Yönetmen: Noah Baumbach | Oyuncular: Adam Sandler, Ben Stiller, Dustin Hoffman, Elizabeth Marvel, Emma Thompson, Grace Van Patten, Candice Bergen, Rebecca Miller, Judd Hirsch, Adam Driver, Sigourney Weaver, Michael Chernus, Gayle Rankin, Danny Flaherty, Adam David Thompson, Ronald Alexander Peet | Senaryo: Noah Baumbach | 112 dakika | Komedi, Drama
Filmlerini diyaloglar ve bu diyalogların sebep olduğu hatırlanmaya değer anlar üzerine kuran Noah Baumbach, Netflix ortaklığında piyasaya sunduğu yeni filmi The Meyerowitz Stories’i Cannes’da seyirci karşısına çıkarmıştı. Arka arkaya New York’la özdeşleşmiş ve şehirin de hikâyede kilit bir karakter rolüne büründüğü filmlerin yönetmeni, streaming servisleriyle hesaplaşamayan endüstri için yeni bir sınav olacak. Ama ticari bağlantılarının haricinde de Baumbach’ın kariyeri için önemli olarak nitelendirilebilecek bir öykü var karşımızda. The Meyerowitz Stories, modern sanatlarla ilgilenmenin bir parçası olarak gösterişçiliği, kendini beğenmişliği, bencilliği ve istemsiz kötümserliği benimsemiş bir babanın önderliğinde Meyerowitz ailesinin jenerasyonları arasındaki yüzeyden içeri inen farklılıklarına göz atıyor. Bir tarafta her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünen, çılgınca narsist bir Dustin Hoffman ve ona hayatının son çeyreğinde yol arkadaşlığı yapan Emma Thompson var. Ardından ebeveynleri tarafından sevgisiz, yeteri kadar iyi olmadıklarına inandırılmış evlatları, Adam Sandler – Ben Stiller – Elizabeth Marvel geliyor. Üçüncü nesili ise elindeki teknolojik aletlerin nimetlerini sonuna kadar kullanan, etrafında ne olup bittiğinin bilincinde ama bir o kadar da umursamaz gençler, çocuklar temsil etmekte. Baumbach’ın, Ben Stiller ile Adam Sandler bir film çekmek istedikten sonra ısmarlama yazdığı yeni filmindeki niyeti ise kuşaklar arasındaki toplumsal ve bilince dayalı değişimlerden doğan ayırıcı özelliklere dikkat çekmek olduğu kadar, en küçük birime dair müşahedeleri de mizahla süsleyerek hazmı kolay bir porsiyonun içerisine gizlemek. Bu sayede Meyerowitz ailesinin pasif agresif çatışmalarının arasına komedi tonu enjekte edildiği için film nefes alıyor, senaryoya imza atmış kalem kendini evin evlatlarına daha yakın hissettiğinden tek taraflılığı biraz kısılıyor. Baumbach, zamane ebeveynlerinin çocuklarıyla arkadaş olabildiği için evden daha zor kopmalarından girmiş, şimdiki ebeveynlerin de suçluluk duygusundan bir türlü barınamadıkları için kendilerini ailelerine karşı hep agresif ve mücrim hissetmelerinden çıkmış. Tabii yine tüm bu çözümlenmemiş duygusal parçalanmaların arka fonunda poz vermeye dünden razı bir New York var. Trafiği, yüksek faizli Mortgage krizinden belini doğrultamamış emlak piyasası, modern galerileri ve daha nicesiyle. Bir de bu yetmezmiş gibi, yönetmenin kayda değer bir alışkanlık olarak benimsediği üzere oyuncularını tam güç çalıştırıp yüzde yüz verim almış. Hoffman ve bilhassa kötü komedilerle filmografisini yangın yerine çeviren Sandler’ı uzun zamandır bu kadar keyifle oynarken, teslim edilen karakterle keşife çıkmış bir vaziyette izlememiştim. Tek sıkıntım Frances Ha’yı çekmiş bir adamın aile içerisindeki kadınlara haksızlık etmesi, onları anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktan kaçınması galiba. Bu kargaşada belli miktarda diyalogla buluşturulmuş her Baumbach kadını biraz… Nasıl desem… Kaçık. Bu sorunu da bu filme özel bir sorun olarak ele almak en doğrusu sanırım. Şimdi akıllarda tek bir soru var, Netflix kendisine cephe alan sektöre rağmen The Meyerowitz Stories’in ödül sezonunda parlamasını sağlayabilecek mi? Etiketlerden bağımsız bir başarıyı hak ettiğine şüphe yok. Top sende devrimin beşiği! Fesat Mukayese: The Meyerowitz Stories > Hannah and Her Sisters