Oscar 2015
Oscar Kehanetleri: 3 Hafta, 3 Festival
Bilgisayar başına Oscar Kehanetleri yazmak için oturunca bu sezon karaladığım diğer yazılara da şöyle bir göz atayım dedim. Son muhabbetimizin üzerinden 1 aydan fazla zaman geçmiş ve dolayısıyla da tahmin listelerindeki güncellemeler haricinde sizleri yarışla ilgili son durumdan haberdar edememişim. Ama merak etmeyin bir şey yazmamış olsam da, ben bu bir aylık dönemi sadece Oscar konuşarak (hatta Oscar soluyarak) geçirdim. 27 Ağustos – 6 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Venedik, 29 Ağustos ile 1 Eylül arasına sıkıştırılan minik ama etkisi büyük festival Telluride ve tabii ki 4 Eylül’den bu yana neredeyse tüm Oscar iddialılarının seyirciyle buluştuğu Toronto bu haftaki Oscar Kehanetleri yazımızın kaynakları. Twitter’da bu festivallere katılan eleştirmenlerin nabzını tutup, bir de üzerine karaladıkları yazıları tüketerek bugüne hazırlandım ve 3 haftayaya yayılan 3 festivalden Oscar yarışına etkiyecek yapımları her zaman olduğu gibi yazdım. Buyrun hemen başlayalım.
Mukayeselere maruz kalan The Theory of Everything ve The Imitation Game‘i de konuşmamız şart. Birisi sadece Toronto’ya, diğeri ise hem Telluride hem de Toronto’ya uğradı. İngiliz tarihindeki iki önemli adamın (Stephen Hawking ve Alan Turing) hikayeleri anlatıldığı için her iki filmde de, ne yazık ki bu benzerlik eleştirmenleri karşılaştırmaya itiyor. The Theory of Everything nispeten daha iyi eleştiriler alan yapım olsa da The Imitation Game de halkın takdirini topladı ve pazarlama anlamında çok daha deneyimli ellerde olmanın avantajına sahip. Benedict Cumberbatch ve Eddie Redmayne birbirileriyle kıyasıya bir mücadele içerisine girecek gibi gözüküyor. The Theory of Everything‘den Felicity Jones ana kadın oyuncu dalında şansını ararken, The Imitation Game‘in yıldızı Keira Knightley de uzun bir aradan sonra yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar mücadelesine dahil olacak. Bu sene 12 Years a Slave ya da Gravity gibi henüz erken bir favori olmadığından dolayı bu iki yapımı şimdilik listelerinizin zirvesine yerleştirmekte fayda var.
Fragmanıyla aklımızı başımızdan alan Wild‘ın yıldızı Reese Witherspoon da Mud ile başlayan kariyer revizyonuna bu yıl birden fazla filmle devam ediyor. Büyük ihtimalle Matthew McConaughey‘ye Oscar kazandıran yönetmen Jean-Marc Vallee, Witherspoon‘un adını temizlemesine yardımcı olacak. Hatta Toronto’nun ilk haftasında kategorinin favorisi olarak görülmekteydi kendisi. Ayrıca bu yapımda Witherspoon‘un annesini canlandıran Laura Dern‘ün de oldukça iyi eleştiriler aldığını eklemem gerek. Adaylığı cepte desek yalan olmaz. Walk the Line‘dan bu yana bir türlü kariyerini toparlayamayan Oscar ödüllü aktris Reese Witherspoon‘un Toronto’da gösterilen bir diğer filmi The Good Lie‘ın da tüm salonu ağlatarak perişan ettiği söyleniyor. Belki Wild olmasaydı, Witherspoon bu filmle de adaylık alabilirdi. Ayrıca daha sırada Paul Thomas Anderson‘ın Inherent Vice‘ı var. Kendisini sezonun tüm kilit işlerinde izleyip doyacağız özetle.
Cannes’dan muhteşem eleştiriler ve Bennett Miller‘a gelen En İyi Yönetmen ödülüyle dönen Foxcatcher, anavatanındaki sınavından da alnının akıyla ayrıldı. Arada tek tük çatlak sesler olsa da filmi beğenmeyen yok. Lakin filmde üç başarılı erkek oyuncu performansı olması nasıl bir kampanya yapacaklarını merak ettiriyor. Şimdilik söylenen Steve Carell ve Channing Tatum‘un ana dalda, Mark Ruffalo‘nun ise yardımcı oyuncular arasında yarışacağı. Belki aktörler açısından bu kadar kalabalık bir sene olmasaydı hem Carell‘i, hem de Tatum‘u aday olarak görebilirdik. Fakat şu haliyle işimiz biraz zor. Tatum‘un o listeye girebilmek için büyük bir kalabalığa karşı mücadele vermesi gerekecek. Henüz aralarında görücüye çıkmayanlar bile var. Üstelik Sony Pictures Classics’in Carell ve Tatum haricinde bir de Mr. Turner‘dan Timothy Spall‘e zaman ayırması gerekecek.
Son olarak Rosewater ile Nightcrawler‘ı da sayalım istiyorum. Jon Stewart‘ın ilk yönetmenlik denemesi olan Rosewater tam anlamıyla övgülere boğulmasa da pozitif eleştiriler aldı. Filmde Gael Garcia Bernal‘in oldukça iyi olduğu söyleniyor. Büyük ihtimalle (hatta kesinlikle) Oscar’a aday olamayacak. Lakin bu Stewart için iyi bir başlangıç oldu. Comedy Central’daki programıyla yıllardır kendine has, oldukça da kalabalık bir hayran kitlesi edinen başarılı komedyen anlaşılan yönetmenlik işinin de üstesinden gelmiş durumda. Nightcrawler ise özellikle Jake Gyllenhaal‘un övgülere boğulan performansıyla anılıyor. Lakin film Oscar yarışına dahil olmak için dağıtımcısından yeterli desteği görmemekte. Belki yarışın ilerleyen aylarında dengeler değişebilir; fakat şimdilik Gyllenhaal‘un kimse için risk oluşturacak bir ödül potansiyeli yok. Tabii bir anda rüzgar farklı yönden eserse bilemeyeceğim. Yine de filmin çok beğenildiğini eklemek gerek.
Robert Downey Jr.‘ın büyük bir övgüyle bahsederek Twitter’dan fragmanını paylaştığı yeni filmi The Judge, Toronto’da en kötü eleştirileri alan yapımlardan biriydi. Robert Duvall‘in “Belki” kontenjanından kendini yardımcı erkek oyuncu yarışında bulma ihtimali olsa da film seyirci karşısında iyi bir performans gösteremedi ne yazık ki. Eleştirmenlerin şu son 10 günde The Judge‘a söylemedikleri söz kalmadı. Bu arada Adam Sandler‘ın yeni filmi The Cobbler hakkındaki eleştiriler de epey iç karartıcı. Gösterilmeden önce belki kariyerindeki nadir iyi filmlerden biri olabileceği konuşuluyordu; fakat şu an dibe vurmuş durumda. Eleştiri ambargosu kalktığında Metacritic’den alacağı puanı merakla bekliyorum. Naomi Watts‘ın geçen seneki rezilliklerini unutturduğu, Reese Witherspoon‘un tekrar yükselişe geçtiği, Jennifer Aniston‘ın hayatında ilk kez Oscar sohbetlerine dahil olduğu bir yılda anlaşılan Adam Sandler‘a yer yok.
Yarışa yeni dahil olan bir diğer film de Clint Eastwood‘un American Sniper‘ı. Jersey Boys‘un yarattığı hayal kırıklığı sonrası kendi köşesine çekilir diye düşünüyorduk usta yönetmen. Fakat yeni filminin Noel’e yetişeceği açıklandı. Bu da Million Dollar Baby benzeri bir son dakika golü beklentisi yarattı tabii. Lakin son filmleriyle Oscar’dan yana pek yüzü gülmeyen efsane isim Clint Eastwood şimdilik filmi gösterime girene kadar bir köşede sırasını beklemek zorunda. Mark Wahlberg‘ün kadrosunda yer aldığı ve John Goodman‘ın performansıyla anılan The Gambler da son dakikada yarışa dahil olanlardan. Ben Lone Survivor benzeri bir rezaletle karşılaşabileceğimizden korksam da senaryonun altındaki William Monahan imzası kafaları karıştırıyor.
Kısa kısa…
* Friends’den bu yana neredeyse yer aldığı her işte Rachel’ın benzeri bir karakteri canlandıran Jennifer Aniston, Toronto’da seyirciyle buluşan Cake‘de söylenenlere göre çok iyiymiş. Lakin filmin henüz bir dağıtımcısı bile yok. Eğer birileri satın alırsa Aniston, Oscar adayları arasında yer bulabilir mi hep beraber göreceğiz.
* The Disappearance of Eleanor Rigby, geçtiğimiz yıl Toronto’daki iki parçalı prömiyerinden tam bir yıl sonra yeni kurgulanmış haliyle sınavını verdi. Ama eleştiriler pek iç açıcı değil. Filmin bu birleştirilmiş versiyonunun oldukça sığ olduğu ve hikayedeki pek çok boşluğu dolduramadığı söyleniyor. Jessica Chastain‘in umutları suya düşecek gibi…
* St. Vincent‘ın fragmanının oldukça kötü durduğunu konuşmuştuk. Fakat Toronto’da filme bayılanların sayısı az olsa da herkes Bill Murray‘in performansı konuşuyor. Harvey Weinstein bu kalabalıkta hem Benedict Cumberbatch‘e, hem de Bill Murray‘e yer bulabilir mi emin değilim.
* Get on Up‘da ortalamanın üzerinde bir performans sergileyen Viola Davis‘in yeni dizisi bu ay sonunda start alacak. İster misiniz geçen sene McConaughey‘nin yaptığı gibi dizisinin de varlığıyla kendini adaylar arasında bulsun.
* Henüz test gösterimleri haricinde seyirci karşısına çıkmamış olan Fury‘den Logan Lerman ve Unbroken‘dan Domhnall Gleeson ile ilgili övgü dolu sözler söyleniyor. Bu iki genç yıldızın da yardımcı erkek oyuncu dalının boşluğundan yararlanması dedikoduların gerçekliğine bağlı olacak.
Güncellenmiş Oscar Tahminleri
En İyi Film
En İyi Yönetmen
En İyi Erkek Oyuncu
En İyi Kadın Oyuncu
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu