Haberler

9. Oscar Boy Ödülleri: Kazananlar

Yayınlandı

on

Şu anın geldiğine inanamıyorum. Son bir aydır 2016 film yılını kapatabilmek için süründüm. O kadar alışmışım ki screenerların erkenden kucağımıza düşmesine ve 1 Şubat’ı görmeden ödüllerimi dağıtıp inzivaya çekilmeye… Ama geç olsun güç olmasın diyerek Pazar gününden beri seri vedalarımı yapıyorum. Şimdi de son görevimi tamamlayıp gemiye atlayacağım ve biriktirdiğim dizilere, televizyonun kucağına koşacağım. Önce ufak bir reklam yapayım müsaadenizle. Eğer bir haftadır Oscar Boy’a uğramadıysanız (çok ayıp) toplamda 5 başlık attım bakmaya doyamayacağınız:

Bu sene bir de değişiklik yapayım istedim. Bu başlık altında sadece kazananlarımı duyuracağım. İkincileri öğrenmek için direkt arşiv sayfasına tıklayabilirsiniz. Buna ek olarak sonuçlarımı da önem sırasına göre açıklayacağım. Yani En İyi Film kazananını öğrenmek isteyenler biraz parmak egzersizi yapmak zorunda. Hadi başlayalım!

EN KÖTÜ FİLM

2016’da kötü olacağı afişinden belli yapımlar yerine para harcanmış ve beğenenleri mevcut kötülerle doldurdum bu kategoriyi. Nina’daki akıllara zarar makyaj, Warcraft’ın cosplay komedisi olma yolundaki emin adımları, Passengers’ın uydurukluğu ve The Girl on the Train’de Emily Blunt’ın vasat bir oyuncu olduğuna bizi ikna eden performansını es geçmek istemezdim. Ama faşist, homofobik, geri kafalı ve hadsiz bir yönetmenin kendini affettirme çabasına göz yumamayacağım. Daha önce de söyledim, yine söylüyorum. Lütfen artık sanatla sanatçıyı ayrı tutmayalım.
Kazanan: Hacksaw Ridge

EN İYİ BELGESEL

Âlim olmaya gerek yok, tabii ki de bu kategorinin galibi En İyi Film adaylarım arasında da yer alan O.J.: Made in America. Sanırım televizyon ve sinema arasındaki çizgi inceldikçe Oscar Boy’da böyle ihlalleri sıkça göreceksiniz. Gerçi Akademi de bu beş bölümlük mini efsaneyi aday etmekten geri kalmadı. Ayrıca Gleason’a ağlattığı, Tower’a kanımı dondurduğu, Weiner’a güldürdüğü ve The Witness’a da düşündürdüğü için teşekkür edebiliyor muyum?
Kazanan: O.J.: Made in America

EN İYİ ANİMASYON

Çok gidip geldim kazananı seçerken. Your Name ile My Life as a Zucchini’yi bir kenara alıp uzun uzadıya düşündüm. Kubo and the Two Strings’in hikayesi, tasarımı kadar albenili değil gözümde dedim. Moana’yla sıkı sıkı kucaklaştım ve bir gün Disney animasyonlarından birini baş tacı edeceğime dair söz verdim. Ödül de kaldı Seth Rogen’ın dahiyane animasyonuna! Sausage Party’i ahlaksız bulan herkes için gelsin bu zafer. Öpüyorum.
Kazanan: Sausage Party

EN İYİ GÖRSEL EFEKT

Deepwater Horizon’ı izlediğim ilk günden beri tek bir şey var aklımda, o da görsel efekt Oscar’ımı vermek. Muhtemelen iş yerindeki tatsız bir günüme denk gelmemiş, yolum basın gösteriminin olduğu alışveriş merkezinden yolum geçmemiş olsa evde tüketmeye elim varmazdı. İyi ki de sinemada izlemişim, iyi ki ağdalı trajedisine gözyaşı dökmüşüm diyorum şimdi. Bir de aynı kategoride Oscar’a aday oldu ya, daha ne isterim?
Kazanan: Deepwater Horizon

EN İYİ MAKYAJ & SAÇ TASARIMI

Gidip gelmelerimin ağır bastığı bir kategoride sıra. Makyaj & saç tasarımı dalında değil kazananı bulmak, adayları seçerken bile zorlandım. O yüzden teknik anlamda en başarılısına değil, aklımda makyajıyla saçıyla en çok yer etmiş olana takdim ediyorum ödülümü. The Neon Demon’ın siyah Abbey Lee dudağı, botoks izlerini silmeye çalışan Keanu Reeves pudrası, fotoğraf çekimindeki Elle Fanning yaldızı olayım.
Kazanan: The Neon Demon

EN İYİ ÖZGÜN ŞARKI

Yılın sinema olayı olduğuna katılıp çok fazla adaylık veremediğim La La Land’i en başarılı gördüğüm kategorilerden birinde ödüllendiriyorum. Sinemayla azıcık ilgilenen birinin bile izlemeden önce ya da sonra City of Stars‘a ıslıkla eşlik ettiğine adım gibi eminim. Bizim jenerasyonumuzun My Favorite Things‘i, Don’t Rain on My Parade‘i. Yeri gelmişken sorayım, La La Land sizce ne zaman Broadway sahnesine uyarlanır?
Kazanan: “City of Stars” | La La Land

EN İYİ ÖZGÜN MÜZİK

Her yıl özgün müzik kategorisi aday adayı havuzumu daraltırken en zorlandığım dal olur. Ama 2016’da böyle bir zorluk yaşamadım. Şimdi hani çok sevmemiştincileri üzecek bir haberim var. Burada da kıymetli ödülüm La La Land’e gidiyor. Neden? Çünkü sezon boyunca mırıldandığım, aklımın bir köşesine kazınmış başka bir film müziği yok. Tek başına 14 dakikalık epilog parçası bile yeter!
Kazanan: La La Land | Justin Hurwitz

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI

Yavaştan ağır toplara ödül dağıtmaya başlayalım. A Bigger Splash ve Sing Street gibi güzel imzalarımın olduğu dalda Allied’ın Marion Cotillard’lı kısmına öpücük kondurup The Handmaiden ile Jackie’nin arasına geçiyorum. İki tarafta da daha evvel Oscar Boy adayı olamamış kostümcüler var. Libidoma mı yenik düşsem, yoksa sigara dumanının derbederliğine mi hapsolsam derken tabii ki de aklımı değil, bedenimin başka yerlerini dinliyorum.
Kazanan: The Handmaiden | Jo Sang-gyeong

EN İYİ PRODÜKSİYON TASARIMI

Yine kazananını çok erkenden seçtiğim bir kategori. Kubo and the Two Strings’i izlediğim günden beri origamisini ödüllendirmek için yanıp tutuşuyorum. Youtube’daki geçmişim Kubo’nun tekniğiyle ilgili videolarla dolu. Herhalde filmin öyküsü azıcık orijinal hissettirse büyük kategorilerime de aday olurdu. Zaten adaylarımı belirlerken ilerleyen yıllarda bir stop motion ustasını yönetmen dalımda görebileceğime daha da inandım.
Kazanan: Kubo and the Two Strings | Daniel R. Casey, Nelson Lowry

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ

Ne, ne, ne? Yoksa The Handmaiden’a bir ödül daha mı? Her çiçekten bal almaya çalıştığım 2016’da görüntü yönetimi kategorisinin galibi kostüm tasarımında da ipi göğüsleyen The Handmaiden. Yine aklımda kalan kareler üzerinden bir karara varabilmek için didinip durdum. The Neon Demon ile Neruda’yı da ödüllendirmek için uzunca bir süre düşünmedim değil. Ama işte diş gıcırtısına yükseldiğim hanımlar varken kolay mı?
Kazanan: The Handmaiden | Chung Chung-hoon

EN İYİ KURGU

Ne yalan söyleyeyim, bu kategorideki beş adayımdan dördünü başarılı yarışçılar olsa muhtemelen aday etmezdim. Ama Neruda’nın yeri bambaşka. Hikaye kurgusu haricinde zamansız sahne takaslarıyla da kağıt kesiği gibi acıtıyor filmdeki teknik. Filmini oyun alanı gibi kullanan vizyonerlere aşığım. Hervé Schneid’ın maharetli ellerinde Neruda bir iken on olmuş.
Kazanan: Neruda | Hervé Schneid

EN İYİ TOPLU PERFORMANS

Bu yıl toplu performans kategorisinde Moonlight’ı ödüllendirmeyen herkesi şaşkınlıkla izliyorum. Bir filmin kadrosunda hiç mi patlak teker olmaz? Üç parçada da herkes mükemmeliyete oynuyor. Erkek oyuncuları biraz daha kayırıp, özellikle Ashton Sanders’lı kısmı baş tacı etmek istiyorum ama yani Andre Holland’ın, Mahershala Ali’nin, Trevante Rhodes’un hakkını nasıl yiyeyim?
Kazanan: Moonlight

EN İYİ İLK FİLM

Beş adayımın beşine de ayrı ayrı hayranım aslına bakarsanız. The Eyes of My Mother uykularımı kaçıran ilk korku filmi oldu. The Edge of Seventeen’in abartısızlığı, basmakalıptan yalın ayak kaçışı enfes geldi. Kubo and the Two Strings’in bir tasarım harikası olduğunu sırf şu yazı içerisinde bile üç kez tekrarladım. Krisha, zaten gümbür gümbür gelen çok yetenekli bir adamın ayak sesleri. Yalnız 10 Cloverfield Lane’in yüz adımdan oluşan zincirleme sillelerine ayrı bir hayranım. Bak söylerken canım çekti. Acaba yine mi izlesek?
Kazanan: 10 Cloverfield Lane | Dan Trachtenberg

EN İYİ UYARLAMA SENARYO

Özgün senaryodaki bolluğa karşılık uyarlama senaryo çorak arazi gibiydi bu yıl. Ama olsun, birkaç film daha sıkıştıracak yer çıkıyor bize. Ben cüretkarlığı, uygun zamanda gelen hileleri ve oyuncularına tanıdığı hareket alanı için Elle diyeceğim. Aklım finalde rota değiştiren A Bigger Splash’de kalmadı değil. Ama Luca Guadagnino’yu taçlandırmak için daha çok fırsatımız olacak, ondan adım gibi eminim.
Kazanan: Elle | Paul Verhoeven

EN İYİ ÖZGÜN SENARYO

Öyle bir beş aday ki bu… After the Storm, Manchester by the Sea, Neruda, The Salesman ve Things to Come. Âdeta Sophie’nin seçimi. Ama tabii son izlendiği için mi, yoksa Farhadi’nin basit mizansenlerden anlamlı, çok katmanlı anlatılar çıkarabilmesine hayranlığımdan mı bilinmez ben The Salesman diyeceğim. Muhtemelen film çektiği her sene dünya tersine dönse dahi özgün senaryo kategorimde yerim olacak Farhadi için. Yeter ki o yaptığı her ne ise, aynen devam etsin.
Kazanan: The Salesman | Asghar Farhadi

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU

Bu yıl Oscar’la tek bir ortak aday barındırmayan yardımcı kadın oyuncu dalımda bakıyorum zevklerimi az çok bilenler bile tahmin yapmakta güçlük çekiyor. Ama ben The Intervention’ı sessiz sedasız izlediğim gün kararımı vermiştim. Sundance’den ödül alan Melanie Lynskey’i Togetherness ile de televizyon kategorilerimde ağırlamıştım hatırlarsanız. Evrenin en prestijli ödülü OBA ile taçlandırmak için meğerse sarhoş hâllerini beklemem gerekiyormuş.
Kazanan: Melanie Lynskey | The Intervention

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU

Yine erkenden alınmış bir karar. Herkes Casey Affleck’i öve dursun, ben Manchester by the Sea’nin asli yıldızı Lucas Hedges diye kenara not ettim bir kere. O kadar eforsuz yol alıyor ki iki ruh hâlinin arasında, yaşadığı acının varlığına inanıyorsunuz. Hollywood, Hedges’ı nasıl değerlendirir bilmiyorum. Ama ben uzun yıllar takip edeceğimiz genç bir yıldız gördüm o minik krizleri ile kazanovalığının arasında.
Kazanan: Lucas Hedges | Manchester by the Sea

EN İYİ KADIN OYUNCU

Ağız ishali ilacımı içip açık ve iddialı konuşayım yine: Neden 2016’da Isabelle Huppert haricinde bir kadın oyuncuya verilen ödülleri geçersiz saymıyoruz? Emma Stone ve Natalie Portman’la aynı kategoride yarışıyor olması bile bu zamansız yeteneğe bir hakaret. O kadar şanslıyız ki kariyerinin altın dönemlerine şahit olabildiğimiz için. Belki birine kıyabilecek olsam Isabelle Huppert’i bir de Things to Come’la aday eder, ikinciliği ona verirdim. Ne yaparsanız yapın 2016’nın Huppert’e ait olduğu gerçeğini değiştiremeyeceksiniz.
Kazanan: Isabelle Huppert | Elle

EN İYİ ERKEK OYUNCU

Biriciğim Manchester by the Sea’ye kesin ödül veririm dediğim iki kategoride de The Salesman’le kazık atıyorum. Önce özgün senaryoda Asghar Farhadi’yi baştacı ettim. Şimdi de erkek oyuncuda Cannes jürisi gibi oyumu Shahab Hosseini’den yana kullanacağım, ama uzunca bir süre ikisi arasında gidip geldiğimi hatırlatarak tabii. Salondan çıktığım andan beri zihnimde The Salesman’in son yarım saati var. Hosseini’nin perdeden fışkıran performansına ayakta alkış gelsin, buyrun.
Kazanan: Shahab Hosseini | The Salesman

EN İYİ YÖNETMEN

Beş adaydan hangisini seçersem seçeyim aklım arkada kalmayacaktı zaten. Andrea Arnold, Park Chan-wook, Barry Jenkins, Pablo Larraín ve Kenneth Lonergan aynı zamanda bu yıl en beğendiğim beş filmi temsil ediyorlar. İlle de Şilili olsun diye değil belki ama heyecan verici kariyerinin zirvesindeyken edebiyatla, hikaye yazma ve anlatma sanatıyla meşk ettiği için Pablo Larraín diyorum. Bu yıl Jackie’nin Neruda’dan daha fazla konuşulmasına da ayrıca sinirliyim, onu eklemem gerek.
Kazanan: Pablo Larraín | Neruda

EN İYİ FİLM

Ve büyük final! Oscar Boy’da zincirleme ilkler yaşıyoruz bugün. Efendim, En İyi Film kategorisini kazanan yapım dokuz senelik ödül tarihimde Oscar’a tek bir kategoride aday olmamış ilk film. Ayrıca benden sadece En İyi Film ödülü alıp diğer kategorilerde hiç galibiyeti tadamayan da ilk yapım ayrıca. Ve gariptir ama hikaye Amerika’da geçmesine rağmen bu dalda ilk Birleşik Krallık yapımı galibim. Gönülden seviyorum. İzlemeye, düşünmeye, müziklerini dinlemeye doyamıyorum. İyi ki Andrea Arnold var. İyi ki bizi Star ve o minibüsün içine doluşmuş birbirinden renkli karakterlere tanıştırmış. İyi ki ama iyi ki sinema ile müziğin ayrılmaz bir ikili olduğunun da farkında. Top 10’umu aşağıya konduruyor ve yorucu geçen film yılına veda ediyorum. Seneye görüşmek üzere.

  1. American Honey (Andrea Arnold)
  2. Moonlight (Barry Jenkins)
  3. Manchester by the Sea (Kenneth Lonergan)
  4. Neruda (Pablo Larraín)
  5. The Handmaiden (Park Chan-wook)
  6. O.J.: Made in America (Ezra Edelman)
  7. The Salesman (Asghar Farhadi)
  8. Elle (Paul Verhoeven)
  9. After the Storm (Hirokazu Koreeda)
  10. Sing Street (John Carney)

 

 

2 Comments

  1. Berk

    11 Şubat 2017 at 14:24

    Umur merhaba. Bir düzeltme yapalım istersen 2012 yılında bir kadın yönetmen tarafından yönetilen bir filme (Zero Dark Thirty) en iyi film ödülünü vermiştin bu ikinci oluyor . Küçük bir karışıklık olmuş.

    • Umur

      11 Şubat 2017 at 14:34

      Aaa bu doğru! Zero Dark Thirty’i nasıl unuttum anlamıyorum 🙂 Teşekkürler düzeltme için.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version