Eleştiri
Girlhood
Daha evvel Tomboy sayesinde kendine has bir hayran kitlesi edinen Céline Sciamma’nın Fransa’daki gençlik arasında olup bitenlere hakim öyküsü bu sene karşımıza çıkan en saf, en keyifli senaryolardan biri. Girlhood çete kültürünün hala yaşadığı 21. yüzyılda özgüvenini bulup kendi düzenini kurmaya çalışan bir kızı anlatıyor özetle. Sciamma da yazdığı senaryo ile karakterine ve bulunduğu habitata katmanlar ekleyerek tadından yenmeyecek bir evrimi ortaya koyuyor. Girlhood hem kırılgan, hem de çelik gibi sağlam bir film. Dolayısıyla karakterlerinin de iki yüzünü birden görebiliyorsunuz. Bir tarafta birey olmanın sevincini yaşayan Marieme, diğer tarafta ise onu sürekli çıktığı kara deliğe geri çeken bir ev hayatı var. Ama hayatın ona karşı verdiği mücadeleye rağmen saçından tavrına, giyiminden kullandığı jargona kadar her şey değişiyor.
Girlhood’u izleyip de sanırım otel odasında geçen sahneyi etkileyici bulmamış bir seyircisi yok. Aldıkları haraçlar ve ufak hırsızlıklarla kendilerine bir oda tutan dört genç kız, mavi bir ışığın altında Rihanna’nın “Diamonds” şarkısı eşliğinde çılgınca dans edip eğleniyor. Filmi özetleyen, Marieme’in de değiştiğinin sinyallerini veren kırılma noktası aslında bu sahne. Bir de tabii benim gibi gözlerini çoğu zaman çeşme olarak kullanan izleyiciyi, eminim final de vurmuştur. Marieme bir noktada iki ayağının üzerinde dursa bile evini özlemeye başlıyor. Her şeyi unutup kardeşlerini görmek, başa dönebilmek. Ama koşullar, hapsedildiği yeni hayatı buna izin vermiyor. Orada da koca bir düğüm gelip boğazınıza yerleşiyor zaten. Girlhood’un geçtiği yerlere, insanlarına yabancı olsanız da iki adım öteden bile sıla hasreti çekilebileceğinin evrensel olduğunu fark ediyorsunuz.
Kardija Touré isimli başrol oyuncusu bu sene izlediğim en başarılı kadın oyuncu performanslarından birini koymuş ortaya. Çoğu zaman sözcüklere ihtiyaç duymadan gözleriyle hallediyor her şeyi. Mutluluğunun evin kapısından geçtiği anda korkuya dönüştüğünü suratında okuyabiliyorsunuz. Umuyorum Blue Is the Warmest Color’ın yıldızı Adèle Exarchopoulos gibi kariyerine harika bir başlangıç yapıp kayıplara karışmaz. Tabii Touré’nin büyüsüne kapılı Assa Sylla’yı da unutmak olmaz. Yine çok genç, ama çok çok yetenekli bir aktris. Yönetmen/senarist Sciamma’nın Fransa’daki siyahi nüfusuna rağmen bu yaş aralığındaki kızların ne televizyonda ne de filmlerde rol bulamamasına bir tepki olarak kadroya alınmışlar. O yüzden Sciamma’nın duyarlılığına da şükretmek gerek. Hem Touré, hem Sylla, hem de filmin diğer iki kilit aktrisi Lindsay Karamoh ve Mariétou Touré harikalar yaratıyorlar.
Özellikle Mustang’in çakma “girl power”ına vurulanları iyi senaryo ve oyunculuk görünce şoka sokabilecek Girlhood’u kesinlikle öneriyorum. 2015’in, ya da hayır bu film 2014 yapımı diyorsanız 2014’ün, en iyi filmlerinden biri. Sırf “Diamonds” sahnesi bile dünyalara bedel.
[review]