Oscar 2015

Oscar Sohbetleri: Hadi bir mucize!

Yayınlandı

on

Bugün sizleri çok fazla tutmayarak iki konuda vaktinizi çalacağım. Bunlardan birincisi SAG, Altın Küre, Critics’ Choice ve BAFTA dörtlüsüne aday olmayı başaramamış oyuncuların Oscar’ın listelerine girme şansı üzerine olacak. İkincisi ise 2014’ün sinema açısından ne kadar zayıf bir yıl olduğunu kanıtlamak için kendimi parçalamamı konu alacak. Neden bu iki konuya değiniyorum? İnanın ben de tam olarak cevabını bilmiyorum. Ama bu ufak istatistiklerle benim kendi halimde takılmalarım belki bazılarınızın tahminlerine yardımcı olabilir. O yüzden hemen başlayalım.

Efendim, Perşembe günü Oscar adayları açıklanacak ve 20 oyuncu daha dört kategoride 87 yıllık tarihe ortak olacaklar. Artık yarışa etki eden pek çok şey olduğu için esasında sonuçları kestirmenin daha zor olması gerekiyordu. Fakat Aralık sonu itibariyle tamamen ezbere yapılan listeler ve dağıtılan ödüllerle muhattap olmak zorunda kalıyoruz. Ben Oscar Ödül Töreni’nden ziyade adayların açıklanmasını daha çok seviyorum. Neden? Çünkü Akademi üyelerinin gerçekten hangi filmleri sevdiğini görebiliyorsunuz. Belki her kategoride olmasa bile kalıpların dışına taşmaları ve yaşatılan şoklar hak edilsin ya da edilmesin, yüzümüzü güldürüyor. Mesela Benh Zeitlin (Beasts of the Southern Wild) ve Jacki Weaver’a (Silver Linings Playbook) gelen adaylıklar gibi. Ya da Midnight in Paris’in bir anda prodüksiyon tasarımı adayları arasında belirmesi de örnek verilebilir. Bu yıl 24 kategorinin de adaylarını yayında öğreneceğimizi hatırlatayım bu arada. Tarihte ilk kez Akademi, sadece ana dalları sunup gerisini basın bültenleriyle bildirmek yerine tıpkı Altın Küre gibi her dalının adaylarını açıklayacak canlı yayında.

Oscar adayları Perşembe günü Türkiye saatiyle 15.30’da gün ışığına kavuşmak için bir köşesinde beklerken ben sizleri şaşırtıcı bir istatistikle buluşturacağım. Aslında şaşırtıcı değil de tahmin yaparken kafanızı karıştıracak nitelikte diyelim. Son 10 yılda neredeyse her sene dört büyük grup tarafından da adı anılmamış bir oyuncu Akademi tarafından adaylığa layık görülmüş. 2006 ve 2010’da böyle bir manzarayla karşılaşılmamış. Ama bu saydığım iki senede de zaten ilk beşe alternatif olabilecek birileri hiç yokmuş. 2007’de ise hem Tommy Lee Jones (In the Valley of Elah), hem de Laura Linney (The Savages) beklenmedik bir şekilde Oscar adayları arasında belirmişler. İsterseniz önce tüm örnekleri ve yerinden ettikleri aday adaylarını hatırlayalım:

2004 | Clint Eastwood, Million Dollar Baby
Kimin yerini aldı? Paul Giamatti, Sideways (SAG, Altın Küre, Critics’ Choice)

2005 | William Hurt, A History of Violence
Kimin yerini aldı? Don Cheadle, Crash (SAG, BAFTA)

2007 | Tommy Lee Jones, In the Valley of Elah
Kimin yerini aldı? Ryan Gosling, Lars and the Real Girl (SAG, Altın Küre, Critics’ Choice)

2007 | Laura Linney, The Savages
Kimin yerini aldı? Angelina Jolie, A Mighty Heart (SAG, Altın Küre, Critics’ Choice)

2008 | Michael Shannon, Revolutionary Road
Kimin yerini aldı? Dev Patel, Slumdog Millionaire (SAG, BAFTA)

2009 | Maggie Gyllenhaal, Crazy Heart
Kimin yerini aldı? Julianne Moore, A Single Man (Altın Küre, BAFTA)

2011 | Max von Sydow, Extremely Loud & Incredibly Close
Kimin yerini aldı? Albert Brooks, Drive (Altın Küre, Critics’ Choice)

2012 | Jacki Weaver, Silver Linings Playbook
Kimin yerini aldı? Nicole Kidman, The Paperboy (SAG, Altın Küre)

2013 | Jonah Hill, The Wolf of Wall Street
Kimin yerini aldı? Daniel Brühl, Rush (SAG, Altın Küre, Critics’ Choice, BAFTA)

Peki bu yıl böyle bir manzaranın gerçekleşmesine sebep olabilecek oyuncu var mı? Tabii ki de evet! Kadın oyuncu kategorisindeki yarış artık 7 kişiye düştüğü için orada böyle bir alternatif aramak komik olur. Çünkü Oscar’a aday olacağı kesin gibi gözüken beşliden (Aniston, Moore, Witherspoon, Pike & Jones) birisini bile yerinden edebilecek oyuncular (Cotillard & Adams) zaten daha evvel bir yerlerde kendini gösterdi. Ama erkek oyuncu, yardımcı erkek oyuncu ve özellikle yardımcı kadın oyuncu dalı için kafanızı karıştıracak birer adet isim sayacağım. Bakalım bana katılacak mısınız?

Bradley Cooper, American Sniper

Benim şahsi fikrimi soracak olursanız American Sniper tam bir tren enkazı. Gerçi enkaz diyince de filmin teknik yetilerine haksızlık oluyor. Nasıl söylesem… Benim için politik gerçeklik ya da tutarlılık asla bir filmde baktığım ilk şey olmadı. Ama inanılmaz ağır temposu ve aynı şeyleri farklı metotlarla sürekli olarak anlatma ısrarı sebebiyle Clint Eastwood’un gözümüze sokmak istediği milliyetçi mesajından başka uğraşacak, daha doğrusu dikkat edecek bir şey bulamadım. Bradley Cooper’a dönecek olursak… Sezon başından beri söylediğim gibi kendisi kampanya için kılını dahi kıpırdatamıyor. Çünkü Broadway’de The Elephant Man oyunu için sahneye çıkmakta şu aralar. Lakin Amerika’da Noel döneminde vizyona giren American Sniper, özellikle henüz nesli tükenmeyen cumhuriyetçiler tarafından göklere çıkarıldı. Üstelik Eastwood’un müridleri ve son iki senedir Cooper’ı David O. Russell filmleriyle kucakladığı için tekrar partiye davet etmeye istekli üyeler de var.
Kimin yerini alabilir? En İyi Erkek Oyuncu beşlisinden kimseler emin değil. Ama eğer tahmin listenizde Carell varsa Carell’i, Carell yoksa Cumberbatch’i liste dışı bırakabilir.

Tom Wilkinson, Selma

Bu ihtimale inanmakta ben de güçlük çekiyorum. Peki neden? Birçok sebep saymak mümkün. Her şeyden evvel Selma, sürpriz adaylıklar alabilecek kadar momentum oluşturamadı. Son kurgunun zar zor yetişmesi, Paramount’un film gösterime girmeden screener göndermeme absürdlüğü ve daha geçtiğimiz sezon aynı temalardan beslenen bir filme ödül vermiş olmaları dengeleri değiştiriyor. Lakin meslek birliklerinin Selma’ya kayıtsız kalmasına bir tepki olarak Akademi farklı tercihler yapabilir mi? Elbette. Belki de en çok adaylığı alarak hepimizi şaşırtır. Bu adaylıklardan biri de Tom Wilkinson’a gider. Yalnız filmi izlemiş, beğenmiş, hatta Whiplash ile birlikte muhtemel En İyi Film adayları arasında zirveye oynadıklarını düşünen biri olarak Wilkinson’a çok hayran olmadığımı söylemem gerek. Tabii bir de canlandırdığı karakterle alakalı tarihsel gerçeklik sorgulaması yapan anlamsız makaleler dolaşmakta ortalıkta. Aynı çamur atma kampanyasının Zero Dark Thirty’ye En İyi Yönetmen adaylığına mal olduğunu henüz unutmuş değilim.
Kimin yerini alabilir? Robert Duvall. Ben Duvall’in The Judge’daki performansına bayılmış olsam da filmden nefret etmek için mesai harcayan bir kalabalık var.

Rene Russo, Nightcrawler

İşte bu ihtimal benim tahmin listelerimde de yerini alacak. Açıkçası BAFTA partisinde herkesin Russo için delirdiğini duyunca içim biraz daha ferahladı. Eğer ki büyük bir gruptan adaylık aldığını görseydim daha da rahatlayabilirdim. Ama aynı hisleri geçen sene Jonah Hill için yaşamış ve tahmin yaparken Hill’i koyup koymamakta tereddüt etmiştim. O yüzden tarihin tekerrür etmesine izin vermeyeceğim ve Russo’nun yardımcı kadın oyuncu adayı olma ihtimalini dile getireceğim. Nightcrawler’un Gyllenhaal’a getirdiği adaylıklar kafamızda “Acaba” diyen soru işaretleri koysa da film PGA, ADG ve WGA’den adaylık alarak bence arkasında bir destek olduğunu kanıtladı. Ben geleceğine gönülden inandığım En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Özgün Senaryo adaylığının yanı sıra En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, hatta En iyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik dallarında da şaşırtabileceğini düşünüyorum Nightcrawler’ın. Bekleyip hep beraber göreceğiz.
Kimin yerini alabilir? Jessica Chastain. Cidden soruyorum, A Most Violent Year’ı konuşan tek bir kişi bile var mı?


Inherent Vice

Bir de son olarak 2014’ün ne kadar zayıf bir film yılı olduğuyla ilgili çemkirebilir miyim? 2014 yapımı filmlerden sadece 173’ünü izledim ve henüz görmek istediğim 100’e yakın başka film var. Büyük ihtimalle bir noktada pes ederek yine 200’ü görünce tıkanacağım, ama olsun. Son birkaç haftada gelen screenerlar sayesinde yarışın favorilerini görme fırsatım da oldu. Zaten Filmekimi’nde Cannes artıklarını da tamamlamıştım. Sene sonu listemin şekillenmesine de ramak kaldı ve şöyle geriye dönüp bir bakınca gerçekten çok sevdiğim, keyif aldığım, hayran kaldığım yapımlar olmasına rağmen tam puan verirken ne kadar zorlandığımı fark ettim. Sanıyorum uzun süredir de böyle bir yılla karşılaşmamıştım. Bakın Oscar Boy’un açıldığı ilk yıldan beri en yüksek iki notumu verdiğim filmleri sene sene ayırdım:

2009
A+ | Inglourius Basterds, (500) Days of Summer, Up in the Air
A | District 9, Mother, A Single Man, Up, The Road, The White Ribbon, Where the Wild Things Are, An Education, Fish Tank

2010
A+ | Black Swan, The Social Network, 127 Hours
A | Inception, Shutter Island, Never Let Me Go

2011
A+ | Moneyball, The Artist, The Girl with the Dragon Tattoo
A | A Separation, The Tree of Life, Drive, Midnight in Paris, Bir Zamanlar Anadolu’da, The Skin I Live In, 50/50

2012
A+ | Zero Dark Thirty, Django Unchained
A | Beyond the Hills, Holy Motors, Silver Linings Playbook, In the House, Moonrise Kingdom, The Perks of Being a Wallflower, Looper, Les Miserables, The Impossible

2013
A+ | Her, The Wolf of Wall Street, 12 Years a Slave, Gravity, Before Midnight, Blue Is the Warmest Color
A | Nebraska, The Past, Child’s Pose, Frances Ha, Inside Llewyn Davis, Only Lovers Left Alive, Rush, The Great Gatsby

2014
A+ | Whiplash, Kış Uykusu
A | The Double, Inherent Vice, How to Train Your Dragon 2, Selma

Bilmem anlatabildim mi?

0 Comments

  1. Cem Ertem

    12 Ocak 2015 at 19:16

    Kesinlikle katılıyorum.

  2. Sinan Çapar

    12 Ocak 2015 at 20:49

    Bana göre 2014 sinema için harika bir yıldı. Özellikle blockbuster filmeri şaşırtıcı biçimce doyurucuydu. Ekstra olarak iki tane sinema deneyine şahit olduk(birdman,boyhood) evet kimilerine hitap etti, etmedi ama sinemada yeni bir şeyler gördük sonunda.Indie yapımlarda hiç olmadığı kadar iyi ve yenilikçiydi(nightcrawler,whiplash,,locke,babadook,raid 2,grand budapest,selma,under the skin,enemy,….) Bence geçen seneden çok çok daha iyi derli topluydu bu sene..geçen sene adam akıllı animasyon filmi bile yoktu. Bide gelecek 3,4 yılda vizyona girecek 24 adet süper kahraman filmini görünce bu sene dahada kıymete biniyor.

  3. irem okay

    13 Ocak 2015 at 16:09

    Benim pazar günkü GG ödüllerinden sonra hiçbir şey için ihtimalim kalmadı her zaman ki gibi klasik-klişe bir ödül töreniydi bazı ödüller dışında anladım ki belirli hikayeleri,biyografileri görmekten sıkılmadık.Sinema kaliteye ve en çokta orjinalliye karşı bence.Gecenin en büyük fiyaskoları En iyi erkek oyuncuda Eddie Redmayne seçimi Oyelowo ve Gyllenhaal’un emeklerini bir çırpıda sildiler resmen.Grand Budapest in en iyi seneryoyu alamaması,en iyi şarkıyı Big Eyes’ın alamaması ve tabiki en iyi yardımcı kadın oyuncuda Patricia Arquette hüsranı.(Allah aşkına Rene Russo nerede ya)Zaten benim için 2014 ün en iyi yapmı tartışmasız Nightcrawler o filmi izleyince gerçekten bende bişeyler dank etti.İnsanlığın doğasını çok iyi anlatan bir filmdi.Ama tabiki biz hepimizin içindeki Lou Bloom’u görmektense Stephen Hawking’in hayat hikayesini zilyonuncu kere dinlemeyi tercih ettik.Diyecek bir şey yok benim için Golden Globe tam bir fiyaskoydu gecede tek sevindiren En iyi film Müzikal-komedi tercihi oldu.Oscardan da umut sıfır açıkcası.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version