Oscar 2017
Adayların ardından Oscar homurtuları
89. Akademi Ödülleri’nin adayları aylarca süren bir koşuşturmanın ardından belli oldu. Kampanya için ayrılan bütçeler, festivallere koşuşturan film ekipleri birkaç oy alacağım diye Akademi üyelerine düzenlenen etkinliklerde yalakalığa girişenler… Artık yarış nihayete erdi! Evet, henüz kazananları öğrenmedik ama şu saatten sonra sonuçları kestirmek, hele ki elimizde 14 adaylık almış bir rekortmen varken epey kolay. O yüzden bugünü sosyal medyada gördüğüm homurtulara, veryansınlara ayırmak istedim ve sorun olduğu iddia edilen, sürpriz olarak görülmüş tüm adaylıklara kıyısından köşesinden dokunup nasıl bu noktalara kadar geldiler açıklayayım diyorum. Hazırsanız başlıyorum. Bir, iki, üç… Tıp!
La La Land’den 14 adaylık beklemiyorduk
La La Land’den 14 değil belki ama 13 adaylık beklemeyen herkesin Oscar tahminciliğinden istifa etmesini rica ediyorum. Bugün izlediğimiz o garip aday açıklama prodüksiyonunda La La Land’in adını duyduğuma şaşırdığım tek an ses kurgusu dalındaydı. Neden? Çünkü tarihte Aladdin’den başka bu kategoriye aday olma şerefine erişmiş başka bir müzikal yok, ki onun da ne kadar müzikal sayıldığı tartışmalara açık. Ne de olsa fantastik bir evrene kurulmuş Disney animasyonundan bahsediyoruz. Özgün senaryonun dışında kalacağının düşünülmesi de yine aşırı iyimserlikten. Vaktizamanında The Artist ve Boyhood’u yine aynı başlık altında ağırlamış bir Akademi’nin en azından müzikal numaraları planlı bir teksti aday etmesi çok da şaşırılacak şey değil. Şu saatten sonra düşünülmesi gereken La La Land’in kaç Oscar ile buluşacağı. Özgün şarkı kategorisinde çifte adaylığı olduğu için zaten maksimum 13 ödül alabiliyor. Erkek oyuncu, özgün senaryo ve yine ses kurgusunda rakipleri mevcut. Ama bence bunlardan en az birinde galip gelip ödül sayısında da rekora ulaşacak ve Ben-Hur, Titanic, The Lord of the Rings: The Return of the King üçlüsüne katılacak.
Amy Adams nasıl aday olamaz?
Bayağı. Hugh Grant nasıl aday olamadıysa Amy Adams da ondan aday olamadı. Tabii Adams’ın durumu biraz daha farklı. Neticede Arrival’ın başka 8 dalda adını görüyoruz. Yalnız herkes söz konusu Oscar olduğunda Akademi’nin BAFTA, SAG, Altın Küre gibi gruplardan farklı olarak tercihli oylama sistemi kullandığını unutuyor. Adams’ınki gibi Oscar yarışına filminin adı sayesinde dahil olmuş, azılı hayranlarının bile ilk sıraya koymayacağı bir performansın yokluğuna çok şaşırmamak gerek. Kaldı ki Arrival bir bilimkurgu ve Akademi’nin oyuncu branşı bu janrdan aktörleri/aktrisleri kucaklamayı pek sevmiyor. Adams’ın asla bir Matt Damon ya da Sandra Bullock olmadığını bilmek gerek. Gişede bu saydığım oyuncuların kudretine ulaşması çok zor.
Meryl Streep yine hak yedi, yeter artık!
Kabul ediyorum, ben de Meryl Streep’in 2000’den bu yana aldığı adaylıklardan The Devil Wears Prada ve Adaptation haricinde tek bir tanesini desteklemedim. Ama Meryl’ın Florence Foster Jenkins performansından bağımsız olarak tam da oylama döneminde Altın Küre sahnesine çıkıp yaptığı konuşma her şeyi çok değiştirdi. Yarışın en zayıf halkasıyken, aday olma aşamasında bir anda ciddi bir risk faktörü oluşturup Top 3 arasına yükseldi. Kaldı ki yine o dönemde kazananlarını seçen Oyuncular Birliği’nde (SAG) bir Meryl Streep sürprizi görebiliriz. Demedi demeyin. Ve ayrıca Isabelle Huppert ve Ruth Negga’nın ilk beşe girebildiği bir kategoride Meryl benim pek de gözüme batmıyor. Florence Foster Jenkins olmasa bile o teşekkür konuşmasıyla ayrıca aday bile edilebilirdi.
Nocturnal Animals’ı anlamadılar
Bu cümleye de gülüp geçmek gerekirdi; fakat Nocturnal Animals en nihayetinde bir moda devinin reklam kampanyası çeker gibi kamera arkasına geçtiği, sırtını cilalı mobilyalara dayamış bir göz fahişeliği. BAFTA ve Altın Küre gibi ünlüye herkesten çok biat eden kurumların aşırı sevgisine aldanıp Nocturnal’ı birden fazla kategoride aday edeceklerini düşündüğümüz için bizi cezalandırmaları gerek. Ama Michael Shannon sürprizine çok kızdığımı söylemem. Sevdiğim bir aktörden ortalamanın üzerinde bir performans. Aaron Taylor-Johnson’ın içler acısı oyunculuğuna bin kez tercih ederdim. Bir diğer güzel tarafı da Hugh Grant’i yarış dışı etmesi. Bkz. Amy Adams maddesi ve birincilik oylarından noksan.
Scorsese’nin filmini niye sevmediler?
Scorsese’nin filmini sevmemiş değiller. Mesele Silence’ı tanıtmak konusunda çok atak davranmayan Paramount’la ve belli ki bu yıl kampanya trenine atlayıp kapı kapı gezmek istemeyen Martin Scorsese ile alakalı. Ben Silence Kasım başında eleştirmenlere gösterilmiş olsa şu an minimum 6-7 adaylığın sohbetini yapardık gibi hissediyorum. O yüzden Scorsese’nin başyapıt mertebesinde olmayan bir filmini izleyeceğinizi düşünüp üzülmeyin. Karşınızda en az The Wolf of Wall Street kadar muazzam bir başarı var. Ama tabii prodüksiyon tasarımında şaşırtmasını bekliyordum, özellikle Dante Ferretti’yi ne kadar sevdiklerini düşününce.
Passengers’ın 2 adaylık alması düpedüz saçmalık
Esasında değil. Evet film çöpten hallice bir romantik komediymiş. İzleyen herkes gülmekten altına kaçırıyor. Yalnız yarışın zayıf olduğu bir yılda kafa karışıklığı yaşayan iki branşın Passengers’ı ilk beşe almasına şaşırmıyorum. Müzik branşı zaten yeni isimlere inanılmaz kapalı bir grup. Ve bu sene iddialı yarışçıların neredeyse hepsi daha önce Oscar adaylığı almamış isimlerdi. Dolayısıyla Thomas Newman gibi sevdikleri birine başvurmaları şaşırtıcı sayılmaz. Aynı matematiği Guy Hendrix Dyas için de kullanabilirsiniz. Üstelik prodüksiyon tasarımı dalında sanal setlere de inanılmaz bir ilgi başladı son birkaç yılda.
The Empty Chair ne? İSYAN!
Yine Oscar yarışının ayrıntılarını gözden kaçıran bireylerin yapacağı bir yorum özgün şarkıdaki “The Empty Chair”a saldırmak. Efendim, zaten bu şarkı Altın Küre’de Sting’in varlığı sayesinde ilk beşe girmişti. Oscar’da da benzer başarıyı göstermesi bu kategoride son beş senede üçüncü adaylığını çıkaran J. Ralph ile alakalı bir durum. Ve bu beyefendi daha evvel de yine başka belgesellerle, Chasing Ice ve Racing Extinction ile, benzer bir başarı elde etmişti. Isırmaz, şaşırtmaz. Filmi izlemek zorunda da değilsiniz. Hazır şarkı dalı demişken dillere pelesenk olmuş Justin Timberlake parçası “Can’t Stop the Feeling” filmin aldığı tüm eleştirel darbelere rağmen aday olduğu için bir kutlama yapabilir miyiz? Meksika dalgası da olur.
Ama Arrival görsel efektte de yok :(((((((
Makyaj ve görsel efekt dalında çok farklı dinamikler mevcut. Bu dallarda yarışmak isteyen filmler belli bir prezantasyon yapmak zorunda. Daha kısa liste duyurulmadan filmdeki bu branşı alakadar eden kısımlar yollanıyor. Ardından o listeye kalanlar üyelere özel bir davette sunum yapıyor. İşte görsel efekt için yapılan toplaşmada Deepwater Horizon’ın çok dikkat çektiği zaten kulaktan kulağa dolaşıyordu. Kubo and the Two Strings ise hem görsel efekt hem de kostüm tasarımı dalına aday olabilmek için insanüstü bir mücadele verdi. Yani Arrival’ın yokluğuna üzüleceğinize, tam anlamıyla Oscar yarışının ortasına düşmemiş filmler de ilgi gördüğü için mutlu olmayı deneseniz ya.
13 Hours ve Suicide Squad ne alaka şimdi?
Kabul ediyorum, bu iki filmin Oscar adaylığı almasına ben de kendimce bir tepki verdim. Fakat adaylar belirlenirken her branşın kendi içerisinde oy verdiğini asla unutmamak gerek. Yani sesten anlayan ses teknisyenleriyle, makyajdan anlayan makyözlerden bahsediyoruz. 13 Hours: The Secret Soldiers of Benghazi’nin ekibinde bu sene 17. adaylığını almış bir duayen mevcut ayrıca. Ne acıdır ki kendisi yine ödülle buluşamayacak. Suicide Squad ise bir nevi Norbit vakası. Film ne kadar kötü olursa olsun prostetik görünce duramıyorlar. Bu zaaftan Deadpool’un yararlanamamış olması garip asıl.
Ayrıca…
Müzisyen Pharrell Williams beyefendi Hidden Figures’ın yapımcılarından biri olduğu için En İyi Film dalında aday. Selma ile aday olamayınca ortalığı yakıp yıkan Ava DuVernay hanımefendi 13th ismindeki belgeseliyle yarışacak. Isabelle Huppert yaşayan bir efsane ve onun adaylığına homurdanan herkesin çocuğu olmasın diye papaz büyüleri yaptırıyorum. My Life as a Zucchini ve The Red Turtle’ın varlığı artık sizleri de animasyon dalının Akademi içerisindeki en keskin kenarlı grup olduğuna ikna etmeli. Pearl adındaki rezalet 360 derece animasyonun da nasıl ilk beşe kaldığına dair en ufak bir fikrim yok. Cameraperson dışarıda kalmış. Halay! Saygılar.
Ebru
25 Ocak 2017 at 01:55
La la land’ın adaylık almasını bekliyordum ama 14 dalda aday olması beni şaşırttı ve üzdü açıkçası. Çünkü filmin gerçekten müthiş olağan üstü hiçbir yanı yoktu. Hatta kendi açımdan bakınca boş olduğunu bile söyleyebilirim. Yabancı film dalında the salesman’ın ödüle yakın olduğun düşünüyorum. Bir de ek olarak geçen sene ki filmler bu seneden daha iyiydi, bu sene ciddi anlamda bir düşüş var.
Selçuk
26 Ocak 2017 at 03:07
Katılıyorum geçen yıl 2013 gibiydi acaba o yüzden mi çok zayıf kaldı bu yıl ? La la land yorumuna imza atıyorum, geçen yılın adaylarının en az 3ü daha iyi filmlerdi benim açımdan. Sully ‘ e ne oldu bu arada ?! Manchester by the sea umarım ödüller alır. Salesman iyi film evet