Eleştiri
Inside Out
Her seferinde hayal gücümüzün sınırlarını zorlayarak oyuncaklara, böceklere, canavarlara, balıklara, arabalara, farelere, hatta köpeklere insan muamelesi yapıp duygusal bir bakış açısıyla yaklaşan dev stüdyo Pixar, bu sefer ana karakterinin zihnine girerek “Peki ya bizi yöneten duyguların da duyguları olsaydı?” gibi bir soruya cevap arıyor. Üstelik tarihinde ikinci kez, hikayenin merkezinde bir erkek değil bir kadın karakter var. Hatta bir değil, üç bile denebilir. Daha evvel Brave’de İskoç bir prensesin maceralarına tanıklık etmemize yardımcı olmuşlardı. Ama bu sefer sıradan bir kız olan Riley ve onun beyninde ikamet eden Joy ile Sadness’ın etrafında dönüyor tüm film. Yalnız afişinden karakterlerine kadar her şey çok renkli dursa da karamsarlığın hüküm surduğu, depresyon kavramının çocuklarla tanıştırıldığı bir animasyon var karşınızda. Muhtemelen Disney ile ortak yürüyen Pixar’ın bugüne kadar yetişkinlere de en çok hitap eden filmi ayrıca.
Özetle Riley’nin babası San Francisco’da bir işe başlayınca hayat onun için tamamen ters yüz oluyor. Yepyeni bir ev, okul ve arkadaşlarla dolu bir ortama giren Riley’nin içinde yaşayan Joy (neşe), Sadness (hüzün), Anger (öfke), Disgust (tiksinti) ve Fear (korku) da ona zihninin içinden bu yeni hayatında eşlik etmeye çalışıyor. Lakin bugüne kadar depoladıkları mutlu çekirdek hatıralar yavaş yavaş yerini üzüntüye bırakınca ciddi bir kaos çıkıyor ve daha çok Joy ile Sadness’ın ön planda yer aldığı bir macera start alıyor. Dolayısıyla da ana merkezdeki tüm işler Anger, Disgust ve Fear’a devrediliyor. Riley’nin karakteri günden güne değişirken, zihnindeki bu duygular da zamana karşı bir mücadeleye girerek ne hissettiğini anlamakta güçlük çeken esas kızımızın bu süreci de en iyi şekilde atlatmasına yardımcı olmak için gayret ediyor.
Inside Out, muhtelemen bugüne kadar Pixar stüdyolarından çıkmış en orijinal fikir. Evet, büyük bir fenomene dönüşen Toy Story’nin de bugüne kadar zirvedeki yerini kimselere emanet etmediğine katılıyorum. Fakat Inside Out her yaştan insana hayat dersi vererek, yeri geldiğinde yaşadığımız herşeyin ayrı bir öneme sahip olduğunun altını çiziyor. Çocuklara dünyanın toz pembe olmadığını gösterip hüznün de kimi zaman bayrağı teslim alabileceğini söylüyor. Tabii çaktırmadan böyle durumlarda ebeveynlerinizle başınıza gelen her kötü şeyi paylaşın mesajı verdiğine de şüphe yok; ama küçük anektodlardan ziyade büyük resme bakmak daha mantıklı. Pixar’ın elinden çıkmış her filmin bir ruhu ve en önemlisi bir kalbi olduğunu hep biliyorduk. Fakat daha evvel Up ve Monsters Inc.’i çekip seyircisini göz yaşlarına boğan Pete Docter, Pixar bünyesinde uzun zamandır pek çok işte kamera arkasında görev alan Ronaldo Del Carmen ile sinema tarihine geçmeyi hak eden bir animasyon çıkarmış ortaya. Film sadece yediden yetmişe herkesi hüzünlendirdiği son yarım saatinde değil, hikayesinin gelişme kısmındaki ufak detaylarla da bir başyapıt hissiyatı veriyor.
Ne yazık ki ülkemizde Inside Out’u dublajsız izleyebildiğiniz sinema salonlarının sayısı oldukça kısıtlı. Ama siz ne yapın edin, bu salonlara uğrayıp (Zorlu ve İstinye Park bunlardan ikisi) filmi orijinal haliyle tadın istiyorum (Ufak bir not: Altyazı mevcut değil bu gösterimlerde.). Seslendirme ekibine gelecek olursak… Şu an komedinin zirvesinde yer alan Amy Poehler filmin kilit karakterine hayat vermekte. Poehler’ın zaten bardağın hep dolu tarafından bakan Leslie Knope isimli karakterine epey alıştık. Joy, filmografisindeki bir başka iyilik timsali olmuş. Lakin tek yıldız kendisi değil. Sadness’ı kucağınıza alıp sevmek ve şefkat göstermek istememizin başlıca sebebi Phyllis Smith. Eğer ki bu sene animasyonlara verilen en önemli ödül olan Annie’de aday olduğu dalı kazanmaz ise büyük haksızlık yapılmış olur. Filmde Riley’nin çocukluk çağlarının geride kaldığını anlamamıza yardımcı olan Bing Bong’u ise Richard Kind canlandırmış. Peki bu kadarla mı sınırlı? Tabii ki de hayır. Bir başka komedi devi Bill Hader, Disgust karakterine cuk oturduğunu düşündüğüm Mindy Kaling, ebeveynleri seslendiren Diane Lane ile Kyle MacLachlan ve çocukların favorisi olacağına inandığım bir role sesiyle hayat veren Lewis Black kadrodaki diğer isimler.
Inside Out, tıpkı The Lion King gibi animasyon tarihinde bir mihenk taşı bana kalırsa. Daha 94 yılında neyin ne olduğunu bilmezken bizi ölümle tanıştıran Disney, bu sefer yeni ortağıyla çocuklara hayatı yağmurun bol olduğu bir pencereden tanıtmaya çalışıyor. Bir zamanlar değerli olan anılar parçalandıkça ve onların yerini yepyeni deneyimler aldıkça karakterimizin nasıl şekillendiğini gösteriyor. Geri dönüşü olmayan pek çok yaşanmışlık da Joy’un gözyaşlarıyla resmediliyor aslında. Hem Riley’nin, hem de Joy’un yakın zamanlarda dibe vurarak benzer şekillerde tekrar ayağa kalktığını gördüğümüze de dikkat çekeyim. Bu arada bana kalırsa filme gidenlerin bulundukları yaş aralıklarına göre bambaşka anlamlar da çıkarmaları kaçınılmaz. Bu yüzden özellikle ebeveynlerin bu filmi çocuklarıyla birlikte deneyim etmeleri şart. Hem onların da küçük yaşta başlarına gelen büyük değişimler ve olaylar karşısında nasıl davranmaları gerektiğine dair güzel bir örnek olacak karşılarında. Masumiyet çağının sonlandığı, coming of age olarak başlıklandırdığımız dönemin anlatıldığı belki de en kusursuz yapım.
[review]
lulucumm
24 Haziran 2015 at 16:22
Nefis yorumlamissin Oscar Boy ! Ufaklikla izledigimden beri icin icin dusunduruyor beni film.. her ne kadar Jurassic World yuzunden ilk kez giselerde ikinci olarak vizyona girse de, dun okudugum bir haberde bugune kadar en yuksek giseyi yapmis animasyon olmus bile ! Iyi ki Pixar var..
abraham
23 Ekim 2015 at 10:28
Frozen başta olmak üzere hasılatı daha iyi olan animasyon filmleri var.
Mehmet Çınar
24 Haziran 2015 at 23:28
hayatımda ikinci kez bir filmde ağladım. çocuğumla gidip eğlenceli sırandan bir film beklerken, bu kadar yaratıcı bir filmle karşılaşınca gözlerime inanamadım. fikir olarak efsane olmasının yanı sıra işleniş olarakte mükemmel. pixar çıtayı gene çok yukarlara koydu.
Oğuz Kaygalak
29 Haziran 2015 at 23:35
belki de tüm zamanların en iyi animasyonu.
önümüzdeki Oscarlarda en az 3 Oscar ödülü garanti şimdiden: animasyon, müzik, senaryo
en iyi film dalında kesinlikle aday olacak. hatta tüm zamanların en büyük sürprizini yapmasını ve en iyi film oscarını kapmasını de arzu ediyorum
Özge
3 Eylül 2015 at 17:43
Henüz filmi izlemedim ama fragmandaki duygu yönetim birimi ve dev ekranlarla çalışan işçiler ”Nocturna” adlı bir animasyonda çok ama çok güzel işlenmişti. Orada da çocukların uyku alışkanlıklar,rüyaları,uyurken bozulan saçlarımıza yorum getiriyorlardı. İzlemeni ve yorumunu okumayı çok isterim. Sevgiler http://www.imdb.com/title/tt0836682/
Boyleiyievet
4 Ocak 2016 at 15:42
Kesinlikle yorumlarınıza katılıyorum. En sonunda köpek ve kedili kısım da çok başarılıydı. Baştan sona gülmekten kırıldım. Pixar is back. Devam filmi kesin gelecektir.