Eleştiri
Testament of Youth
Bundan evvel Calendar Girls isimli bir filmini izlediğim senarist Juliette Towhidi, orijinal kitaptaki olaylara herhangi bir dramatik eklenti yapmadan her şeyi tüm çıplaklığıyla filme taşımayı tercih etmiş. Dönem filmlerindeki aşk hikayelerinde kimi zaman rastladığımız iletişim sıkıntısı ve kendini ifade edememe problemi neyse ki Testament of Youth’da hiç yok. Filmin merkezindeki kadın karakterle empati kurmak için çok efor sarf etmenize gerek kalmadığı gibi, filmin sonuna doğru o çelik sinirli kadının giderek kırılganlaşmasını da doğal karşılıyorsunuz. Tabii burada karaktere can veren Alicia Vikander’e de büyük sorumluluk düşüyor. Ama kim ne derse desin, Towhidi’nin belki de bir kadın olması sebebiyle Vera Brittain’ı daha iyi anlayıp daha iyi resmettiği inancındayım.
Yıllar yılı televizyona hizmet vermekte olan, en son Emmy ve Altın Küre adayı olmuş The White Queen isimli mini dizi için kamera arkasına geçen James Kent, 1990’lı yılların sonundan beri aktif bir şekilde çalışıyor olmasına rağmen çok garip bir şekilde ilk kez uzun metrajlı bir film için kamera arkasına geçmiş. Bu da sene sonundaki ilk film listelerini zorlayacağı anlamına geliyor. Kendi ağırlığını koymak yerine temiz bir işçilikle Vera Brittain karakterinin arkasından esen rüzgarı takip etmeyi tercih etmiş Kent. Onun gibi televizyonda deneyim edinmiş isimlerin (bkz. Tom Hooper) düştüğü tuzağa düşmeyerek ortaya gerçek bir film kalitesinde eli yüzü düzgün bir iş çıkarmış. Testament of Youth her anlamda evrensel sayılabilecek ve seyircisinin duygularına hitap eden bir film, ki beni de tam olarak buradan kazandı diye düşünüyorum. Bunlara ek olarak Taron Egerton tarafından canlandırılan karakterin eşcinsellik imasına da doğru bir şekilde dokunup geri çekildiğini düşünüyorum Kent’in. Ne bu mevzuyu dallanıp budaklandırarak dikkat dağıtıyor, ne de karakterin tüm benliğini görmezden gelerek onu daha seyirci dostu birine dönüştürüyor.
Alicia Vikander’e Anna Karenina ve A Royal Affair ile hayatımıza girdiği günden beri hayranım. Bu yıl yer aldığı 8 filmden sadece birisi Testament of Youth. Henüz sadece o yapımlar içerisinden Ex Machina’yı izleyebildik. Ama şimdiye kadar bizi hayal kırıklığına uğratmadığını, hatta iki filmiyle de bir yerlere aday olmayı hak ettiğini söylemek mümkün. Ex Machina’daki karakteri tabii ki de daha köşeli olduğu için öne çıkıyor. Fakat Vera Brittain olarak da bize ne kadar çok yönlü bir aktris olduğunu kanıtladı. Filmin Game of Thrones fanlarına en büyük armağanı Kit Harington’a kilit rollerden birini teslim etmiş olması. Jon Snow karakterine son iki sezonda iyice oturup kaliteli bir performans sunmayı başaran Harington’ı bu filmde biraz silik buldum. Kingsman’la yıldızlaşan Taron Egerton’ı tanımakta güçlük çekerken benim takdirimi kazanan isim Colin Morgan oldu. Bu aralar Humans’da da izlediğim için bu kadar taban tabana zıt karakterleri canlandırdığını aynı zaman dilim içerisinde görmek hoş bir tat bıraktı diyebilirim. Miranda Richardson, Emily Watson ve Dominic West gibi deneyimli isimler ise sanıyorum Testament of Youth’un pazarlanmasını kolaylaştırmak için kadroya alınmış. Hikayede bıraktıkları etki yok denecek kadar az.
Eğer vizyon tarihi sebebiyle 2014 yapımı olmasına rağmen 2015 değerlendirmesine alınan yapımlara ufak da olsa alerjiniz varsa, ben ısrar edeyim de Testament of Youth’u deneyin. Sıradan bir romantizmin çok daha fazlasını, Birinci Dünya Savaşı buhranının dönemin kadınları üzerindeki etkilerini hiç yorucu olmayan bir dille perdeye taşıyor. Vikander’in varlığı da cabası.
[review]
Su
2 Ağustos 2015 at 23:50
Danish Girl’u de merak ediyorum bayagi 🙂 Alicia, bu iki filmde cok iyiydi. Rooney Mara olmasa Yardimci Kadin Oyuncu’da cok guclu olabilirdi bence