Eleştiri
Püsür Üçlüsü: Miss Peregrine, Denial, Bad Moms
Henüz kötü film izleyecek yerlerim ağrımadığından oturdum birkaç bok püsür vazifeye daha kalkıştım. Önce söze kariyeri her dini ritüele göre ayrı ayrı gömülmüş Tim Burton’ın son rezaleti Miss Peregrine’s Home for Peculiar Children ile başlayacağız. Ardından ben ödül sezonu için yapıldım, ama kim benim rutubetime tahammül edebilir ki diyen Denial gelecek. Altın vuruş da oyuncularından birine OBA makarna adaylığı çıkarabilir miyim diye izlediğim Bad Moms’ın. Sonrasında İstiklal Marşı ve kapanış. Hadi sağ ayakla…
Hakikaten Eva Green’in filmografisini ilginç bulanlar için değil bu satırlarım. Neden? Çünkü döne dolana benzer jestlerle aynı egzantrik kadını, o esmer kara dulu izleyip duruyoruz bu içindekiler kısmı ağız yamultturan kadından. Miss Peregrine’s Home for Peculiar Children daha evvel Dark Shadows’da bir araya geldiği Tim Burton’la acaba ne kadar sıkıcı bir film yapabiliriz deneyi. Seyircisini aptal yerine koyup bakın nasıl da gişe filmi değilim ben diye haykıran her minör buhranı aslında epey epey ana akım kokuyor. Hayır aptallık bende, süper güçleri olan karakterleri bir araya getirip uyku hapı üretebilecek dünya üzerindeki yegane iki insanın filmini seçtim izlemek için. Bir tarafta yetenekleri gotik elbiselerle sınırlı histerik kahkaha uzmanı Eva Green, diğer tarafta üslubu hep 2-3 yüzyıl geriden gelen Tim Burton. Neyse ki kendimizi böyle filmlerin tuzağına düşmeyecek kadar yetiştirdik de yemiyoruz. [D]
Denial’ın politik doğruluğunu oturup siz tartışın, ben direkt bu türün tıkanmış damarlarından dem vuracağım. Artık üretildiği ülke neresi olursa olsun, yönetmen koltuğunda kim oturursa otursun tarih dersi gibi geçmişten bir şey alarak en olağan, akla ilk gelen üslupla anlatmayı tercih etmiş filmlere tahammül edemiyorum. Denial, Steven Spielberg’ün açtığı yoldan Rachel Weisz’ın kupkuru peruğu ve Timothy Spall’ın Mr. Turner’daki huysuz yaşlı adam portresinden hallice bir performansla ilerliyor. İlk çeyrekte filmi durdurup Wikipedia sayfasını karıştırsaydım bu dava hakkında muhtemelen daha çok şey öğrenmiş, zamandan da tasarruf etmiş olacaktım. Ne yazık ki birileri izledikçe bu filmler çekilmeye, bütçe bulmaya devam ediyor. Keşke Hollywood’un dev adamlarından başlasak protestoya da sinemadan devletin korkunç kapaklar yaptığı müfredat kitaplarıyla vakit geçirmişiz gibi ayrılmasak. [C]
Ve son olarak Bad Moms. Fikir, kadro, espriler, ilham kaynakları… Her şey o kadar uyduruk ki Bad Moms’da, başrol Mila Kunis ağzının kenarıyla oynuyor. Sadece güldürme ve eğlendirmeye endeksli stüdyo filmlerinden biri olmasına rağmen devlet tiyatrosundaki Kanlı Nigar temsilini izlemiş de, 20 yıldır başrolü başkasına bırakmamış Bizimkiler mezunu hanımefendiye özenmiş gibi sanki. Herkes Kathryn Hahn’ı övmekle meşgul. Yalan değil filmin en ilgi çekici, en çok kahkaha üreten karakterine can vermekte ve komedi yeteneklerini sonuna kadar kullanmış. Lâkin sinemada bu kuralsız anne modellerini çok izledik. Hahn’ın da yeteneklerine eleştirmen takımının görmezden geldiği pek çok yapımda doyduk. Biraz Afternoon Delight karıştırsanız, azıcık Transparent ve Parks and Recreation tüketseniz bile yeter. Başroldeki casting hatası olmasa aklı başında gibi duran kelli felli dramalardan daha odaklı bu tren enkazını sevebilirdim bile. [C-]