Eleştiri
Sisters
Adından da anlaşılacağı üzere Tina Fey ve Amy Poehler, filmde iki kızkardeşi canlandırmakta. Yalnız okumalar yapılırken seyirciyi şaşırtmak için düzenli bir hayatı olan, ailesi için her şeyini feda etmiş Maura rolü Poehler’a; koca bir yaz boyunca kızına ulaşamamış, başını sokacak doğru düzgün bir çatısı dahi bulunmayan Kate rolü ise Fey’e verilmiş. İşte bu iki kadın, ailelerinin çocukluk evlerini satacağını haber vermesiyle doğdukları şehre geri dönüyor ve anılarla dolu bu yerde son bir parti daha yapmaya karar veriyor. Lise yıllarındaki tüm arkadaşlarını davet edip eğlencenin dibine vururken, biri aşkın diğeri de kızına daha iyi bir hayat verebilmenin peşine düşüyor. Yalnız senarist Paula Pell kuş tüyü hafifliğindeki dramatik ağırlığı olabildiğince finale saklayıp tam gaz komediyle çalıştığı isimlerden verim almaya çalışmış. Yani bir an olsun dahi sıkılmayacağınızın garantisini verebiliyorum.
Pitch Perfect’ün ikinci filmi için yönetmenlik koltuğunu Elizabeth Banks’e devretmeden evvel serinin startını veren Jason Moore tarafından yönetilmiş Sisters. Komedi filmlerinin çoğunda olmadığı gibi, burada da bir yönetmen imzası aramak yanlış. Moore kamerasını Fey ve Poehler’a da tam olarak odaklamadan her sahneyi oyuncularının ellerine teslim ederek geri çekilmiş. Mesela bazen Fey ve Poehler’ın yanlarındaki deneyimli komedyenlere fırsat tanımadığına, bazense onların rol çalması sebebiyle hayalete dönüştüğüne şahit oluyorsunuz. Yani tam anlamıyla bir ensemble işi Sisters. Öyle ki nasıl sonlanacağını bildiğiniz hikayenin çıkmazlarında dahi klişe espriler altın değerinde sahnelere ev sahipliği yapabiliyor. Bilemiyorum, belki bu hızlı, popüler kültüre hakim, doğaçlamadan da nasibini almış komediye Saturday Night Live’dan alışkın olduğum için bu kadar gülmüşümdür.
Tina Fey ve Amy Poehler için diyecek söz yok. İkisinin de çok göze batmadan devam ettirdiği feminist temalı bir komedi var. Mesela Amy Schumer bunu bizzat motivasyon haline dönüştürdüğü bir skeç programıyla yürütüyor. Fey ve Poehler ikilisinin amaçları ise satır aralarında gizli. Yer aldıkları her hikayeye öyle güzel adapte oluyorlar ki bir izleyici olarak size zeka pırıltılarının tadını çıkarmak düşüyor. Tabii kadrodaki tek hazine bu ikili değil. Yine SNL sayesinde hayatlarımıza giren Bobby Moynihan ile Maya Rudolph tüm ilgiyi üzerlerine topluyor. Yer aldıkları her sahnede desibeli yüksek kahkahalarınızla Sisters’ın tadına varıyorsunuz. Ben bir de son olarak Rachel Dratch’in adını anmak istiyorum. Çünkü zamanında Saturday Night Live’da çok sevilmesine rağmen, mezun olduktan sonra pek ortalarda gözükmedi. Halbuki en az Poehler ve Fey kadar ünlü olmayı hak ediyor. Olağanüstü bir yetenek.
Üzerine çok düşünmeden izlenmesi takdirinde benim gibi zevk almanız mümkün. Belki Judd Apatow komedilerinde olduğu gibi iş dramaya geldiğinde daha içi dolu bir hikaye sunsalardı önümüze Sisters’a daha yüksek puan verebilirdim. Ama şu haliyle bile yılın komedileri arasına adını yazdırıyor.
[review]