Dizi Eleştirisi
Banana – 1. Sezon
Queer as Folk, Torchwood ve en önemlisi Doctor Who gibi işleriyle bilinen Russell T. Davies bu yıl Channel 4 için üç dizi birden yapmak üzere kolları sıvadı. İngiltere’de özellikle bu üç yapım başlamadan evvel tüm metroları Banana, Cucumber ve Tofu’nun afişleriyle işgal ettiler. Peki neden üç dizi birden? Öncelikle bu dizilerinin isimlerini anlamlarını açıklamak gerek sanıyorum. Doğru sırasıyla Tofu (soyadan elde edilen bir peynir), Banana (muz) ve Cucumber (salatalık) erkek cinsel organının sertlik derecelerini temsil ediyor. Davies, Birleşik Krallık’da en çok eşcinselin yaşadığı ve genelde “gay village” olarak konuşulan Manchester’daki LGBTİ kalabalığının hayatlarına göz atıyor. Tofu diğer iki dizide yer alan oyuncuların da yer aldığı bir belgesel. Banana antoloji şeklinde ilerleyen ve her bölümde farklı bir karakteri konu alan, seksten ziyade aşka yoğunlaşan bir dizi. Cucumber ise tek bir karakter etrafında dönüyor. Onun yazısını da bugün içerisinde yetiştirmeye çalışacağım. Şimdi biz gelelim Banana’ya…
Skins hayranlığımı daha önce buradan defalarca dile getirmiş ve dizinin İngiltere gençliğini çok iyi yakaladığına dair her türlü savunmamı yapmıştım. Banana da yapısı itibariyle Skins’in izinden yürüyor denilebilir. Her bölümde de tıpkı Skins gibi tek bir karakteri merkezine oturtarak onun hayatına göz atıyor. Ama Skins gibi aynı çevrede yaşamalarına rağmen dizinin karakterlerinin yolları fazla kesişiyor denemez. Sadece Cucumber ile aynı gece içerisinde yayınlandığı için mutlaka ikisi arasında ufak göndermeler yapılarak bağ tamamlanıyor. İlk bölümünde azgın Dean’le (Fisayo Akinade) start alan yapım sırasıyla sıradan bir ev kadınına aşık olan Scotty (Letitia Wright), enteresan bir tanışma hikayesiyle birbirlerini bulan Sian (Georgia Henshaw) ile Violet (Hannah John-Kamen) ve eski erkek arkadaşı yüzünden kötü olaylarla yüzleşmek zorunda kalan transseksüel Helen’la (Bethany Black) yoluna devam ediyor. Büyüdüğü yeri beğenmeyen takıntılı Josh (Luke Newberry), hayatındaki her şeyle ilgili endişeleri olan Amy (Charlie Covell), hiç gerçekleşmeyecek bir ilişkinin baş kahramanı Aiden (Dino Fetscher) ve dil problemleri sayesinde içini döküp vicdanını temizleyen Vanessa (Lynn Hunter) ile de maraton tamamlanıyor.
Yazının başında da belirttiğim gibi Banana aşk üzerine yoğunlaşan bir dizi. Ama bu aşkın hangi cinsler arasında olduğuna ya da bir sevgili gibi mi yoksa ebeveynle evlat arasında mı geçtiğine pek bakmıyor. Zaten Russell T. Davies dizinin tanımında da belirtmiş: Etiketlere bakmaksızın aşk kavramını kutluyor Banana. Her bölümde şaşırtabildiği ve kendini yenileyebildiği için çok keyif aldım ben diziyi izlerken. Üstelik kendini sadece Manchester’la da kısıtlamayarak arada Londra’ya, hatta adanın daha kırsal bölgelerine de sürüklüyor. Dizinin sürprizlerini bozmak istemediğimden üstü kapalı şekilde birkaç şey daha eklemek istiyorum. Beni 8 bölümlük ilk sezonda en çok etkileyen hikayelerden biri Aiden’la Frank’e aitti. Hatta bu öykünün biraz daha uzamasını bile istedim. Lakin Aiden’ı karakterinin özellikleri gereğince başka kucaklara atarak Frank’i canlandıran Alex Frost’ın konuk oyuncu olduğunu bir kez daha hatırlattılar. Umuyorum gelecek yıl ufak da olsa bir yerlerde belirir ve başarılı oyunculuğuyla bir kez daha Banana’ya katkıda bulunur.
Luke Newberry’ye yazılan rolün de epey zengin olduğunu söylemek gerek. Josh isimli bir hukuk öğrencisini canlandıran Newberry, Josh’ın yaşının sebep olduğu o gitgelleri hissettirmeyi iyi başarmış. Kimlik probleminden ziyade geçmişiyle ve öğrenci olmadan önceki çevresiyle alıp veremediklerini ufak mimiklerinden bile okuyabiliyoruz. Sezon finalinde tatlı bir oyun sunan Lynn Hunter’ın aksine Banana’nın en çok konuşulan bölümlerinden birinde Bethany Black oldukça cesaur bir performans ortaya koyuyor. Orange Is the New Black’deki Laverne Cox sayesinde televizyondaki transseksüel önyargısı biraz olsun kırıldı biliyorsunuz ki. Bethany Black ise Cox kadar seyirciye oynayan bir karaktere can vermemesine rağmen rolünün üstesinden başarıyla geliyor. Ailesiyle olan diyaloglarının dizinin can alıcı noktalarından biri olduğuna da ekleyeyim. Bu arada Banana’ya bakıp Cucumber’ı es geçenler için sezonun ilk bölümünde karşımıza çıkan Fisayo Akinade ve Freddie Fox’ın diğer dizide ana karakter olarak karşımıza çıktığını da bilin.
Ben Banana’nın çok iyi bir başlangıç yaptığını ve her hikayenin tadı damağımızda kalmasına rağmen rotasını iyi çizdiğini düşünüyorum. Henüz ikinci sezon onayı alınmamış olsa da Russell T. Davies’in başarısı ortada. Üstelik İngilizler, Amerika’daki büyük kanallar gibi reytingleri kafasına pek takmıyor. Channel 4’un özgür evreninde taklalar atmaya devam edecekleri kesin gibi. Ben tabii ki de Banana’yı ve kan bağı bulunan Cucumber’ı (Onun yazısı da geliyor.) önermeden geçmeyeceğim. Lakin herkese hitap edeceğinden de şüpheliyim. Kalbi kocaman, özgür, orijinal, kimi zaman kahkaha attıran, kimi zaman gözyaşlarınızı harekete geçiren hikayeleriyle beni esiri etmeyi başardı. Bakalım bu başarının devamında neler olacak.
En İyi Bölüm: Episode 7 (Bölüm 7)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Alex Frost (Frank Godwin)
Sezon Notu: A-
Pingback: Cucumber – 1. Sezon | Oscar Boy
Metin
25 Temmuz 2015 at 01:58
Banana ve Cucumber’ı nereden izlemek mümkün? Ben hala bir stream sitesi bulamadım.
Umur
25 Temmuz 2015 at 02:09
Ben tüm dizileri indirerek izlediğim için hiçbir fikrim yok stream siteleriyle ilgili olarak.