Eleştiri
Magic Mike XXL
Magic Mike XXL, ilk filmin bıraktığı yerin üç sene sonrasında başlıyor. Mike striptiz hayatını bir kenara bırakmış ve hep hayali olan özel tasarım mobilyaları üreterek geçinen alelade bir adama dönüşmüştür. Eski dostları ona ansızın mesaj atınca apar topar Tampa’ya dönen Mike, bir anda kendini hiç beklemediği bir yolculuğun ortasında bulur. Hep beraber büyük bir etkinlikte son performanslarını göstermek için yola koyulurlar. Sonrası da tahmin edebileceğiniz üzere bolca dans, belli belirsiz bir romantizm ve yıllar yılı kadını et gibi gösteren filmlere inat biraz da erkeklere aynı muameleyi yapalım diyen bir tavırla dolu. Daha evvel Stop-Loss, 10 Years, White House Down, 22 Jump Street ve serinin ilk filminde Channing Tatum ile çalışan senarist Reid Carolin ortaya seyri inanılmaz keyifli, tasasız bir hikaye çıkarmış. Soderbergh’in yönettiği Magic Mike’daki gibi ağır bir dramatik yük de olmadığından 120 dakikalık süre boyunca sadece finaldeki dans sekansına hazırlanıyor ve kendinizi ufak mizansenlerin, kahkahalara sebep olan esprilerin kucağına bırakıyorsunuz.
Magic Mike XXL adını yeni ve “XXL” ünvanını hak eden bir karakterden almıyor kesinlikle. Bence franchise’ın arkasındaki herkes ve Channing Tatum filmin vaat ettiği eğlencenin kat kat arttığını böyle belirtmek istemiş. İlk filmdeki sapsarı sinematografi de bir kenara atıldığından birbirinden harika R&B parçalar eşliğinde Tatum’un başını çektiği beş kişilik grubun atıldığı maceralara konuk alıyorsunuz. Küçük minibüslerinde yaptıkları kaza, Andie MacDowell’ın canlandırdığı güneyli bekar annenin evine konuk oluşları, Mike’ın kariyerinin ilk zamanlarında yanında çalıştığı Paris ile buluşması ve tabii ki esas oğlanmıza uygun görülen ek romantik hikaye. Seyircisiyle inanılmaz uyumlu, rahat mı rahat bir gidişat var kısacası.
Filme adını veren karakteri Channing Tatum canlandırmış. Ben her fırsatta çok sevdiğim bir aktör olduğunu ve kendini sürekli geliştirdiğine inandığımı söylüyorum. Burada Step Up günlerine geri dönüp, aynı matematikten yararlanan bir yapımda sadece fiziksel başarılarını ortaya koyuyor: Dans ve striptiz. Joe Manganiello, bu filmin Matthew McConaughey’si. Eğer Magic Mike XXL’da komedi boşluğunu dolduran bir aktörden bahsedeceksek eğer, onun adını anmadan olmaz. Üstelik daha evvel True Blood gibi bir vampir öyküsünde yer aldığı için kendisine emanet edilen Twilight monoloğu da epey keyifliydi. Benzincide yaptığı dans gösterisinden bahsetmiyorum bile. Kevin Nash, Gabriel Iglesias ve Adam Rodriguez üçlüsü biraz figüran muamelesi görüyor. Evet, hikayede büyük bir yerleri var ama sadece bedenleriyle tüm bu “kaslı striptizciler” kapağını doldurmaya çalışıyorlarmış gibi geldi bana. Matt Bomer’ın rolü ise epey büyütülmüş. Fakat kendisinde anlayamadığım bir tutukluk var. Koca gözleriyle sürekli aynı mimiği veriyormuş gibi hissediyorum ve burada da yine o garip jestleriyle dikkat dağıtmayı başarıyor. Kadroya olan eklentilere gelirsek… Güzeller güzeli Amber Heard “Depp”, hiç sevmiyor oluşuma rağmen rolüne cuk oturan Jada Pinkett Smith (bu filmden sonra yine lezbiyen dedikoduları ayyuka çıkarsa şaşırmayacağım) ve finalde sürpriz Elizabeth Banks başarılı seçimler olmuş. Andie MacDowell’ın Magic Mike XXL içerisindeki zayıf halkalardan biri olması ise tamamen zorlama güneyli aksanından. Michael Strahan ve Stephen Boss tek bir kelime etmeden ekranı terk ederken Community’den ayrılıp hepimizi yasa boğan Donald Glover ise çok farklı bir karakterle karşımıza çıkıyor.
Ben salondan yüzüm gülerek ayrıldım. Film boyunca da Tatum’un bu film için daha çok çaba sarf ettiğini düşündüm hep. Belki senaryodaki dramatik çatı yerle bir edilmiş olabilir; fakat Magic Mike XXL sadece vaat ettiği şeyi verip entellektüel kaygılardan olabildiğince uzak bir yerde konuşlanıyor. Bu arada eklemeden geçemeyeceğim, filmdeki striptiz sahnelerine dahil edilen tüm kadın oyuncuların harika bir iş çıkardığını düşünüyorum. Eğer bir figüran ödülü varsa mutlak surette Magic Mike XXL’in isimsiz hanımlarına verilsin.
[review]