Eleştiri
Mississippi Grind
Half Nelson, It’s Kind of a Funny Story ve Sugar gibi hatırı sayılır filmler için bir araya gelen Anna Boden – Ryan Fleck ikilisinin yazıp yönettiği bir yapım Mississippi Grind. Neyse ki kumar parasıyla kendini Versace ve Prada’nın gardıroplarına değil, striptiz kulüplerin bağrına atan tamamen gerçek adamları anlattığından türünün örneklerini daha ilk dakikasında sollamayı başarıyor. İki karakterin de bu sene beyazperdeye yansıyan en iyi yazılmış erkekler arasında yer aldığını düşünmekteyim. Bu düşüncemde haklı olduğumu Gerry’nin geçmişine yaptığı kısa ziyarette ve filmin finaline doğru şüpheye düşen Curtis’in manevralarında bile gördüm. Mississippi Grind, paranın mutluluk getirebileceğini inkar etmiyot ama istediğiniz meblağa ulaştığınız yolların hayatınızdaki pek çok dönemece şekil verebileceğini söylüyor. Bu yüzden de çoğu izleyici için havada kalan final, iki saat boyunca dünyasına konuk aldığım kumarbaz karakterler için gerçekten üzülmeme sebebiyet verdi. Çünkü dışarıda bir yerlerde böyle adamların var olduğunu bilmek bile yetebiliyor.
Fleck ve Boden ikilisinin yönetmen koltuğunda kendini tamamen geri çekmesiyle birlikte meydan iki başrol oyuncusuna kalmış. Yer aldığı her rolü altına çevirmeyi başaran Ben Mendelsohn yine sessiz sakin oynayıp boğazınıza oturan düğümlerin sebebine dönüşüyor. Harika bir karakter oyuncusu olan Mendelsohn, herhalde Bloodline isimli yeni Netflix dizisi de olmasa ömrünü tek bir ödüle dahi aday olmadan geçirecekti. Çünkü eleştirmen gruplarının ve ödül dağıtan kurumların görmezden gelmeyi tercih ettiği abartısız bir oyunu mevcut. Lakin benim için Starred Up’dan sadece bir sene sonra yine hedefi onikiden vuran bir performanstı Mendelsohn’ınki. Asıl sürpriz ise hiç şüphesiz Ryan Reynolds. İkinci sınıf dramalarda benzer karakterleri canlandırarak kariyerini çarçur eden aktör, filmografisinin zirvesine yerleşmeyi daha ilk sahneden hak eden bir işçilikle karşımıza çıkıyor. Kendisinden kat kat yetenekli olan bir aktör karşısında rol çaldığını görünce siz de ikna olacaksınız. Sienna Miller’ın yine filmdeki feminen boşlukları doldurmak amacıyla bir kötü yazılmış kadın karakteri daha canlandırdığı Mississippi Grind, teknenin kaptanlığını iki aktörüne vererek arkasına yaslanıp işin keyfini çıkarıyor.
Beni sürpriz bir şekilde etkileyen filmlere zaafım malum. O yüzden Mississippi Grind’ın önünde de saygıyla eğileceğim. Tabii gönül isterdi ki filmin orijinal bakış açısı tekrara düşmeden finali görsün. Ama çok da önemli değil. Aklıma kazınan karakterleri ve son çeyreğiyle 2015’in hep hatırlanacak filmleri arasında yerini aldı bile.
[review]