Yönetmen: Robert Zemeckis | Oyuncular: Brad Pitt, Marion Cotillard, Jared Harris, Matthew Goode, Lizzy Caplan, Anton Lesser, August Diehl, Camille Cottin, Charlotte Hope, Marion Bailey, Simon McBurney, Daniel Betts, Thierry Frémont | Senaryo: Steven Knight | 124 dakika | Drama, Aksiyon, Romantik
| C |
Çok kafasız bir film olmamasına rağmen inanılmaz zorlandım Allied hakkında bir şeyler karalamak için. İkinci Dünya Savaşı’nda yolları bir şekilde kesişmiş iki ajan, artık fiziksel çekim mi yoksa yalnızlıktan ilk gördüğüne sarılmaktan mıdır bilinmez aşık olup görevi tamamladıkları gibi evleniyor. Filmin ilk parçasında Fas’daki serimi, ardından da Londra’da düğümle çözümü izliyoruz. Kiralık yönetmenler arasında Back to the Future sebebiyle bir nebze kayırdığım Robert Zemeckis, eline iyi senaryo düşmediği müddetçe stilize mizansenlerini doğru yerlere monte etmeyi başarabilmiş biri olmadı hiçbir zaman. Burada da ne yaptığını bilmeyen Steven Knight imzalı senaryodan izin verdikçe seksi oyuncularını kum fırtınasının ortasında sevişmeye terk ediyor ya da finalde Hollywood’un altın çağına özenen bir slow motion melodram öykünmesi konduruyor. Ama hikayedeki tempo sıkıntılarını ortadan kaldırabilecek şaşaya sahip değil hiçbir numarası. Öyle ki Vatan soyadlı ailenin hayatındaki önemli günler arasına sığdırılmış her sahnede kostüme, sete, etrafındaki objelere fazlasıyla kafa yoran zihniyet bile monotonlaşıyor. Marion Cotillard filmi kurtarmak için çırpınıp dururken Brad Pitt son dakikaya kadar bütün cimriliğiyle sakınıyor yeteneklerini. Belki istemeden evet dediği projedeki üçüncü boyutu olmayan karton karakterleri protesto ediyordur böyle. Lizzy Caplan’in neden lezbiyen olduğunu bilemeden, Jared Harris’in “Bana efendi diyeceksin.” kaprislerine takılmadan finali gördüğünüzde akılda güzel tasarlanmış kartpostal gibi birkaç manzara kalıyor. Tek nostaljisi seyircisini geçmişe götürüp artık böyle filmler çekilmemesi gerektiğini hatırlatmak bana sorarsanız. Çekiliyorsa da bu kadar sarkma olmasın, bu da can neticede.