Yaratıcı: Derek Simonds (uyarlama), Petra Hammesfahr (roman) | Oyuncular: Jessica Biel, Christopher Abbott, Dohn Norwood, Abby Miller, Bill Pullman, Danielle Burgess, Patti D’Arbanville, Kathryn Erbe, Enid Graham, Jacob Pitts, Nadia Alexander, Eric Todd | 45 dakika | USA Network
Mr. Robot sayesinde 2010’lu yılların ikinci yarısında yükselişe geçen USA Network, Petra Hammesfahr’ın aynı adlı romanından uyarlama The Sinner isimli bir mini dizi ile kutsadı bizi Ağustos ayında. Sekiz bölümlük sezon tamamlanalı neredeyse bir ay oluyor biliyorum ama Filmekimi telaşından ara verdiğim televizyon yazılarıma The Sinner hakkında gevezelik yaparak geri dönmek istiyordum kaç zamandır, kısmet bugüneymiş. Oyunculuk babında çeşitlilik sağlayabilecek kadar yetenekli olmadığına inandırıldığımız Jessica Biel’ın şov botu esasında bu yapım. İlk bölümde bizleri Tannetti ailesinin sakin hayat rutiniyle tanıştırdıktan sonra ağırbaşlı anne portresi çizmiş Cora nehir kenarındaki güneşli bir günde duyduğu şarkının da tetiklemesiyle, beklenmedik bir anda plajdaki adamlardan birini herkesin gözü önünde bıçaklayarak öldürüyor. Sonrası “Kim yaptı?” matematiğinin oynanmış bir versiyonu. The Sinner cinayetin ardından bu tipik, genç annenin neden böyle bir eylemde bulunduğunun cevabını aramaya koyuluyor. Ve bunu yaparken de izleyicisini tabiatüstü güçleri değerlendirecek kadar derin bir labirentin içerisine sokuyor, ki dizinin ruhbilimsel dürtülerden öteye geçmek gibi bir niyeti olmadığı saklansın. Karakterlerinden kimin ne kadar önemli olduğuna bakmaksızın herkese eşit mesafede yaklaşabilmesinin yanı sıra The Sinner’ın takdir ettiğim özelliklerinden birisi de isim listesi kalabalıklaştıkça dağılmaktansa daha da derli toplu bir hâle gelmesi. Christopher Abbott’ın nasıl bir girdaba girdiğini anlamayan destekçi eşinin varlığıyla birlikte aslında tek yapmak istedikleri birden fazla boyutu olan bir kadın karakterin zihnini ziyaret edebilmek. Ve nasıl yani, bu kadar etli bir rolü Jessica Biel’a mı teslim ettiniz isyanınızı boşa çıkartacak bir adanmışlık sayesinde istediklerini yapabiliyor The Sinner. İkinci sezonu için dilenecek kadar büyük bir göz açlığıyla bitirdiğim sezon belki televizyonun altın çağında yeni bakış açıları yaratan, duyulmamış hikâyeler üretebilen bir düzeyde değil; fakat bilinçli, amacına odaklı ve en önemlisi falsosu az ve tertemiz bir iş. Şimdi yeni favori egzersizim Biel’ı Altın Küre adayları arasında görür müyüz diye kafa yormaya geri döneyim. MVP: Jessica Biel