Yönetmen: Babak Anvari | Oyuncular: Narges Rashidi, Avin Manshadi, Bobby Naderi, Ray Haratian, Arash Marandi, Bijan Daneshmand | Senaryo: Babak Anvari | 84 dakika | Korku
| C |
Filmekimi zamanı sosyal medyada epey bir gürültü koparan Under the Shadow, Asghar Farhadi ve Jafar Panahi haricinde sesi iyice kesilen İran sinemasını temsil edecek bu sene Oscarlar’da. Ama filmin başvurusu Birleşik Krallık komitesinden gelmiş ortak yapım olduğu için. Akademi’nin pek de yüz vermediği korku janrını temsilen 4B’den katılan arkadaşımız Babak Anvari’nin adını anıp söze girelim. Savaş yıllarındaki Tahran’dan bir ana kızı alarak fiziki ve ruhani harp ile seyircisine iki tokat patlatma hevesinde bir film Under the Shadow. Anvari, filminin ilk 60 dakikasını kör parmağı göze sokma hevesinde bir mizansenle toparlamaya çalışmış. Hiçliğin bakî olduğu bir habitatta elindeki tek oyuncağa sıkı sıkı sarılan kızımız, gıcırtılı ahşap evlerde gecelikleriyle süzülen uzun saçlı sarışın Amerikan alıkları aratmayacak, sorgulanabilir bir “Çocuklarım olmadan asla, Aliye!” kafasında, yanlış kararların peşinde. Kapı çaldığı anda daracık eşofmanlarından büyük boy hırkalara, sallapati bağlanmış eşarplara geçiş yapan anne de uykularını bölecek ahlak bekçisi cinleri kışkırtmak için elinden geleni ardına koymuyor. Çözümlemesi kolay, bir çırpıda okunup fırlatılan romanlar kadar hafif Under the Shadow. Sesinin tonuyla sinir uçlarını iltihaplandıran, yaşadığı çevreyle hiç ilişkilendirilemeyecek şımarıklıktaki kız çocuğunun kulaklarımızda bıraktığı kalıcı hasardan da direkt bayat pişmaniye tadında bir öcü böcü kısmına geçiyoruz. Filmin en büyük sıkıntısı bu belki de. Kameraya hızlıca yaklaşan kara çarşaflının aksiyonuna ihtiyaç duyuyor kanımızı dondurmak için. Öncesinde gelen parçalanan rejimin ev ahalisini tetikliyor olması, yakarışların ölçeğini büyütmesi alabildiğine sıradan. Yol ikiye ayrıldığında hep kolayı, daha önce denenmişi, görülmüşü seçiyor. O tavan parçalansa da içinden filmin alt değil direkt ana menü olarak servis edilen metinleri aksın istedim. Ha ama şu da bir gerçek ki, böyle korku filmlerini tamamen karanlık bir atmosferde, sinema salonunda izlemenin etkisi de büyük. O yüzden beğeneni de beğenmeyeni de deneyimledikleri âna göre mazur görmeli. Ben şimdiden unuttum huyunu suyunu, boyunu posunu, bu filmin sonunu.