodüksiyon Tasarımı, Makyaj

***

GRAVITY
Yönetmen: 
Alfonso Cuaron
Oyuncular: Sandra Bullock, George Clooney

Kısaca, 2013’ün en çok merak edilen filmi Gravity diyebilir miyiz? Geçtiğimiz yıl Kasım ayında izlemeyi beklediğimiz ama bir anda vizyon tarihi ertelenen Gravity, geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan ilk test gösteriminde çoğunlukla kötü eleştiriler aldı. Bu eleştirilerin üzerine mi filmi tekrardan kurgu masasına yerleştirdiler yoksa efektler mi yetişmedi ondan emin değiliz. Sadece Children of Men’den sonra Alfonso Cuaron’un ne yaptığını çok ama çok merak ediyoruz. Dolayısıyla da Cloud Atlas gibi bir hüsranla karşılaşacak olsak bile Gravity’yi beklemeye devam edeceğiz. Yer aldıkları uzay istasyonuna çarpan bir uydu sebebiyle Dünya’ya geri dönmeye çalışan astronotların anlatıldığı filmin yüzde sekseninde Sandra Bullock’un olduğu da yazılanlar arasında.

Peki, Cuaron filmi hakikaten toparlayabilmişse neler olur? Çoktan hak ettiği bir En İyi Yönetmen adaylığı ve teknik dallarda da Life of Pi tarzı bir fırtına gerçekleşebilir. Şu test gösterimi yorumları olmasa daha pozitif şeyler de yazabilirdim ama şimdilik filmle ilgili beklentilerimi olabildiğince düşük tutmaya çalışıyorum. Bakarsınız bu taktik işe yarar da Gravity bir başyapıt olarak anılır. Bu arada Gravity’de Sandra Bullock’un oynadığı rol için daha evvel Angelina Jolie, Marion Cotillard, Scarlett Johansson, Blake Lively, Natalie Portman gibi isimlerin düşünüldüğünü ekleyeyim. George Clooney’den önce ise sadece Robert Downey Jr.’ın ismi geçiyordu. Tabii kendisi Iron Man ve Sherlock Holmes haricinde artık herhangi bir role evet demediği için, büyük ihtimalle Gravity’de de yer almak istememiştir.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu (Sandra Bullock), Yardımcı Erkek Oyuncu (George Clooney), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Görsel Efekt, Ses Kurgusu, Ses Miksajı

***

THE GREAT GATSBY
Yönetmen: Baz Luhrmann
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Tobey Maguire, Carey Mulligan, Joel Edgerton, Isla Fisher, Jason Clarke, Adelaide Clemens, Elizabeth Debicki, Amitabh Bachchan, Brendan Maclean, Callan McAuliffe

Australia haricinde bizi bir kez olsun hayal kırıklığına uğratmamasına rağmen yersiz bir şekilde eleştiri yağmuruna tutulan Baz Luhrmann, aslında pek sevdiğim kitabın uyarlamasını geçtiğimiz yıl vizyona sokacaktı. Ama müzikler için bir türlü kimseyle anlaşılamayınca stüdyo, The Great Gatsby’nin tarihini erteledi. Büyük Amerikan yazarı F. Scott Fitzgerald’ın kitabından senaryolaştırılan The Great Gatsby, daha evvel Robert Redford ve Mia Farrow’lu versiyonuyla 2 dalda Oscar almıştı aslında. Yalnız filmin eleştirel anlamda pek başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Luhrmann imzalı The Great Gatsby’den beklentimiz ise büyük. Kendine has mizahı ve her filme kattığı o epik yorumun bu olağanüstü esere de çok yardımcı olacağını düşünmekteyim. Jay-Z’den film için şarkı yazmasını istemesi de bizi ne kadar özgün bir yapımın beklediğinin habercisi.

Bugüne kadar Luhrmann’ın Oscar’la buluşabildiği tek yapım Moulin Rouge oldu aslında. Australia’ya ise sadece bir adaylık çıktı. Yalnız Strictly Ballroom ve Romeo + Juliet’in de ne kadar nitelikli yapımlar olduğunu bildiğimizden The Great Gatsby’ye güvenimiz sonsuz. Pek ala yaşayan en orijinal adamlardan biri olan Luhrmann’a En İyi Yönetmen dalında bir adaylık çıkabilir. DiCaprio iki filmi birden gösterime gireceği için bu yıl, büyük ihtimalle The Wolf of Wall Street’i ödüller için kullanacaktır. O yüzden Carey Mulligan ve Joel Edgerton karakterlerinin hikayedeki ağırlıkları düşünülünce adaylık alması daha muhtemel isimler gibi duruyor. Teknik dallarda da bolca adaylık çıkaracağına inanıyorum. Hadi Baz, yapabilirsin!

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Leonardo DiCaprio), Kadın Oyuncu (Carey Mulligan), Yardımcı Erkek Oyuncu (Joel Edgerton), Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Özgün Müzik, Özgün Şarkı

***

HER
Yönetmen: 
Spike Jonze
Oyuncular: Joaquin Phoenix, Amy Adams, Rooney Mara, Olivia Wilde, Samantha Morton, Sam Jaeger

İnsanlığa üç başyapıt (Being John Malkovich, Adaptation. ve Where the Wild Things Are) bağışlayan genç usta Spike Jonze, yeni filmi Her ile geri dönüyor. Favori yönetmenlerimin hepsi bu yıl yeni filmleriyle geldiği için şaşkınlıktan aptala döneceğim sanırım. Alfonso Cuaron, Spike Jonze, Sofia Coppola, Jason Reitman… Neyse. Biz asıl konumuza dönelim. Her ihtiyacını karşılaması için tasarladığı işletim sistemini aşık olan bir adamın konu edildiği filmde The Master’dan sadece bir yıl sonra Joaquin Phoenix ile Amy Adams’ı yine beraber izleme şansı bulacağız. Oyuncularıyla harikalar yarattığını bildiğimiz Jonze’un ikisine de epey katkı sağlayacağına şüphe yok. Hele ki The Master’da kılını kıpırdatmadan Oscar’a aday olan Adams için çocuk oyuncağı olacak.

Her yıl 1-2 filmi aslında o kadar da sıradan olmadıklarını kanıtlamak için aday eden Akademi’nin, 86. Akademi Ödülleri için elindeki en büyük alternatiflerden Her. Bugüne kadar Where the Wild Things Are’ı saymazsak hiç görmezden gelinmedi. Yalnız şunu da unutmamak gerek, ilk iki filminde Charlie Kaufman’la çalışan Jonze bu sefer de tek başına mücadele edecek. O yüzden korkmuyor değilim. Tinker Tailor Soldier Spy, Let the Right One In ve The Fighter’daki işçiliğiyle takdirimizi kazanan Hoyte Van Hoytema’nın da DP olarak Her’in ekibinde yer aldığını hatırlatmak istiyorum. Hiç olmadı, görsel olarak doruğa ulaşırız. Benim bugüne kadar beğenmediğim tek bir filmi olmadığı için Her’den de çok umutluyum. Hayranlığım umuyorum gözümü kör etmez. Beklemedeyiz…

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Joaquin Phoenix), Yardımcı Kadın Oyuncu (Amy Adams), Yardımcı Kadın Oyuncu (Rooney Mara), Yardımcı Kadın Oyuncu (Samantha Morton), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi

***

LABOR DAY
Yönetmen: 
Jason Reitman
Oyuncular: Kate Winslet, Josh Brolin, Gattlin Griffith, Tobey Maguire, Clark Gregg, James Van Der Beek

Romanlarından çok J.D Salinger ile olan ilişkisiyle bilinen Joyce Maynard’ın Labor Day’inin uyarlamasını izleyeceğiz önümüzdeki sezonda. Kate Winslet, Oscar aldıktan sonra televizyon için yaptığı Mildred Pierce haricinde çok da heyecan veren bir işle karşımıza çıkmamıştı malum. Ne Carnage, ne de Contagion yeterli geldi. Dolayısıyla aktrisin sadık hayranları Labor Day’in gelişinden en az benim kadar mutludur diye düşünüyorum. Tabii Jason Reitman’ın kamera arkasındaki isim olması da cabası. Young Adult’dan Thank You for Smoking’e kadar, yaptığı her şeyi hayranlıkla izlediğim için yine objektif olamayabilirim film piyasaya çıktığında, haberiniz olsun. 80’li yıllarda geçecek olan Labor Day, ansızın kan kaybetmekte olan bir adamla tanışıp, adamın ricası üzerine onu arabalarını alıp taşıyan bir anne oğlu anlatacak. Tabii adamın kaçak bir suçlu olduğunu öğrenince hikayenin epey şenleneceği kesin.

Bugüne kadar hep en orijinal senaryoları beyazperdeye taşıyan Reitman, Up in the Air ve Juno sonrası üçüncü En İyi Yönetmen adaylığını almak için geri dönüyor. Ayrıca oyuncularına da bir şeyler yapacağı kesin. Malum bugüne kadar radara yakalanan Reitman filmleri hep oyuncularının performanslarıyla konuşuldu. Bunların yanı sıra daha evvel de pek çok kez beraber çalıştığı Rolfe Kent (besteci), Eric Steelberg (görüntü yönetmeni) ve Danny Glicker da (kostüm tasarımcısı), Reitman’ın yanında olacak. Young Adult gibi yarış dışı mı kalır yoksa Up in the Air gibi pek çok dalda Oscar’a mı aday olur bilemem ama Reitman’ın altın heykelcikle buluşma zamanı artık gelsin istiyorum. Ve Scorsese haricinde genelde genç yönetmenlerin yer aldığı bir sene de bunun için ideal olacaktır diye düşünmekteyim.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Josh Brolin), Kadın Oyuncu (Kate Winslet), Yardımcı Erkek Oyuncu (Gattlin Griffith), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Kostüm Tasarımı, Prodüksiyon Tasarımı, Özgün Müzik

***

MANDELA: LONG WALK TO FREEDOM
Yönetmen: 
Justin Chadwick
Oyuncular: Idris Elba, Naomie Harris, Carl Bukes, Terry Pheto, Theo Landey, Nomfusi Gotyana

Bugüne kadar televizyonda ve beyazperdede sayısız Nelson Mandele hikayesi izledik. Hatta aralarından başarılı olanları büyük ödüllere de isimlerini yazdırmayı başardılar. Aklıma gelen ilk örnek Invictus’daki Mandele portresiyle Morgan Freeman. Peki bu kadar kısa bir sürede, böylesine ikonik bir adamın hikayesini dinlemeye gerçekten ihtiyacımız var mı? Orasından pek emin değilim. Lakin Long Walk to Freedom isimli, bizzat Mandela tarafından yazılmış otobiyografi 95’den bu yana hala satmaya ve pek çok dile çevrilmeye devam ediyor. The Other Boleyn Girl’ün yönetmeni olarak tanıdığımız Justin Chadwick’in kamera arkasında olduğu Mandela: Long Walk to Freedom’ın bir diğer şansı ise Oscar konusundaki uzmanlığıyla bilinen Harvey Weinstein’in filmin dağıtımcılığını üstlenmiş olması.

Mandela: Long Walk to Freedom’ın Nelson Mandela’nın hayatının tümünü mü, yoksa belli bir kısmını mı anlatacağına dair henüz bir şey açıklanmadı. Tamamen Harvey’nin ismine dayanarak ezbere tahminler yapıyoruz kısacası. Tabii Luther ile televizyonda harikalar yaratan Idris Elba’nın Mandela’yı canlandıracak olması da umut veriyor. Eşi Winnie’yi ise 28 Days Later…’dan hatırlacağınız, en son Skyfall’da izlediğimiz Naomie Harris oynuyor. Pek çok teknik dalda adını duyabileceğimiz Mandela: Long Walk to Freedom’ın senaryosunu Gladiator ile Oscar’a aday olan William Nicholson’ın yazdığını hatırlatayım. Hiç olmazsa Elba, HFPA’den adaylığını alıp köşesine çekilir, ki bence Oscar’ın ilk beşine kadar uzanacak bir şeye bakıyoruz şu an ya neyse.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Idris Elba), Kadın Oyuncu (Naomie Harris), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı

***

THE MONUMENTS MEN
Yönetmen: 
George Clooney
Oyuncular: George Clooney, Matt Damon, Cate Blanchett, John Goodman, Bill Murray, Hugh Bonneville, Jean Dujardin, Bob Balaban

Good Night and Good Luck sonrası The Ides of March ile ısınma turları yapan ve Argo’dan sonra artık En İyi Yönetmen ödülü için hazır olan George Clooney bu yılın “Başta çok sevilen, ama daha sonra iyi filmler çıktığı için kenara itilip En İyi Film ödülünü kazandığında sinirlenilen” filmi olmaya geliyor. Evet, Argo durumundan bahsediyorum. Aynısını kendim bile yaptığım için eleştirdiğim sanılmasın. Yatacak yerimiz yok. Neyse efendim, geyiği bir kenara bırakacak olursak The Monuments Men şu an elimizdeki en olası En İyi Film galibi gibi gözüküyor. Farklı bir konu, göz kamaştırıcı bir kadro ve tabii ki Hollywood’un sevilen adamı George Clooney! Bir de filmin arkasında Columbia değil de Weinstein olsa direkt susup kenara çekileceğiz.

Robert M. Edsel’ın aynı adlı romanından uyarlanan The Monuments Men’de, İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler’in el koyduğu tarihi eserleri toplamak için farklı ülkelerden gelen sanat tarihçileri ve müze müdürlerinin oluşturduğu bir grubun hikayesi anlatılıyor. Şimdilik kimin rolünün ağırlığının daha fazla olduğu bilinmiyor. Sadece George Clooney’nin ve Daniel Craig’in rollerinin daha ağırlıklı olduğu tahmin edilmekte. İkinci Dünya Savaşı sahnelerine şahit olacağımız, teknik dallara da bir şekilde sıçrayacağına inandığım The Monuments Men tarihi bir zafere imza atabilir. Grant Heslov iki yıl En İyi Film ödülünü alan yapımın prodüktörü olduğu gibi, George Clooney üç, dört, hatta beşinci Oscar’ına kadar koşabilir. Ve ne yalan söyleyeyim, Clooney’nin önceki filmlerini az çok beğenmiş biri olarak da bunda bir sakınca görmüyorum. Üstelik Affleck’den çok daha iyi bir aktör olduğuna da şüphe yok.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (George Clooney), Erkek Oyuncu (Matt Damon), Yardımcı Erkek Oyuncu (John Goodman), Yardımcı Erkek Oyuncu (Bill Murray), Yardımcı Erkek Oyuncu (Jean Dujardin), Yardımcı Kadın Oyuncu (Cate Blanchett), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Ses Kurgusu, Ses Miksajı, Özgün Müzik

***

NEBRASKA
Yönetmen: 
Alexander Payne
Oyuncular: Bruce Dern, Will Forte, Stacy Keach, Bob Odenkirk, Devin Ratray

Sanıyorum 86. Akademi Ödülleri yazısını yazdıkça biraz daha mutlu oluyorum. Çünkü pek çok sevdiğim yönetmenin önümüzdeki yıl yarışın içerisinde olacağından haberim yoktu. Her filmini ayrı bir zevkle izlediğim bir başka yönetmen olan Alexander Payne de geri dönüşünü bu sene yapıyor. Kendisine ikinci Oscar’ını getiren The Descendants’dan sonra, şimdi de doğduğu topraklarda geçen bir hikayeyle karşımızda. Neden bilmiyorum ama bu sefer Sideways gibi bir şeyle karşılaşacağımızı umut ediyorum. The Descendants ne kadar iyi olsa da kariyerindeki diğer işlere göre daha zayıf kalmıştı benim için. Bir milyon dolarlık ödül için Montana’dan Nebraska’ya giden ve yol boyunca borçlu oldukları arkadaşları, akrabaları ve yakınlarıyla karşılaşan bir baba oğulun hikayesini anlatacak bu sefer Payne.

Dış ses olmadan ayırt edemediğimiz Payne filmlerinin en yenisi bu sefer yıldızsız, ama aşina olduğumuz isimlerle geliyor. Benim için hep Laura Dern’ün babası olarak kalacak olan Bruce Dern, Coming Home’dan 35 sene sonra ikinci adaylığını alabilir. Asıl ilgimi çeken ise Saturday Night Live ile hayatlarımıza giren ve 30 Rock’dan Up All Night’ kadar pek çok dizide karşımıza çıkan Will Forte’nin varlığı. Acaba Forte, Kristen Wiig’den sonra Oscar adaylığı alan bir başka SNL üyesi olabilecek mi, hakikaten merak ediyorum. Bu arada Alexander Payne ilk kez senaryosuna el sürmeden bir film çekiyor. Citizen Ruth’dan The Descendants’a kadar, tüm filmlerinde kalemini de konuşturmuştu. Nebraska kötü sonuçlanmaz umarım.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Bruce Dern), Yardımcı Erkek Oyuncu (Will Forte), Özgün Senaryo, Kurgu

***

THE PAST
Yönetmen: 
Asghar Farhadi
Oyuncular: Berenice Bejo, Tahar Rahim, Babak Karimi, Ali Mosaffa, Pauline Burlet

2013 Cannes Film Festivali’nde gösterilmesi beklenen The Past, başyapıt niteliğindeki A Separation’ın yönetmeni Asghar Farhadi’nin yeni filmi. The Artist’in yıldızı Berenice Bejo ve A Prophet sayesinde tanıştığımız Tahar Rahim’in başrollerinde yer aldığı The Past, önümüzdeki Oscar yarışının Amour’u olmaya aday. Henüz Sony Pictures el atmadığı için Oscar yarışındaki durumundan kesin olarak konuşamasam da risk alıp, Farhadi’nin filminin pek çok dalda karşımıza çıkma ihtimali olduğunu söyleyeceğim. Eskiye göre aday seçiminde daha özgür davranan Akademi, The Past’i izleyip severse bence ortaya çok güzel sonuçlar çıkabilir. Hem kim Farhadi’nin A Separation’la alamadığı adaylıkların acısını çıkarmak için geri döndüğünde itiraz edecekmişki?

Fransa’nın yabancı film aday adayı olacağını tahmin ettiğim The Past’in konusu çok ucundan da olsa A Separation’ı hatırlatıyor. Fransız eşiyle sorunlar yaşamakta olan iki çocuk babası ana karakterimiz, anavatanına dönmek için karısını ikna etmeye çalışmaktadır. Yalnız karısının İran’a gitmek istemediği gibi başka bir adamla da ilişkisi vardır. Bunun üzerine ana karakterimiz, Fransa’ya geri dönüp karısı ve onun sevgilisiyle yüzleşir. Yabancı film dalı için şimdiden favori olduğunu düşündüğüm The Past’in senaryo, yönetmen ve kadın oyuncu dallarında da bizleri şaşırtabileceğini düşünüyorum. Dediğim gibi Amour tarzı, 4-5 adaylık çıkartarak Akademi’nin kendi kendini ödüllendirmemek adına aday ettiği, vicdan rahatlatma işlerinden birine dönüşebilir.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Tahar Rahim), Kadın Oyuncu (Berenice Bejo), Özgün Senaryo, Yabancı Film

***

THE RAILWAY MAN
Yönetmen: 
Jonathan Teplitzky
Oyuncular: Colin Firth, Nicole Kidman, Jeremy Irvine, Tanroh Ishida, Sam Reid, Stellan Skarsgard, Hiroyuki Sanada, Marta Dusseldorp, Masa Yamaguchi, James Fraser

Avustralyalı yönetmen Jonathan Teplitzky ile tanışalı çok olmadı. Burning Man geçtiğimiz yıl izlediğim ve büyük bir keyif aldığım, özellikle Teplitzky’nin vizyonuna hayranlık duyduğum bir iş olmuştu. Bu kadar kısa bir süre içerisinde de Oscar muhabbetine dahil olacağını düşünmemiştim açıkçası. Çok tanınmayan yönetmeni, Avustralya / Birleşik Krallık ortak yapımı oluşu, ABD gösterim tarihinin belirsizliği ve hala dağıtımcı bir firmayla buluşamaması The Railway için sorun teşkil etse de ucu İkinci Dünya Savaşı’na dokunan bir intikam hikayesi olması fikirlerimizi sorgulamamıza yol açıyor. Ayrıca ana karakterleri iki önemli oyuncunun canlandırıyor oluşu da ayrıca dikkat çekiyor.

The Railway Man, teknik kategorilerin pek çoğunda boy gösterebilecek bir dönem projesi. Eric Lomax’in kendi biyografisinden uyarlanıyor oluşu da bir başka önemli detay. Teknik ekip içerisinde adı Akademi tarafından tanınan pek isim yok, ama filmin çok beğenilmesi halinde sınır tanınacağını da düşünmüyorum. Nicole Kidman büyük ihtimalle Grace of Monaco ile yarışacaktır. Colin Firth’ün ödül aldıktan bu kadar kısa bir süre sona yarışa döneceği de belirsiz. Ki Firth de aynı zamanda Atom Egoyan’ın yeni filmi Devil’s Knot’da karşımıza çıkacak. “En İddialılar” kısmına koyarken biraz şüphe duyduğum bir iş kısacası The Railway Man. Güvenimin tek sebebi Teplitzky. Çünkü sıradan bir kamerası olduğunu düşünmüyorum. Umuyorum Akademi de bunu görebilir.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Colin Firth), Kadın Oyuncu (Nicole Kidman), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Özgün Müzik

***

SAVING MR. BANKS
Yönetmen: 
John Lee Hancock
Oyuncular: Tom Hanks, Emma Thompson, Colin Farrell, Paul Giamatti, Jason Schwartzman, B.J. Novak, Ruth Wilson, Victoria Summer, Kathy Baker, Bradley Whitford, Rachel Griffiths

Bilmiyorum sizde durum ne ama ben hala The Alamo ve The Rookie’nin yönetmeni (!!!) John Lee Hancock’un, bayağı ve klişe senaryosuyla En İyi Film listesine kalan The Blind Side’ını atlatamadım. Sandra Bullock’un kılını kıpırdatmadan, sadece yarım ağızla yaptığı güneyli aksanı ve boyanmış saçlarıyla Oscar almasını da hazmedebilmiş değilim. O yüzden Hancock’un bize yeniden kazık atmasından korktuğum Saving Mr. Banks’ine temkinli yaklaşıyorum. Sinema dünyasının efsanelerini film yapmak artık bir modaya dönüştü biliyorsunuz. Aslında Saving Mr. Banks de bunlardan biri. Bu sefer Walt Disney’e ve Mary Poppins’in yapılışına odaklanacağız. Disney’i Tom Hanks’in, Mary Poppins’in yaratıcısı P.L. Travers’ı da Emma Thompson’ın canlandırdığını hatırlatayım. Bana yine bir hayal kırıklığı olabilecekmiş gibi gelse de The Blind Side sonrası yeniden, bir pazarlama tekniğinin Oscar aldığına da şahit olabiliriz.

Marilyn Monroe’ya olan hayranlığımdan kayırdığım My Week with Marilyn ve geçtiğimiz yılın kötülerinden Hitchcock çok da parlak işler değildi. Saving Mr. Banks’in de bu yolda ilerlemesi sonucunda, sığlıktan ötürü unutulabileceği kaygısına sahibim. Ama Tom Hanks bildiğim kadarıyla rolü için epey hazırlık yapmış. Bu da uzun yıllar sonra Oscar sahalarına geri dönebileceği anlamına geliyor. Tek sıkıntısı bir başka filminin de aynı yıl gösterime girecek olması. Ama ne yalan söyleyeyim Captain Phillips’in Kasım ayında, Saving Mr. Banks’in Aralık sonunda gösterime girecek olması bile Hancock’un filminin bir adım önde olduğunu gösteriyor. Ben işin Emma Thompson kısmıyla daha ilgiliyim tabii. Hanks bu projede olmasa, belki The Blind Side sonrası John Lee Hancock’a daha sıcak bile yaklaşabilirdim. Görüntü yönetmeni de Talia Shire’ın üvey oğlu, Jason Schwartzman’ın kardeşi John Schwartzman bu arada.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Tom Hanks), Kadın Oyuncu (Emma Thompson), Özgün Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Özgün Müzik

***

SNOWPIERCER
Yönetmen: 
Joon-ho Bong
Oyuncular: Chris Evans, Jamie Bell, Alison Pill, John Hurt, Tilda Swinton, Octavia Spencer, Kang-ho Song, Ed Harris, Ewen Bremner, Luke Pasqualino, Ah-sung Ko, Tomas Lemarguis

The Host ve Mother’ın yönetmeni Joon-ho Bong’un, Chan-wook Park’ın yapımcılığını üstlendiği ilk Hollywood çıkartmasına hazır mısınız? Yine Harvey Weinstein’in dağıtımcılığını üstlendiği bir projeyle karşı karşıyayız ve şimdiden bu ismi duymaktan sıkıldığınızın farkındayım. Yalnız bu sefer Harvey’nin çizgisinin çok dışında olan, Uzak Doğu sinemasının önemli yönetmenlerinden birinin bilimkurgu türündeki yeni filmi var. Snowpiercer, küresel ısınmayı durdurmak için yapılan deneylerin ters gitmesi sonucunda sadece gezegenin çevresinde dolanan bir trendeki yolcuların hayatta kaldığı alternatif bir geleceği anlatıyor. Le Transperceneige isimli romandan uyarlanan Snowpiercer’ın 2013’ün en çok konuşulan işlerinden biri olacağına şüphe yok.

Gravity ve Elysium gibi aynı türdeki rakiplerini elemesi durumunda Snowpiercer pek çok dalda adaylık kazanmaya müsait bir yapım. En İyi Film dalına girme bahsini ancak seyirci karşısına çıkınca anlayabilecek olsak da prodüksiyon tasarımı ve görsel efekt kategorilerde boy gösterme şansı olduğuna inanıyorum. Oyunculardan ise Tilda Swinton ise şimdiden “For Your Consideration” afişlerimi hazırlamış durumdayım. Swinton’ın Michael Clayton ile Oscar aldığından beri tek bir adaylık alamamış olması utanç verici. I Am Love ve We Need to Talk About Kevin’da ne kadar iyi olduğundan bahsetmeme gerek yoktur umarım. Bu arada konuyla çok alakasız olacak ama The Host’un devam filmi de 2014 yılı içerisinde gösterime girecekmiş. Yalnız Joon-ho Bong yönetmeyecekmiş ikinci filmi. Neyse efendim. Biz Snowpiercer için beklemeye devam edelim. The Host için endişeleneceğimiz günler de gelir elbet.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Yardımcı Erkek Oyuncu (John Hurt), Yardımcı Kadın Oyuncu (Tilda Swinton), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Özgün Müzik, Görsel Efekt

***

THE WOLF OF WALL STREET
Yönetmen: 
Martin Scorsese
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Jonah Hill, Matthew McConaughey, Jean Dujardin, Kyle Chandler, Jon Bernthal, Jon Favreau, Rob Reiner, Julie Andrews, Margot Robbie, Kenneth Choi, Joanna Lumley, Spike Jonze, Ethan Suplee

Leonardo DiCaprio’nun Martin Scorsese ile birlikte tekrardan Oscar’a koşacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz da ben müsaadenizle öncelikle Julie Andrews için sevinmek istiyorum. Henüz ismi imdb’de geçmese de pek çok kaynağa göre Andrews, yeni Scorsese filminde karşımıza çıkacak. The Princess Diaries 2’den beri hiç izleyemediğimiz için değerli aktrisi, açıkçası ben çok mutlu oldum bu habere. Umuyorum Oscar’a da aday olur. Şimdi gelelim The Wolf of Wall Street’e… Jordan Belfort’un kendi biyografisinden uyarlanan ve DiCaprio’nun bizzat Belfort’u canlandıracağı filmden beklentiler çok büyük. Öyle ki artık Oscar’a kavuşması için kafayı yediğimiz DiCaprio sonunda muradına erebilir. Çünkü Belfort’un Wall Street’de başlayan ve federal hapishanede sonlanan hayat hikayesi, Scorsese’nin uzman olduğu maskülen damarların hepsine sahip.

DiCaprio dışında bir şey yok zannedip, öyle küçümsenecek bir kadrosu yok The Wolf of Wall Street’in. Yakın bir zamanda ilk Oscar adaylığını alan Jonah Hill ve artık 2013 filmlerinden biriyle kesin Oscar’a aday olacağına inandığım Matthew McConaughey, usta yönetmenin enteresan seçimlerinden ikisi. Jean Dujardin, The Artist’den sonra hem The Monuments Men, hem de The Wolf of Wall Street ile muhabbete dahil olacakmış gibi gözüküyor. Ayrıca The Walking Dead fanlarının yakından tanıdığı Jon Bernthal’ın da filmde önemli bir rolü olduğunu ekleyeyim. Thelma Schoonmaker’ın yine kurgu masasında, Howard Shore’un piyanosunun başında, Rodrigo Prieto’nun ise görüntü yönetmeni olarak Scorsese’nin yanıbaşında yer alacağı proje önümüzdeki ödül sezonunun en iddialılarından biri kısacası. Daha sakin bir yarış izleyeceğimize inandığım bir yılda da bizleri bol bol şaşırtması mümkün. Bakarsınız Scorsese, ikinci Oscar’ına bile kavuşur.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Leonardo DiCaprio), Yardımcı Erkek Oyuncu (Jonah Hill), Yardımcı Erkek Oyuncu (Matthew McConaughey), Yardımcı Erkek Oyuncu (Jean Dujardin), Yardımcı Kadın Oyuncu (Julie Andrews), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Kostüm Tasarımı, Özgün Müzik

***

12 YEARS A SLAVE
Yönetmen: 
Steve McQueen
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor, Michael Fassbender, Brad Pitt, Paul Dano, Benedict Cumberbatch, Paul Giamatti, Garret Dillahunt, Ruth Negga, Sarah Paulson, Scoot McNairy, Alfre Woodard, Quvenzhane Wallis, Michael K. Williams, Dwight Henry

Hunger ve Shame ile yeni dönem yönetmenler arasında kısa zamanda özel bir yere yerleşen Steve McQueen üçüncü filmiyle her zamankinden daha iddialı bir şekilde geliyor. Hunger’ın Oscar şansları üzerine çok çalışılmadığı, Shame’in Akademi için “aşırı” olduğu düşünülürse 12 Years a Slave’in daha çok şansı varmış gibi. Köle pazarında satılıp, 12 yıl boyunca bir pamuk tarlasında çalıştırılan Solomon Northup’ın gerçek hikayesinin anlatılacağı 12 Years a Slave tamamen Chiwetel Ejiofor’un karakteri üzerine kurulu. Yalnız benim asıl merak ettiğim Fassbender’ın filmdeki ağırlığı ve Akademi’nin kendisini artık klübe dahil edip etmeyeceği. Pitt için ise bir şey diyemiyorum. Önceleri filmdeki rolünün çok olmadığından konuşuluyordu ama afişe bile adını yazdırdığı için şu an kafalar epey karışık.

Akademi iki siyahi yönetmeni (Lee Daniels ve Steve McQueen) aynı yıl içerisinde En İyi Yönetmen kategorisinde ağırlar mı pek emin değilim. Evet, bu dalda oldukça ırkçı, hatta seksist bir tavırları mevcut. Ama elbet ikisinden biri ön plana çıkacaktır. 12 Years a Slave’e bu kadar şans tanımamın asıl sebebi ise McQueen’in bugüne kadar hiç olmadığı kadar ünlü dolu bir kadroyla çalışması. Özellikle dikkatimi çekenler arasında Killing Them Softly’de olağanüstü bir oyunculuk sergilediğini düşündüğüm Scoot McNairy, Beasts of the Southern Wild’ın yıldızları Quvenzhane Wallis ve Dwight Henry var. Steve McQueen’i Hunger ve Shame’de de yalnız bırakmayan ekibinin ne yapacağı merak konusu. Kendi kişisel listemde 2013’ün en çok merak ettiğim yapımları arasında zirveye oynuyor 12 Years a Slave, onu da ekleyeyim.

İhtimaller: Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Chiwetel Ejiofor), Yardımcı Erkek Oyuncu (Michael Fassbender), Yardımcı Erkek Oyuncu (Brad Pitt), Uyarlama Senaryo, Kurgu, Görüntü Yönetimi, Prodüksiyon Tasarımı, Set Tasarımı, Makyaj

OLASI ADAY ADAYLARI

BLOOD TIES
Yönetmen: 
Guillaume Canet
Oyuncular: Clive Owen, Billy Crudup, Marion Cotillard, Zoe Saldana, Mila Kunis, Matthias Schoenaerts, Noah Emmerich, Lili Taylor, James Caan, John Ventimiglia, Eve Hewson

Kimilerinin Marion Cotillard’ın eşi olarak tanıdığı, kimilerinin ise oynadığı filmler sebebiyle hayranlık beslediği Guillaume Canet dördüncü uzun metrajlı yönetmenlik denemesi Blood Ties’da artık Hollywood’a sızıyor. Büyük bir çoğunluğu Hollywood yıldızlarından olan kadrosuyla ilgi çeken film, Canet’nin de rol aldığı 2008 tarihli Fransız filmi Les liens du sang’nın uyarlaması. 70’lerin Brooklyn’inde biri polis, diğeri kadın satıcısı olan iki kardeşin hesaplaşmasını konu alacak Blood Ties. Emin olmamakla beraber iki kardeşi Clive Owen ve Billy Crudup’ın canlandıracağını söyleyebiliriz. Oscar’a hem yakın, hem de uzak gibi gözüken Blood Ties bir şekilde, en azından kadrosu sebebiyle ilgi çekecektir. Yalnız Rogue Pictures gibi bir şirketle ödül sezonunu nasıl sağ atlatacaklarını da merak etmiyor değilim.

***

BLUE JASMINE
Yönetmen: 
Woody Allen
Oyuncular: Cate Blanchett, Alec Baldwin, Bobby Cannavale, Louis C.K., Andrew Dice Clay, Sally Hawkins, Peter Sarsgaard, Michael Stuhlbarg

Bir iyi, bir kötü film çekerek sıralı bir şekilde kariyerine devam eden Woody Allen için To Rome with Love’dan sonra “iyi film” çanları çalmaya başladı. Bu sefer Avrupa tanıtımı yapmayı bırakıp, New York’a geri dönen Allen yine yıldızlarla dolu bir kadro oluşturmuş. Tabii hepimizin ilgisini çeken isim Cate Blanchett’dan başkası değil. Filmin konusu her zamanki gibi açıklanmadı. Sadece New York’lu bir ev kadınıyla ilgili olabileceğine dair sızdırılmış bir bilgi var. Ama onun da doğruluğu tartışmalara açık. Yine seyirci karşısına çıkana kadar nasıl bir film olacağını anlayamayacağımız bir Woody Allen filmi var kısacası karşımızda. Vicky Cristina Barcelona, Midnight in Paris gibi büyük bir hit olabilir. Ya da To Rome with Love, You Will Meet a Tall Dark Stranger gibi hafızamızdan silmek için uğraş gerektirebilir. Hep beraber göreceğiz. Tek bildiğimiz Allen’ın oyuncularına Oscar adaylığı kazandırmakta başarılı olduğu.

***

CAPTAIN PHILLIPS
Yönetmen: 
Paul Greengrass
Oyuncular: Tom Hanks, Catherine Keener, Max Martini, Yul Vazques, Chris Mulkey

2013 filmlerine kendinizi hazırlarken yapmanız gereken en önemli şey, Tom Hanks’in suratını görmeye alışmak olacak. Çünkü Hanks iki filmle birden yarışa geri dönüyor. Hanks’in iki önemli filmle birden geri dönmüş olması kesinlikle bir tanesini yarışta geriye taşıyacaktır tabii. Sektör iki performansından birini öne çıkaracaktır nasıl olsa sezon başladığında. The Bourne Supremacy ve United 93 sebebiyle Akademi’yle arası hiç de kötü olmayan bir yönetmen, Paul Greengrass var Captain Phillips’in arkasında. 2009 yılında Somalili korsanlar tarafından kaçırılan Kaptan Richard Phillips’in hikayesi anlatılacak filmde. Sadece ciddi bir aksiyon mu, yoksa esaslı bir drama mı izleyeceğiz o önemli. Filmin gittiği yöne göre alacağı adaylıklar da değişecektir. Peki benim ne Greengrass, ne de Hanks’i umursamayıp sadece Catherine Keener’a sevinmemi ne yapacağız? Kendisine olan hayranlığım sebebiyle şimdiden objektif olamayacağımın altını çizeyim.

***

THE DISAPPEARENCE OF ELEANOR RIGBY: HIS & HERS
Yönetmen: 
Ned Benson
Oyuncular: James McAvoy, Jessica Chastain, Viola Davis, Ciaran Hinds, Isabelle Huppert, Bill Hader, William Hurt

Ned Benson önümüzdeki yılın en deneysel işlerinden biriyle geliyor. The Disappearence of Eleanor Rigby, Benson’ın aslında ilk uzun metrajlı işi olsa da iki filmden oluşmakta. Yani farklı bir “ilk film”le karşı karşıyayız. Eylül ayında gösterime girmesi beklenen The Disappearence of Eleanor Rigby aynı hikayeyi iki karakterinin gözünden ayrı filmlerle anlatacak. Üniversiteye geri dönen Eleanor ve günlerini restoranında çalışarak geçiren Connor adında evli bir çiftin ilişkilerine bakışlarını izleyeceğiz. Chastain ve McAvoy’un başrolleri üstlendiği filmde, çiftin evliliğine etki edecek bir karakteri de Viola Davis canlandırıyormuş. Geçtiğimiz yaz çekimleri tamamlanan filmin akıbetini ben de herkes kadar merak ediyorum açıkçası. Filmin arkasında büyük bir şirketin olmayışı düşündürse de Chastain’in Zero Dark Thirty ve The Help ile ısındığı Oscar maratonuna son noktayı koyduğu film olabilir. Hep beraber görüp öğreneceğiz.

***

DON JON
Yönetmen: 
Joseph Gordon-Levitt
Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt, Scarlett Johansson, Julianne Moore, Tony Danza, Brie Larson, Lindsey Broad, Rob Brown, Italia Ricci

Sundance’te genel olarak olumlu tepkiler alan ve Joseph Gordon-Levitt’in ilk yönetmenlik denemesi olan Don Jon, eski adıyla Don Jon’s Addiction, aslında çok ödüllük bir iş gibi durmuyor. Ama ben Altın Küre vb. gruplarda Don Jon’un adını duyacağımızı düşünüyorum. Tabii bu muhabbetin Oscar’a kalıp kalmayacağı merak konusu. Eğer hakikaten de söylendiği kadar seyirciye kendini sevdiren bir filmse Silver Linings Playbook olma yolunda emin adımlarla ilerleyebilir. Bir modern zamanlar Don Juan’ını, Jon adında seks konusunda takıntılı, porno bağımlısı bir karakteri anlatıyor film. Kulağa çok klişe geliyor olsa da hayatına giren iki kadının Jon’un bakış açısını değiştirdiğine şahit olacakmışız. Dediğim gibi filme gelen tepkiler çoğunlukla olumlu, ama Don Jon’u başarısız bir başlangıç olarak da görenler var. Ben sanırım başroldeki üç oyuncuya da olan zaafımdan dolayı yine objektif çizgimi terk edeceğim. Don Jon’a hayran olmaya hazırım!

***

ELYSIUM
Yönetmen: 
Neill Blomkamp
Oyuncular: Matt Damon, Jodie Foster, Sharlto Copley, Wagner Moura, Alice Braga, Diego Luna, Carly Pope, Emma Tremblay, William Fichtner, Michael Shanks, Faran Tahir

District 9 ile aklımızı başımızdan olan Neill Blomkamp, bu sefer 2159 yılında zenginlerin yaşadığı Elysium ve nüfusun günden güne arttığı mahvolmuş Dünya arasındaki göçü anlatacak. District 9’daki yol arkadaşı Sharlto Copley’yi de yanına alan Blomkamp, ana karakteri Matt Damon’ın ellerine bırakmış Elysium’da. Ağustos sonunda gösterime girmesi beklenen ve 90 milyon dolarlık bütçesiyle District 9’dan daha kelli felli duran Elysium’un nasıl olacağını hakikaten de çok merak ediyorum. Malum 2012’de En İyi Film kategorisine tek bir aksiyon ya da bilimkurgu sızamamıştı. Blomkamp bu filmiyle de tekrardan aynı başarıyı yakalar mı dersiniz? Beklentilerim ne kadar yüksek olsa da garip bir şekilde Elysium seyirci karşısına çıkana kadar film hakkında kesin konuşmak istemiyorum. Bunda Akademi’nin bilimkurgulara karşı mesafesinin de payı var tabii. Ki zaten Gravity de iyi çıkarsa Elysium’a yer kalır mı orasından emin değilim.

***

THE HOMESMAN
Yönetmen: 
Tommy Lee Jones
Oyuncular: Meryl Streep, Hilary Swank, Tommy Lee Jones, Tim Blake Nelson

The Three Burials of Melquiades Estrada isimli ilk yönetmenlik denemesiyle epey iyi eleştiriler alan Tommy Lee Jones, August: Osage County’de de izleyeceğimiz 3 Oscar ödüllü efsanevi aktris Meryl Streep’in de kadrosunda yer aldığı ikinci filmiyle geliyor. Jones’un aynı zamanda da ana rollerden birini canlandıracağı filmde bir başka Akademi favorisi, Hilary Swank de var. 19. yüzyılda geçecek bir dönem filmi olan The Homesman’in büyük sıkıntıları mevcut aslında. Swank, hayatında sadece 2 kez rol yapabildi. Streep’in ise August: Osage County isimli çok daha iddialı bir projesi mevcut. Tommy Lee Jones ise George Clooney’nin filminin de çıktığı bir yılda aktör olarak bilinen sonradan yönetmen grubunun parlayan ismi olabilir mi şüpheliyim. Biz yine de merakımızı yenemediğimizden The Homesman’i beklemeye devam edeceğiz.

***

INSIDE LLEWYN DAVIS
Yönetmen: 
Joel ve Ethan Coen
Oyuncular: Oscar Isaac, Carey Mulligan, Justin Timberlake, Garrett Hedlund, John Goodman, F. Murray Abraham, Stark Sands, Jeanine Seralles, Frank Ridley, Adam Driver, Ethan Phillips

2012 sonu gibi gösterime girmesini beklediğimiz ama bir anda gösterim tarihi ertelenen Inside Llewyn Davis, Coen Kardeşler’in True Grit’den 3 sene sonra gelen yeni filmi. Esasında bir ay evveline kadar Inside Llewyn Davis’den beklentimiz oldukça yüksekti. 1960’lı yıllarda folk müzik yapan bir sanatçıyı anlatacak olan film ne zaman ki CBS Film’in eline geçti, Inside Llewyn Davis’in Oscar umutları bir anda suya düştü. Tabii CBS Films’in piyasada çok yeni olduğunu da unutmamak gerek. Henüz Oscar lobilerinde ne denli başarılı olabileceklerini ölçebileceğimiz bir film geçmedi ellerine. Bu yarıştaki ilk deneyimleri olacak. Bu arada Coen Kardeşler, Gambit ile başlayan ortaklığı devam ettirmek istediklerinden de CBS’i tercih etmiş olabilirler. Pek ala dağıtımcı firmanın adına çok da ihtiyaç duyacak insanlar değiller. Ama yine de… Bilemiyorum. Tek bildiğim film gösterime girdiği anda sinema salonuna koşacak olmam.

***

THE INVISIBLE WOMAN
Yönetmen: 
Ralph Fiennes
Oyuncular: Ralph Fiennes, Felicity Jones, Kristin Scott Thomas, Tom Hollander, Charlotte Hope, Laurence Spellman, Jonathan Harden, Harry Pearce

Ralph Fiennes’ın Coriolanus ile sessiz sedasız start verdiği ve pek de fena durmayan yönetmenlik kariyerinin ikinci örneği geliyor. Yine edebiyatın derin sularında yüzen Fiennes, bu sefer efsanevi yazar Charles Dickens ile İngiliz aktris Ellen Ternan arasındaki ilişkiyi anlatacak. Tarihte hep Dickens’ın metresi olarak anılan Ternan’ı Like Crazy sayesinde tanıştığımız Felicity Jones canlandırıyor. Charles Dickens olarak ise yönetmenlerin kendi filmlerinde başrolü oynamalarını anlayamamama rağmen Ralph Fiennes’i izleyeceğiz. Hem The Iron Lady’yi, hem de Shame’i yazarak bizi aynı sene içerisinde şoka uğratan Abi Morgan’ın daha önceki hangi işine yakın bir senaryo çıkaracağı meçhul. Yalnız The Iron Lady gibi ezbere bir biyografi izleyeceksek şimdiden geri adım atabiliriz. The English Patient ve Chromophobia’dan sonra Ralph Fiennes ve Kristin Scott Thomas’ın ilk kez bir araya geliyor oluşu beni asıl heyecanlandıran kısım.

***

LOWLIFE
Yönetmen: 
James Gray
Oyuncular: Jeremy Renner, Joaquin Phoenix, Marion Cotillard, Dagmara Dominczyk, Angela Sarafyan, Dylan Hartigan

Two Lovers sebebiyle ayrı bir sevdiğim James Gray, önümüzdeki yıl hem Guillaume Canet’nin yöneteceği Blood Ties’da senarist olarak, hem de kendi yazıp yönettiği Lowlife’da karşımıza çıkacak. Jeremy Renner’ın çekici bir sihirbaz olarak, striptiz gösterilerine zorla dahil edilen masum göçmen Marion Cotillard’ı kurtarmasına şahit olacakmışız filmde. Eğer Two Lovers’ın yarısı kadar iyiyse, zaten yine standartların oldukça üzerinde bir iş izleyeceğimiz kesin. Uzun zamandır internette Lowlife’ın setinden pek çok görselle haşır neşir olduğumuz için bir dönem filmi olduğundan haberimiz var. Dolayısıyla teknik dallarda pek çok adaylık sağlayacaktır bu filme. Oyuncularına ne yapacağını ise tam olarak bilmiyorum. Sonuçta James Gray’in kariyerinde de We Own the Night ve The Yards adında iki felaket de var.

***

A MOST WANTED MAN
Yönetmen: 
Anton Corbijn
Oyuncular: Philip Seymour Hoffman, Rachel McAdams, Robin Wright, Willem Dafoe, Daniel Brühl, Nina Hoss, Martin Wuttke, Kostja Ullmann, Derya Alabora

Control ve The American’ın tarz yönetmeni Anton Corbijn, John le Carre imzalı bir romanı beyazperdeye uyarlayıp Oscar için savaşacak yönetmenler kervanına katıldı. The Constant Gardener ve Tinker Tailor Soldier Spy ile Akademi’nin le Carre imzalı hikayelere ne kadar hayan olduğunu gördük. Sıra A Most Wanted Man’de. Almanya’da çekimleri tamamlanan ve Daniel Brühl, Nina Hoss gibi başarılı Alman oyuncuları da kadrosunda barındıran A Most Wanted Man’in yıl sonunda gösterime girmesi planlanıyor. The Constant Gardener’ın Rachel Weisz’a ödül, Tinker Tailor Soldier Spy’ın Gary Oldman’a adaylık getirdiğini düşünerek Philip Seymour Hoffman için harekete geçme zamanı diyorum. Kısacası başarılı aktörün beşinci adaylığı yolda olabilir. Bu arada Derya Alabora’yı da izleme şansı bulacağız Corbijn’in filminde. Hadi bakalım.

***

OLDBOY
Yönetmen: 
Spike Lee
Oyuncular: Josh Brolin, Elizabeth Olsen, Sharlto Copley, Samuel L. Jackson, Linda Emond, Hannah Simone, Caitlin Dulany, James Ransone, Taryn Terrell

Hollywood’un Uzak Doğu klasiklerini alıp rezil rüsva ettiği projelere çok alıştığımızdan, kült bir film haline dönüşen Oldboy’un neden uyarlandığını anlayabilmiş değiliz. Hele ki uzun zamandır elle tutulur bir şey yapmayan Spike Lee’ye nasıl güvenildiği hakkında ise en ufak bir fikrim yok. Oscar radarına 90’lı yıllardan beri girmeyen Spike Lee, Scorsese’nin The Departed ile yaptığı mucizeyi tekrar edebilir mi orasından emin değiliz. Lakin sonunda hüsran yaşama ihtimalimiz yüksek olsa da bu yeni Oldboy yorumunu merak etmiyor değiliz. Tabii Akademi’nin Oldboy’un sert içeriğine pozitif bir reaksiyon vereceği de kesin değil. Elizabeth Olsen’ı Martha Marcy May Marlene’den sonra doğru düzgün bir şeyde seyretmekle de yetinebiliriz pek ala. Yalnız Spike Lee’nin şaşırtması halinde Oscar’da çok ilginç tablolar da oluşabilir.

***

ONLY GOD FORGIVES
Yönetmen: 
Nicolas Winding Refn
Oyuncular: Ryan Gosling, Kristin Scott Thomas, Tom Burke, Rathar Phongam, Vithaya Pansringarm, Gordon Brown

Ryan Gosling’in gösterim tarihi ertelenen 2012 filmlerinden sadece biri Only God Forgives. Drive’da beraber çalıştığı Nicolas Winding Refn ile tekrar bir araya gelen Gosling, bu sefer ailesinin uyuşturucu işlerini örtmek üzere paravan bir şirket olarak thai box kursu açan bir adamı canlandıracak. Afişiyle bile aklımızı başımızdan almayı başaran Only God Forgives’in tamamı Bangkok’da çekildi. Gösterim tarihi ise henüz belli değil. Malum Drive da gösterime girdiği yılın en iyilerinden biri olmasına rağmen Akademi tarafından görmezden gelinmişti. Bu yüzden Only God Forgives’in de akıbeti belirsiz gözüküyor. Biz Nicolas Winding Refn’den yeni bir başyapıt izlemeye hazırız da Akademi üyeleri bir yeni modern şaheseri daha görmezden gelmeye hazır mı acaba?

***

THE PLACE BEYOND THE PINES
Yönetmen: 
Derek Cianfrance
Oyuncular: Ryan Gosling, Bradley Cooper, Eva Mendes, Rose Byrne, Ray Liotta, Dane DeHaan, Bruce Greenwood, Ben Mendelsohn

Yeni baba olan bir adamın oğluna bakabilmek için banka soygunu yapması ve yolunun çaylak polis memuruyla kesişmesi üzerine olanları konu alan The Place Beyond the Pines, gösterim tarihi ertelenen diğer Ryan Gosling filmi. Yine 2012 sonlarına doğru beklediğimiz ama Toronto’da prömiyerini yapıp vizyonu 2013’e sarkan The Place Beyond the Pines’ın hiç de fena olmadığı konuşuluyor. Özellikle Gosling’in performansı en çok konuşulanlar arasında. Ama benim Toronto’dan hatırladığım genel yorum Bradley Cooper’ın Silver Linings Playbook’daki başarısının tesadüf olmadığı ve The Place Beyond the Pines’da da fazlasıyla iyi olduğu. Blue Valentine ile kalbimizi paramparça eden Derek Cianfrance bu sefer mevzuya baba – oğul ilişkilerinden girip yine bizi kan ağlatacakmış gibi gözüküyor. Filmin Oscar şansını İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimi sonrası daha iyi anlayacakmışız gibi geliyor. Tek sorun, ABD’deki erken vizyon tarihi.

***

PRISONERS
Yönetmen: 
Denis Villeneuve
Oyuncular: Hugh Jackman, Jake Gyllenhaal, Terrence Howard, Paul Dano, Mario Bello, Viola Davis, Melissa Leo

Boston’lı bir adam kızının ve kızının en yakın arkadaşının kaybından sorumlu tuttuğu bir adamı kaçırmasıyla başlıyor Prisoners. Hugh Jackman’ı hikayenin esas adamı, Jake Gyllenhaal’u ise bir dedektif olarak izleyeceğimiz Prisoners’ın yönetmeni Incendies ile yakın zamanda Oscar’ın yabancı film kategorisini ziyaret eden Denis Villeneuve. Ki sıradan bir gerilim olma ihtimali olan Prisoners’ı listeye dahil etmemin tek sebebi aslında Villeneuve. Bugüne kadar hep ortalamanın üzerinde işler çıkartan yönetmen Hollywood’a attığı ilk adımda ne kadar başarılı olacak hep beraber göreceğiz. Yalnız Gyllenhaal’un Brokeback Mountain’dan sonra bir türlü adaylık alamamış olması oldukça can sıkıcı olduğundan Prisoners’dan beklentim yok. Lakin diğer Oscar yazarlarının iddia ettiğinin aksine filmin pek çok dalda esip gürleyebileceğinden şüpheliyim.

***

RUSH
Yönetmen: 
Ron Howard
Oyuncular: Chris Hemsworth, Daniel Brühl, Olivia Wilde, Natalie Dormer, Alexandra Maria Lara, Pierfrancesco Favino, Christian McKay

76 yılında Almanya Grand Prix’de geçirdiği kaza sonrası ölümle burun buruna gelen Niki Lauda’nın büyük rakibi James Hunt ile Japonya’daki Dünya Şampiyonası’nda tekrardan karşı karşıya gelmesini anlatan, Ron Howard imzalı biyografik bir yapım Rush. Frost/Nixon, The Last King of Scotland, The Queen gibi pek çok Oscar favorisi filmin altına imzasını atan senarist Peter Morgan’la yine bir araya gelmiş Howard. Yalnız bu sefer kadro o kadar sönük ki filmin Eylül sonundaki gösterim tarihini bile umursamıyoruz. Bugüne kadar Akademi’yle arasını hiç bozmayan yönetmen Ron Howard oldukça güçlü bir senede bile Frost/Nixon ile Amerikan izleyicinin kalbini çalmayı başarmıştı. Biyografik yapımların uzmanlık alanı olduğuna şüphe yok. Dolayısıyla Rush da beğenilmesi durumunda pek çok dalda adaylık elde edebilir. Yalnız Daniel Brühl haricinde bu kadrodan kim iyi oyunculuk yapabilir diye kara kara düşünmüyor da değilim. Me and Orson Welles’ın yıldızı Christian McKay bir şeyler yapar bakarsınız.

***

SERENA
Yönetmen: 
Susanne Bier
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Bradley Cooper, Rhys Ifans, Toby Jones, Sean Harris

In a Better World ile yakın zamanda Yabancı Dilde En İyi Film ödülünü kucaklayan Susanne Bier, Oscar ödüllü aktris Jennifer Lawrence ve Silver Linings Playbook’daki rol arkadaşı Bradley Cooper ile Hollywood’a adımını atıyor. Aslında bu Bier’ın ilk Hollywood çalışması değil. Daha evvel, hafızamızdan silmek istediğimiz Things We Lost in the Fire isminde bir film de çekmişti. 1930’lu yıllarda geçen film, Ron Rash’in romanından uyarlanmış ve romanın da Lady Macbeth’in Büyük Buhran sırasında Serena Pemberton isimli bir kadının bedeninde adeta can bulduğuna dair yorumlar mevcut. Genelde Oscar alan aktrisler, kısa zaman içerisinde yeni bir adaylık almakta büyük sıkıntı çekerler. Ama Jennifer Lawrence henüz çok genç. O yüzden plansız programsız, büyük ihtimalle Oscar beklemeden oynadığı bu rolü sonrası yer aldığı yeni projelerle laneti bozması mümkün. Asıl mevzu yabancı film kategorisinde güzel bir şekilde ağırladıkları Susanne Bier’a, kendi liglerine sızması sonrası nasıl tepki verecekleri. Filmin Eylül sonunda gösterime girecek olması umut verse de hala bir dağıtımcıya sahip olmaması büyük sıkıntı tabii.

***

THE THIRD PERSON
Yönetmen: 
Paul Haggis
Oyuncular: Mila Kunis, James Franco, Liam Neeson, Olivia Wilde, Casey Affleck, Adrien Brody, Mario Bello, Kim Basinger, Caroline Goodall, David Harewood

Çok da kötü bir film olmamasına rağmen Brokeback Mountain’ın hakkını yediği için asla affetmeyeceğimiz Crash’in yönetmeni Paul Haggis, akıllara zarar vasatlıkta The Next Three Days’den sonra The Third Person ile geliyor. Roma, Paris ve New York’daki kesişen 3 farklı aşk hikayesini anlatacakmış Haggis yeni filminde. Kadro da oldukça geniş. Açıkçası bu kadrodaki neredeyse herkes (Olivia Wilde hariç) Oscar adaylığı almaya müsait oyuncular olduğundan The Third Person’ın sürpriz yapabileceğini düşünüyorum. Film hakkında çok bilgi yok elimizde lakin In the Valley of Elah’nın da Akademi’den güzel tepkiler aldığını düşünürsek, Haggis ile aralarının iyi olduğunu söylemek mümkün. Tıpkı The Zero Theorem gibi dikkatli bir şekilde takip etmeniz gerektiğini düşündüğüm filmlerden. İçimden bir ses Eylül sonu, Ekim başı gibi gösterildiği bir festivalde seyircinin kalbini çalıp güzel bir yolculuğun startını vereceğini söylüyor.

***

THE TWO FACES OF JANUARY
Yönetmen: 
Hossein Amini
Oyuncular: Viggo Mortensen, Kirsten Dunst, Oscar Isaac, Yiğit Özşener, Daisy Bevan

Büyük bir kısmı Yunanistan ve Türkiye’de çekilen, Yiğit Özşener’in de kadrosunda yer aldığı The Two Faces of January, senarist olarak tanıdığımız Hossein Amini’nin ilk yönetmenlik denemesi. Kirsten Dunst ve Viggo Mortensen’ı On the Road’dan sonra bir kez daha bir araya getiren The Two Faces of January bir dönem projesi olması ve gösterim tarihinin Aralık ortasına düşmesi sebebiyle şüphe uyandırıyor. 10 Years sayesinde tanıştığım ve bu yıl Coen Kardeşler’in yeni filmi Inside Llewyn Davis’de de başrolü üstlenen Oscar Isaac, Amini’nin filminde yer alan bir başka oyuncu. Cinayet, entrika ve ikili ilişkilerin hat safhada olduğu bir dönem projesi olarak gözüken The Two Faces of January’den aslında büyük bir beklentimiz yok. Ama yine de önümüzdeki yılın önemli ilk filmlerinden biri olacağı kesin.

***

VENUS IN FUR
Yönetmen: Roman Polanski
Oyuncular: Emmanuelle Seigner, Mathieu Amalric

Carnage’dan sonra bir kez daha pek çok ülkede sahneye konmuş bir oyunu uyarlıyor Polanski sinemaya. Bu sefer elinde David Ives’in Venus in Fur’ü var. Emmanuelle Seigner’ın canlandırdığı aktrisin, Mathieu Amalric’e verilmiş yönetmen karakterine rolü için ne kadar uygun olduğunu ispatlamaya çalıştığını izleyeceğiz Venus in Fur’de. Bu arada haberiniz var mı bilmem ama, Seigner gerçek hayatta Roman Polanski’nin de eşi aynı zamanda. Benim merakım Seigner’den yeni bir Emmanuelle Riva çıkıp çıkmayacağı. Yani demek istediğim şey Akademi’nin çok aşina olmadığı Fransız bir aktrisin, kadın oyuncular açısından oldukça kalabalık geçecek bu yılda ilk beşe kalıp kalmayacağı kısmı. Son dönemde eskisi gibi sık çalışmaya başladığını fark etmişsinizdir Polanski’nin. Umudum, The Ghost Writer kadar iyi bir şeyin çıkması.

***

THE ZERO THEOREM
Yönetmen:
Terry Gilliam
Oyuncular: 
Christoph Waltz, Melanie Thierry, David Thewlis, Lucas Hedges, Matt Damon, Tilda Swinton, Sanjeev Bhaskar, Peter Stormare, Ben Whishaw, Emil Hostina, Pavlic Nemes

2013 için “Bilimkurgu filmlerinin yılı olacak.” diyebilir miyiz şimdiden? En azından şu yazıyı yazarken benim fark ettiğim bu. Oldukça nitelikli, iyi yönetmenler tarafından çekilmiş pek çok bilimkurgu çıkacak karşımıza. Elysium, Snowpiercer, Gravity… Şimdi de The Zero Theorem. Christoph Waltz’a üçüncü Oscar adaylığını getirebilecekmiş gibi gözüken The Zero Theorem yine alternatif bir gelecekte geçecek hikayelerden. Ayrıca Heath Ledger’ın resmi olarak son filmi olan 2009 tarihli The Imaginarium of Dr Parnassus’dan sonra çektiği ilk film olma özelliğini taşıyor. Kadrosu ve tabii söz konusu Oscar olunca çok önemli olan geç vizyon tarihi sebebiyle The Zero Theorem’in de üzerinden gözünüzü ayırmamanızı tavsiye edeceğim. Geçen seneki Cloud Atlas gibi her gördüğüm kadroya atlamak istemediğimden ayağımı denk alıyorum. Swinton’a adaylık çıkarabilecek her türlü işe sonuna kadar açık olduğumu da eklemek isterim.

***

İSİMSİZ DAVID O. RUSSELL FİLMİ / ABSCAM PROJESİ
Yönetmen: 
David O. Russell
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Bradley Cooper, Amy Adams, Jeremy Renner, Christian Bale, Louis C.K.

David O. Russell’ın alelacele 2013’e çektiği isimsiz yeni projesi, daha evvel çalıştığı pek çok oyuncuyu bir araya getirdiği kadrosuyla göz dolduruyor. Ama ben hala bu 2013 tarihini kabullenebilmiş değilim. Sanki bir şekilde ertelenme haberiyle karşılacakmışız gibi hissediyorum. Bu yeni filme gelecek olursak… Pek çok kongre adamının hüküm giymesine sebep olan, FBI’ın arkasında olduğu Abscam operasyonun anlatılacağı film David O. Russell’ın, The Fighter’dan sonra histerik kadınlarla dolu genel tarzının dışına çıktığı ikinci film olacak. Ki The Fighter’da da o kadınlardan bolca vardı aslında. Kadrosundaki isimlere yeni Oscar adaylıkları, hatta Amy Adams’a Oscar ödülü getirme şansi bile olan bu yeni Russell filminin akıbetini ilerleyen aylarda hep beraber öğreneceğiz. Senarist Eric Singer’ın bir önceki işi The International’ı düşününce büyük beklentilere girmenin ne anlamı var orasından emin değilim tabii. Şu da bir gerçek ki David O. Russell bugüne kadar ciddi anlamda kötü tek bir film çekmedi. Kısa bir zaman dilimi içerisinde üçüncü yönetmen adaylığını alabilir demek oluyor bu.

UZAK İHTİMALLER

AIN’T THEM BODIES SAINTS: Sundance’te gösterilen David Lowery imzalı film Terrence Malick’i andıran tarzıyla aslında en çok konuşulan filmlerden biri oldu. Ama şimdilik ödül ihtimalleri epey uzak gözüküyor. Rooney Mara’nın da yer aldığı kadrodan Casey Affleck’e iyi eleştiriler geldi. Affleck Jr. sezon sonunu görebilirse ikinci adaylığını elde edebilir.

BLUE CAPRICE: Yine Sundance çıkışlı bir film var karşımızda. Pek tanınmayan oyuncularına rağmen Blue Caprice, bir ilk film olarak epey iyi eleştiriler aldı. Ve artık tanımayan oyuncu hikayesinin Oscar’da işlemediğini de gayet iyi biliyoruz. Beasts of the Southern Wild’ın yarattığı harikaları asla unutmayın.

CALVARY: McDonagh kardeşler bizi yalnız bırakmamaya devam ediyor. Martin McDonagh’ın Seven Psychopaths’inden sonra sıra John Michael McDonagh’ın Calvary’sinde. Brendan Gleeson, Chris O’Dowd ve Kelly Reilly’nin yer aldığı kadrodan bakarsınız birilerine oyunculuk adaylığı çıkar. Hiç olmadı, Calvary’nin adını Gotham ve BIFA Ödülleri’nde duyarız.

CAN A SONG SAVE YOUR LIFE?: Once’ın yönetmeni John Carney, Keira Knightley’nin Manhattan’a yeni gelmiş genç bir şarkıcıyı oynayacağı yeni filmiyle geliyor. Maroon 5’ın solisti Adam Levine ve ünlü şarkıcı CeeLo Green’in de kadrosunda yer aldığı filmin konusu oldukça klişe. Ama özgün şarkı dalı için çok ideal bir aday. Tabii yeni bir şey yazıp yazmadıkları konusunda henüz emin değiliz.

DEVIL’S KNOT: Atom Egoyan son 10 yılını kötü filmler çekerek geçirdiği için yeni bir The Sweet Hereafter ya da Exotica beklemek ne kadar doğru olur bilinmez de çıkmadık candan umut kesilmez diyerek Devil’s Knot isimli yeni Egoyan filmini de listeye ekledim. Kadroa ünlülerle dolu. Reese Witherspoon, Colin Firth, Mireille Enos, Elias Koteas, Bruce Greenwood, Dane DeHaan, Amy Ryan…

GLORIA: Emmanuelle Riva’nin aldığı adaylıktan sonra artık pek de genç olmayan yabancı aktrislerin Oscar yollarında yürüme şansı olduğunu görmüş olduk. Sıra Berlin’den ödülle dönen Paulina Garcia’da. Şili asıllı 53 yaşındaki aktrisi Gloria’da izleyip de beğenmeyen yok. Bol makyajlı bir Marion Cotillard vakasıyla karşı karşıya olabiliriz.

THE GRANDMASTER: Wong Kar Wai’nin yeni filmi Harvey Weinstein tarafından çok da sahiplenildi. Teknik kategorilde Crouching Tiger, Hidden Dragon sıçramaları yapmasını istediğimiz The Grandmaster, Akademi’ye fazla yabancı kaçabilir. Bu kadar çok Uzak Doğu esintisinin olduğu bir yılda bakarsınız başarılı yönetmenin filmi de araya kaynar.

HOW I LIVE NOW: Yine adının sanının pek duyulmayacağını düşündüğüm ama ne olur ne olmaz diyerek listeye eklediğim bir film. Kamera arkasında The Last King of Scotland’ın yönetmeni Kevin Macdonald var. Filmin başrollerinde ise genç yetenekler Saoirse Ronan ve Tom Holland’ı izleyeceğiz. Ne adaylığı çıkar diye düşünüyorum… Özgün senaryo?

THE ICEMAN: Belki üç senedir aynı filmin adını büyük Oscar tahmini derlemelerimde görmekten siz sıkılmış olabilirsiniz, ama ben hala sıkılmadım. The Iceman sonunda bitirildi ve bu yıl gösterime giriyor. Hatta merak edenler İstanbul Film Festivali’nde filmi yakalayabilir. Tek şansı var. O da Michael Shannon. Yalnız büyük Oscar oyunları arasında The Iceman’in kendine yer bulabileceğinden çok da emin değilim.

jOBS: The Social Network’ün başarısına dayanarak jOBS’u sırf ana tema aynı olduğundan buraya ilave etsem de Joshua Michael Stern gibi vasat bir yönetmen ile yeteneksizlik abidesi Ashton Kutcher’ın yapabileceği şeyler değil bunlar. Bırakın da Steve Jobs’un hikayesini başkalarından dinleyelim. Tabii geçen yıl McConaughey ve Bradley Cooper tarafından şoka uğratıldığımız için sürprizlere de açığız.

KILL YOUR DARLINGS: Üç önemli şairin, Allen Ginsberg, Jack Kerouac ve William Burroughs, bir cinayet sonrası yollarının kesişmesini anlatan Kill Your Darlings seyirciden güzel tepkiler alsa da şimdilik Oscarlık bir proje olmaktan uzak. Ama Harry Potter sonrası kariyerine çeki düzen vermeye çalışan Daniel Radcliffe’in yeni projesi olması açısından bir önem taşıyor. Radcliffe’in Ginsberg’ü canlandırdığını da ekleyeyim.

KING LEAR: Henüz filmle ilgili pek çok detay belli değil ama Shakespeare’ın unutulmaz karakterini Al Pacino’nun canlandıracağını söylemem yeterli olacaktır umuyorum. Gösterim tarihinin erteleneceğini düşünmekteyim King Lear’ın. O yüzden bu kadar aşağıya konumlandırdım. Halbuki kamera arkasındaki Michael Radford’un Il Postino sebebiyle Akademi’yle de güzel bir geçmişi var. Tabii 94’ten beri doğru düzgün bir şey çekmediğini görmezden gelmeniz gerekiyor.

LOOK OF LOVE: Annette Bening, Robin Williams ve Ed Harris arasındaki bir aşk üçgenine şahit olacağımız Look of Love büyük ihtimalle yılın sadece güzel vakit geçirebilmek için izlenen yapımlarından biri olacak. Ama Bening’in acilen alması gereken bir Oscar’ı var ve Look of Love ortalamanın üzerinde çıkarsa, güzel bir kampanyayla ödülü almasa bile aday olur.

LOVELACE: Geçtiğimiz yılın yazısında da Lovelace’den bahsetmiştim. Şimdi film Sundance’te gösterildiği için daha net konuşabiliyorum. Amanda Seyfried haricinde pek bir esprisi yokmuş söylenenlere göre. Ama Seyfried’in adının birkaç ödülde geçme ihtimali var. Yalnız Lovelace kadar küçük çaplı ve ortalama eleştiriler almış bir yapım sene sonuna kadar dinamiğini koruyup, Seyfried’e kariyerinin ilk adaylığını getirir mi şüpheliyim.

MALAVITA: Luc Besson’dan Robert De Niro, Tommy Lee Jones ve Michelle Pfeiffer’ın yer aldığı yeni bir yapım. Sinema tarihine geçen filmlerin yönetmenliğini yapmış olsa da Besson uzun zamandır bizi çok heyecanlandıran bir şey çekmedi. Dolayısıyla Malavita’nın kadrosu aklımızı başımızdan alsa da bekleme taraftarıyım. Umuyorum Leon ve The Fifth Element kadar kült bir film olur.

MOOD INDIGO: Michel Gondry’nin yeni filminde pek sevdiğimiz Fransız aktris Audrey Tautou var ve söylentilere göre Gondry uzun zamandır olmadığı kadar iyiymiş bu filmde. Ciğerlerinde büyüyen bir çiçek sebebiyle ölmek üzere olan bir kadını anlatacak Mood Indigo. Büyük ihtimalle de yılın en çok konuşulan işlerinden birine dönüşecek. Peki yaratacağı fırtına denizleri aşmasına yardımcı olabilecek mi?

MUD: İyi eleştiriler almış bir başka film var sırada. Matthew McConaughey’nin aslında 2012’de gösterime girmesi beklenen Jeff Nichols imzalı yeni filmi bir türlü dağıtımcı bulamadığı için 2013’e ertelendi. McConaughey’nin filmdeki iyi oyunculuğu konuşulmaya devam ederken ben Reese Witherspoon, Michael Shannon, Sarah Paulson ve Sam Shepard’ın da kadroda yer aldığını ekleyeyim.

NIGHT MOVES: Wendy and Lucy ve Meek’s Cutoff sayesinde bağımsız film çevreleri tarafından epey takdir edilen Kelly Reichardt, bu sefer Jesse Eisenberg ve Dakota Fanning’li bir kadroyla geliyor. Oscar’dan çok Bağımsız Ruh için daha uygun bir proje gibi geldi bana Night Moves. Bir de genel tepki nasıl bilmiyorum da ben Elle Fanning’i ne kadar seviyorsam Dakota Fanning’e de o kadar tahammül edemiyorum. Sorun mu?

OUT OF THE FURNACE: Crazy Heart’ın yönetmeni Scott Cooper’ın ikinci filmi Out of the Furnace için topladığı kadro yine göz kamaştırıyor. Christian Bale, Zoe Saldana, Casey Affleck, Woody Harrelson, Willem Dafoe, Forest Whitaker… Film hakkında çok bir bilgi yok. İlerleyen aylarda durumu kesinleşecektir. Bu kalabalık kadrodan birilerine adaylık getirmesi en olası durummuş gibi gözüküyor.

PARKLAND: John F. Kennedy’nin öldürüldüğü gün Dallas Parkland Hastane’sinde gerçekleşen karmaşık olayları anlatacak Parkland isimli film. Kadro oldukça geniş, ki zaten bu listeye dahil etmemizin temel sebebi de bu. Kamera arkasında ise ilk yönetmenlik deneyimiyle Peter Landesman var. Ne olabilir? Silver Linings Playbook sayesinde Akademi’nin çok sevdiğini kavradığımız Jacki Weaver üçüncü adaylığını alabilir.

ROMEO AND JULIET: Douglas Booth ve Hailee Steinfeld’in esas oğlanla kızı canlandıracağı 2013 yapımı yeni Romeo and Juliet gizliden gizliye merakla beklediğim işler arasında. Steinfeld’in True Grit’den sonra ne yapacağını çok merak ediyorum. Tabii kadro da göz kamaştırıyor. Damian Lewis, Paul Giamatti, Stellan Skarsgard, Natascha McElhone, Ed Westwick, Kodi Smith-McPhee, Lesley Manville… Belki Steinfeld’in işine yarar da aday olur.

THE SECRET LIFE OF WALTER MITTY: Kamera arkasında Ben Stiller, önünde ise komedinin yeni divası Kristen Wiig var. Gösterim tarihi o kadar kritik ki insan korkmadan edemiyor. Genelde Noel’de vizyona giren çoğu proje Oscar yolcuğunda şanslı olur ve en son izlenenlerden biri olduğu için adaylık yakalar. Tabii adayları seçme döneminde seyirci karşısına çıkıp kötü eleştiri almamamanın da getirileri yok değil.

THE SPECTACULAR NOW: Bu yıl farkındaysanız büyük stüdyo filmleri çok fazla olmadığı için bağımsızlara saldırmış durumdayım. The Spectacular Now da onlardan bir diğeri. 2013’ün Like Crazy’si olmaya aday The Spectacular Now’da da The Descendants’dan hatırlayacağınız, geleceğin büyük yıldızı Shailene Woodley var. Performansı çok iyiymiş. Yani filmin adını bir kenara not etmemiz için geçerli bir sebep.

THERESE: Elizabeth Olsen ve Tom Felton’lı kadrosundan Jessica Lange’in yıllar sonra tekrardan Oscar’a aday olabilmesi için genel bir ısrar var. Ki filmi henüz gören tek bir kişi bile yok. Ama internet üzerinde karşılaşacağınız her türlü 2013 dosyasında eski adıyla Therese Raquin ve Jessica Lange’in ismini göreceksiniz.

33 DIAS: Bir yanda Antonio Banderas, diğer yanda Gwyneth Paltrow. Pablo Picasso ve Dora Maar’ın ilişkisini anlatacak filmin ne yapacağı konusunda en ufak bir fikrim yok. İspanya’da Eylül ayında görücüye çıkacak. Banderas ya da Paltrow’a sürpriz bir adaylık getirebilir. Tabii birisi Spy Kids serisinde oynamış garip aksanlı adam, diğer Shakespeare in Love sonrası Oscar sahnesinin yakınından geçemeyen Paltrow. Zor işler…

THE WAY, WAY BACK: The Descendants’ın Oscar ödüllü senaristleri yönetmenliğe soyundu. Nat Faxon ve Jim Rash aynı zamanda senaryosunu yazdıkları The Way, Way Back ile ne yazık ki seyirciden geçerli not alamadılar. Ama kadro o kadar kalabalık ki belki biri sezonun sonunu görür diye umut ediyorum. Sam Rockwell & Toni Collette FTW!!!

THE YOUNG AND PRODIGIOUS SPIVET: Jean-Pierre Jeunet’in sihirli dünyasını ziyaret etmeyi çok ama çok özlemişken The Young and Prodigious Spivet imdadımıza yetişti. Kadrosundaki Helena Bonham Carter ve Judy Davis gibi isimlerin filmin deniz aşırı başarısına katkısı olacağını umut ederek The Young and Prodigious Spivet’e teknik dallarda gelecek adayları görmek için sabırsızlanıyorum.

UNDER THE SKIN: Bir bilimkurgu daha! Bu sefer insan kılığına girmiş uzaylı rolüyle Scarlett Johansson karşımızda olacak. İngiliz yapımı Under the Skin de sezonda adının geçeceğine inandığım ama Oscar semalarına çıkamayacak bir iş gibi gözüküyor. Yönetmen Jonathan Glazer’ın ismi ise Scarlett Johansson için umut vaat ediyor. Malum Sexy Beast’de Ben Kingsley’den, Birth’de Nicole Kidman’dan harikalar yaratmıştı.

WINTER’S TALE: A Beautiful Mind, I Am Legend, I Robot gibi pek çok başarılı filmin yazarı Akiva Goldsman da bu yıl ilk kez yönetmen koltuğuna oturacak isimlerden. Winter’s Tale 19. yüzyılda geçen fantastik bir hikaye. Filmden çok beklentisi olanlar var, ama ben hala Goldsman’in senaryosuyla Akademi’nin kalbini çalabileceğinden şüpheliyim. Kadro yıldızlarla dolu bu arada. Russell Crowe, Will Smith, Colin Farrell, Jennifer Connely, William Hurt, Jessica Brown Findlay, Matt Bomer, Eva Marie Saint göze çarpan isimler arasında.

İSİMSİZ TERRENCE MALICK PROJESİ / KNIGHT OF CUPS: Malick, şaka değil yıllar sonra bir anda çalışma aşkıyla yanıp tutuşmaya başladı ve The Tree of Life sonrası dur durak bilmeden bizi yeni filmleriyle bombalamaya devam ediyor. Öyle ki eğer bu iki işi de bu sene gösterime girerse, To the Wonder ile birlikte 2013’te 3 Malick filmi izlemiş olacağız. Kadroları sebebiyle epey ilgimi çeken iki projenin Hollywood’da nasıl bir sınav vereceğini hep beraber göreceğiz. Sonuçta Malick’in ruhani tarzını hala kişiliksiz bulanlar var.

TEKNİK KATEGORİLER

Gelen eleştiriler iyi ya da kötü olsa da teknik dalların dışına taşması pek zor olan filmler var sırada. Teker teker açıklama getirmeyeceğim ama birkaçının adını anmak istiyorum. The Hunger Games: Catching Fire ilk filmin kopardığı fırtına sonrası daha iyi bir sonuç elde ederse pek ala Oscar’a ses ve görsel efekt dallarında adını yazdırabilir. The Hobbit: The Desolation of Smaug ise kusura bakmayın ama ilk filmden daha az adaylık almasını beklediğim bir yapım. Peter Jackson daha tempolu, kitabın hayranlarının dışına da hitap edecek bir iş çıkartmazsa işi zor. Buranın en ilgi çekici projesi Man of Steel şüphesiz. Christopher Nolan hikayesini yazdı diye filmi çok üst noktalara koymak istemedim. Hala ne çıkacağı belirsiz. Star Trek Into Darkness ise şaşırtmaya en müsait olanı. Neden? Çünkü ilk film hiç anlamadığım kadar beğenildi. En az ilki kadar iyi olsa Skyfall’a benzer bir sonuç elde edebilir. Yalnız bu kadar çok bilimkurgunun olduğu bir yılda En İyi Film kategorisinde kendisine yer bulabileceğinden şüpheliyim.

  • 42
  • All Is Lost
  • Ender’s Game
  • The Hobbit: The Desolation of Smaug
  • The Hunger Games: Catching Fire
  • Iron Man 3
  • Jack Ryan
  • Jack the Giant Slayer
  • Kick-Ass 2
  • The Lone Ranger
  • Man of Steel
  • Oblivion
  • Oz: The Great and Powerful
  • Pacific Rim
  • Star Trek Into Darkness
  • Thor: The Dark World
  • Trance
  • The Wolverine
  • World War Z

ANİMASYONLAR

Burayı 2013 içerisinde gösterime girecek animasyonlarla doldurdum. Favori Monsters University gibi gözüküyor. Evet yine Pixar! Ama Monsters Inc.’in devamı olduğu için Pixar’a ezbere Oscar vermeye hazırım.

  • The Croods
  • Cloudy with a Chance of Meatballs 2
  • Despicable Me 2
  • Dorothy of OZ
  • Epic
  • Escape from Planet Earth
  • Frozen
  • Metegol
  • Monsters University
  • Turbo
  • Turkeys

86. AKADEMİ ÖDÜLLERİ LİSTELERİMİN BULUNDUĞU TAHMİN SAYFASINA ULAŞMAK İÇİN HEMEN TIKLAYIN!

0 Comments

  1. ozanutkugezen

    11 Mart 2013 at 13:57

    The Secret Life Of Walter Mitty’nin yönetmeni olarak Ben Affleck’i görünce çok şaşırdım. Meğer yönetmeni Ben Stiller’mış. Bu kadar emek verilmiş bir yazıdaki ufacık bir gözden kaçma.

    Bugüne kadar hiç Oscar radarına girmemiş Jim Jarmusch’un Tilda Swinton ve Tom Hiddleston’lı yeni filmi Only Lovers Left Alive’ın az da olsa bir şansı olabilir mi acaba diye merak etmiyor değilim.

    • aserat54

      11 Mart 2013 at 15:39

      Evet, Ben Affleck’in yeni projesinin adı “Live by Night” hatta… O da, 2015 ödül sezonunda parlayacak mı göreceğiz…

  2. Faruk

    11 Mart 2013 at 14:33

    Danny Boyle’un Trance adlı bir filmi var bu yıl.Senin listende göremedim sanırım yada gözümden kaçtı.Yoksa eklenebilir bence.Sonuçta Danny Boyle filmi.

    • Umur Çağın Taş

      11 Mart 2013 at 14:33

      Teknik kategoriler kismina ekledim sadece.

  3. aserat54

    11 Mart 2013 at 15:37

    Benden bir öneri daha;

    THE GRAND BUDAPEST HOTEL

    Yönetmen: Wes Anderson
    Oyuncular: Ralph Fiennes, Jude Law, Saoirse Ronan, Edward Norton, Tilda Swinton, Bill Murray, Adrien Brody, Owen Wilson, Willem Dafoe, Jason Schwartzman, Bob Balaban, Harvey Keitel, Jeff Goldblum, F. Murray Abraham, Mathieu Amalric

    Bu film ABD’de 2014 yılında vizyona girecekmiş, ama ödül sezonuna kadar bitirip tarihini öne alabilirler, gibi geliyor bana… Nasıl olsa bir sürü örnek mevcut elimizde… (bkz. Million Dollar Baby, Revolutionary Road vb.) Çıkmadık candan umut kesilmez, ne de olsa… Ayrıca, filmin yıldızlarla dolu kadrosu da göz kamaştırıyor…

    Julianne Moore ve Alexander Skarsgard’ın başrollerinde olduğu, daha ABD’deki vizyon takvimi belli olmayan “What Maisie Knew” ile Elle Fanning, Alice Englert, Annette Bening ve Oliver Platt’ın kadrosunda bulunduğu “Ginger & Rosa” da ödül sezonuna kadar sağ çıkabilirse, onların da adını, en az 1-2 dalda görmek mümkün… Tabi, bu filmler Bağımsız Ruh için daha iddialı duruyorlar bana göre…

    Ayrıca, vizyona girdiği zaman sinema salonuna koşturacağım 25 film, 5 animasyon ve 10 teknik harika da belirledim kendime…

    DÖRT GÖZLE BEKLEDİĞİM 25 FİLM

    1-) The Monuments Man
    2-) The Counselor
    3-) The Wolf of Wall Street
    4-) The Great Gatsby
    5-) Gravity
    6-) Labor Day
    7-) Twelve (12) Years A Slave
    😎 Inside Llewyn Davis
    9-) August: Osage County
    10-) İsimsiz David O. Russell Filmi / Abscam Projesi
    11-) İsimsiz Terrence Malick Projesi
    12-) Knight of Cups
    13-) Before Midnight
    14-) Elysium
    15-) The Bling Ring
    16-) Saving Mr. Banks
    17-) The Dispearance of Elenaor Rigby: His & Hers
    18-) Nebraska
    19-) Foxcatcher
    20-) Blue Jasmine
    21-) Serena
    22-) Her
    23-) Mandela: Long Walk to Freedom
    24-) Snowpiecer
    25-) A Past
    (alternatif: Lowlife)

    GÖRMEK İSTEDİĞİM 5 ANİMASYON

    1-) Monsters University
    2-) The Croods
    3-) Despicable Me 2
    4-) Epic
    5-) Turbo
    (alternatif: Cloudy with a Chance of Meatballs 2 & Escape From the Earth)

    İPLE ÇEKTİĞİM 10 TEKNİK HARİKA

    NOT: Burada, filmin kendisi değil, görselliği ele alınmıştır. Yani, film ne kadar kötü olursa olsun, görsellik açısından muhteşem olmalı bana göre…

    1-) Man of Steel
    2-)The Hunger Games: Catching Fire
    3-) Iron Man 3
    4-) Star Trek: Into Darkness
    5-) Oblivion
    6-) Pacific Rim
    7-) Thor: The Dark World (ilk film vasatın altında olsa da, görsellik olarak gözlerimiz bayram etmişti…)
    😎 Kick-Ass 2
    9-) Jack the Giant Slayer
    10-) The Wolverine
    (alternatif: Ender’s Game & Trance (Danny Boyle’un da pek vasat bir yapımı olmadığı için Trance’i görsellikle birlikte film açısından da buraya soktum…)

    Bu arada, çoooookkk güzel bir tahmin listesi olmuş, oku oku bitiremedim, keşke hiç bitmeseydi, ellerinize sağlık… Gelecek tahminlerinizde de başarılar dilerim size 🙂

    • aserat54

      11 Mart 2013 at 15:58

      Bir de “Dallas Buyers Club”, “Grace of Monaco”, “Mood Indigo”, “Prisoners”, “Oldboy”, “A Most Wanted Man”, “Only God Forgives”, “The Place Beyond the Pines”, “Don Jon”, “The Fifth Estate”, “Diana”, “The Invisible Woman”, “Fruitvale”, “Malavita” ve “The Grandmaster” da merakla beklediğim diğer filmler…
      Bu arada, “A Past” yazmışım, tabiki de “The Past” olacaktı doğrusu…

    • Umur Çağın Taş

      11 Mart 2013 at 16:36

      Söylediğiniz gibi The Grand Budapest Hotel 2014 filmi olduğu için listeye almadım. Zaten sene içerisinde vizyon tarihleri öne çekildiğinde ya da ertelendiğinde ayrıca haberini yapıyorum.

      Ginger & Rosa ve What Maisie Knew’ı ise geçen senenin filmleri olduğundan dahil etmedim.

      Güzel yorumlarınız için de çok teşekkür ediyorum 🙂

    • aserat54

      11 Mart 2013 at 17:34

      Ayrıca, teknik kategorilerde “The Amazing Spider-Man 2” filmini de merakla bekliyorum…

  4. Metin

    11 Mart 2013 at 18:42

    AUGUST: OSAGE COUNTY ile en nihayetinde Margo Martindale’in adaylık almasını umarım. Ne var ki bir iki yerde Juliette Lewis’in ismi daha ön planda tutuluyor gibi. evet, Lewis de harika bir oyuncu ama Margo Martindale’in karakter başarısını hep takdir etmişimdir.

  5. Metin

    11 Mart 2013 at 18:43

    Bir de Asghar Farhadi silsin süpürsün ödülleri istiyorum.

  6. oguz kaygalak

    11 Mart 2013 at 19:57

    epeydir bu yazıyı bekliyordum gerçekten çok teşekkür ediyorum oscarboya:-)
    o kadar çok harvey weinstein geçti ki yazıda galiba birkaç yıla kalmadan en iyi harvey weinstein filmi dalında oscar da verecekler.
    ilk izlenimim the wolf of wall street’in en güçlü aday olduğu yönünde. oscarı da leonardo alacakmış gibi bir his var içimde.

  7. Metin

    11 Mart 2013 at 20:22

    Birkaç senedir Amerikan sinemasının can çekiştiğini görüyorduk. 2013’te de bir sürü yeniden çevrim ve doksanlardaki filmlerin 3-D versiyonları saracak salonları… yaratıcılık krizi var sanki. Yine de elbette merakla beklenen filmler var:

    1. 12 Years A Slave
    2. The Past
    3. Mood Indigo
    4. Only God Forgives
    5. The Grandmaster
    6. Before Midnight
    7. Blue Jasmine
    8. Camille Claudel 1915 (İstanbul Film Festivali sağolsun)
    9. Elle s’en vie
    10. The Wolfs of Wall Street
    11. Malavita
    12. The Place Beyond the Pines
    13. La Religieuse
    14. Avant l’Hiver
    15. The Zero Theorem
    16. Dallas Buyers Club
    17. Nebraska
    18. Her
    19. The Disappearence of Eleanor Rigby: His & Her
    20. Nymphomaniac
    21. Bela Kiss
    22. The Fourth Reich

    daha artar da bu liste… -eminim içinden kötü filmler de çıkacaktır.

    Türk Filmleri:
    1. Jin
    2. Şarkı Söyleyen Kadınlar
    3. Ben O Değilim
    4. Devir
    5. Rüzgarın Hatıraları
    6. Sen Aydınlatırsın Geceyi

    Yine çok oscar radarını yakalayamadım sankim 🙁

  8. summer

    12 Mart 2013 at 01:31

    blogun açık ara en zevkle okuduğum yazı serisi bu,yine çok uğraşmışsın belli bayağı uzun ve kapsamlı olmuş eline sağlık:D

    benim adıma öne çıkanları sayarsam.the butler konusu itibarıyla bence ödül sezonun şimdiden bir numarası.

    şu sofia coppolanın filminden hiç umudum yok güzeldir belki ama oscara sızamaz gibi geldi hatta sofia copplolayı görmesem şimdilerde springs breaker diye saçma sapan bir filmi ve oyuncularını görüyorum sağda solda bu filmi de ona benzetirdim fragmanı yüzünden

    before midnighta biraz torpil geçmişiz sanki a dan z ye iddaalılara pek giremez bence.bu arada before sunrise ve before sunseti izlemeyen mevcutsa derhal oscar boyu terketmeyip bu yazıyı okumaya devam etsin,boşuna zamanına yazık etmesin.ben bu konuda çok yalnızım izleyen herkes seviyor ama ben before sunrise kadar yapmacık bir film izlemedim,iki tane yapmacık karakterin sıfır inandırıcılıkla ve saçmasapan romandan kopup gelmiş sıfır doğallıktaki diyaloglarla iki saat kafa ütülediği bir film.sunseti bilmiyorum sunriseden nefret ettiğim için izlemedim o da sunrise kadar kötüdür eminim,içimdekileri kustum resmen film hakkında rahatladım:D

    ben bir konuda daha dayanamayacağım bu sene adamın adı geçtikçe her defasında kendimi tuttum ki bu sene blogda fazlasıyla adı geçti.sürekli negatif şeyler yazmak isemiyorum ama bu channing tatum denen kütüğü senden başka beğenene rastlamadım ben

    bir de guillaume caneti marionun kocası olarak tanıyanlar utansınn:D bu arada umur caneti de kamera arkasında okumak güzel olur aklında bulunsun

    old boy şimdiden emin gibiyim büyük bir rezalet olacak malesef

    bir de şu senenin like crazysi olabilir dediğin film senenin like crazysi olmaz inşallah bence like crazy berbat bir filmdi.seviyorum o kızı film like crazyden güzeldir umarım

    bir de steven soderberghin side effectsini göremedim,gözden mi kaçırdın ki sanmıyorum rooney mara,jude law,channing tatum! var yoksa beğenilmemiş mi,sundancete gösterildi diye hatırlıyorum

  9. yaxley

    12 Mart 2013 at 15:02

    Yine oldukça emek verildiği belli olan harika bir yazı olmuş ellerine sağlık.Her filmi okudukça ve hep favori oyuncularımı bir arada gördükçe iyice heyecanlanmaya başladım önümüzdeki sezon için.O zaman hemen ben de adet olduğu üzere merakla beklediklerimi bir sıralayayım:

    1.The Disappearence of Eleanor Rigby
    2.August: Osage County
    3.The Past
    4.12 Years a Slave
    5.Prisoners
    6.The Great Gatsby
    7.Only God Forgives
    8.The Bling Ring
    9.Mud
    10.Gravity
    11.Inside Llewyn Davis
    12.Her
    13.Before Midnight
    14.Dallas Buyers Club
    15.Lowlife
    16.The Third Person
    17.Can a Song Save Your Life
    18.Blue Jasmine
    19.Grace of Monaco
    20.Trance

  10. Erşah

    12 Mart 2013 at 16:28

    Eline sağlık, bu yazı serilerinin tadı damağımızda kalıyor, çok iyi oluyor.

    Benim de bu sene en çok beklediğim animasyon Monsters University. Daha doğrusu en çok beklediğim film o. Tam 5 yıl beklettiler hayranlarını “ha çekildi, ha çekilecek” diye, sonunda vizyon şansını verdiler yaz aylarına. Pixar ve Disney’in son başyapıtı Toy Story 3 de yaz aylarında çıkmıştı, bakalım geri dönüşlerini gene bir yaz ayı mı yapacaklar, çok merak ediyorum. Ben sadece animasyon dalında adaylıkla kalacağını zannetmiyorum. Up, Wall-E ve Toy Story 3 gibi birkaç dalda daha adaylık alacağını düşünüyorum.

    Bayağı yararlı oldu bu liste neyi görüp göremeyeceğimiz açısından, 2013’ün fihristi gibi bir şey. Bilim-kurgu tarafında 2012 tek başyapıt Looper’la kapattı perdeyi, ama 2013 iyi olacak gibi duruyor. Hüsran olmasın, tek istediğim o. Çünkü hüsrana en elverişli tür bu bilim-kurgu.

    Before Midnight’ın çekim hikayesi de tam komedi. Ethan Hawke, “filmin çekimlerine başladık” diye demeç verdi geçen sene, ertesi gün filmin Yunanistan’da çekildiği ve post-production’una başlandığı haberi geldi. Resmen kimselere duyurmadan çektiler burnumuzun dibinde filmi ve gittiler. Herhalde son film olur bu, çünkü “gece” ile ilgili yapılacak tüm zaman aralıklarını yaptılar. Breaking Dawn kaldı bir. O da olmasın zaten, olursa malum film gelir akla, durduk yere ergenler doluşur Edwırt izlemek için salona.

    Benim de beklediklerim bunlar:

    1- Monsters University
    2- The Wolf of Wall Street
    3- Before Midnight
    5- 12 Years a Slave
    6- Gravity
    7- The Counselor
    8- The Past
    9- Snowpiercer
    10- Elysium
    11- Her

    Not: Jared Leto sinemayı Mr. Nobody sonrası bırakmıştı, müzikte para yok diye geri döndü herhal.

  11. Batuhan Şahin

    12 Mart 2013 at 19:14

    Bana göre sanki bu sene daha hareketli olucak gibi ama şu ismi duymaktan sıkıldım HARVEY WEİNSTEİN bu yarıştaki çoğu filmin içinde.
    Ama yine de bilim kurgu filmlerinin bolluğuda hoşuma gitti.Bu sene Nicolas Winding Refn’ in senesi olmasını temenni ediyorum.Sonuçta Drive’ in hakkı yenmişti.Sadece en iyi ses adaylığı beni hayal kırıklığına uğrattı.

    Bana göre almasını en istediğim filmler;
    1.Only God Forgives
    2.Venus In Fur
    3.The Wolf of Wall Street
    4.Great Gatsby
    5.Man of Steel(NOLAN’ dan dolayı büyük bir beklenti var)
    6.The Past
    7.Gravity
    8.İsimsiz David O.Russell Filmi
    9.The Monuments Men
    10. The Young and Prodigious Spivet

  12. Mukadder

    13 Mart 2013 at 20:32

    Belkide Kate Winslet ikinci Oscar’ına kavuşacak. 🙂

  13. TheCounselor@hotmail.com

    5 Haziran 2013 at 17:27

    bU YIL Ridley Scott YILIDIR BENDEN SÖYLEMESİ.. The Counselor mile ortalığı yakacak bana kalırsa

  14. özgür

    20 Temmuz 2013 at 15:39

    Yılın en merak ettiğim ve ortalamanın üzerinde eleştiri almasını beklediğim filmler:

    *The Counselor
    *The Wolf of Wall Street
    *Twelve (12) Years A Slave
    *The Past
    *Labor Day
    *Nymphomaniac
    *Grace of Monaco
    *The Monuments Men
    *Gravity
    *Inside Llewyn Davis
    *The Fifth Estate

  15. sila

    13 Ocak 2014 at 20:35

    bazı tahminler bana hiç yakın değil.. bazısı ise çok yakın.. bana kalırsa golden globe kazananlarını sitene eklemelisin

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version