Eleştiri

Darkest Hour

Yayınlandı

on

Yönetmen: Joe Wright | Oyuncular: Gary Oldman, Ben Mendelsohn, Kristin Scott Thomas, Lily James, Ronald Pickup, Stephen Dillane, Nicholas Jones, Richard Lumsden, Jeremy Child, Malcolm Storry, Samuel West, David Schofield, Adrian Rawlins, David Strathairn, Benjamin Whitrow | Senaryo: Anthony McCarten | 125 dakika | Biyografi, Drama, Tarih, Oscar Yemi

Ne zaman prim vermeyi keseceğiz makyajın altına gömülmüş oyuncuların tarihten ünlü bir karakteri canlandırmasına? Mübalağadan beslenen aksanlara, etrafa saçılan tükürüklere, oyuncu ağzından başka bir yerini oynatabilse bile göremeyişlerimize… Hangi ara başladı bu yersiz çılgınlık, bilmiyorum ki. Belki de Meryl Streep’in yaşayan en iyi aktris ilan edildiği bir sektörde bunları olağan karşılamamız gerekiyor. Halbuki bir performansı yaşamak ve yaşatmakla, iyi gözlem yeteneği sayesinde oluşturulmuş imitasyon debelenmeleri arasında bir fark olmalı. Hele ki bir de işin içerisine Oscar denilen altına bulanmış heykelcik girince iyice göze batan o sahte çığırtkanlıklar… Darkest Hour yazıma böyle bir başlangıç yapmamın tek sebebi var; o da filmin bir film olmaktan öte sözde dört başı mamur bir biyografi gibi satılsa da Gary Oldman’ın etrafına kurulmuş 120 dakikada tek odakla yaşaması. Ama sanılmasın ki burada Winston Churchill anlatılıyor. Hayır efendim, Atonement ve Pride and Prejudice gibi birbirinden kusursuz filmlere imza atmış yönetmen Joe Wright’ın önlenemez düşüşünde mevzu Birleşik Krallık’ın meşhur başbakanı değil, düpedüz Gary Oldman’ın performansı. Wright ile senarist Anthony McCarten istisnasız her şeyi Oldman’ın çevresine örmüş. Film bir Oscar klibinden diğerine koştuğu için zaten bir şeyler anlatabilme mücadelesine girişmiyor. Prodüksiyona dahil olmuş herkes, tek bir amaç etrafında toplanmış: Gary Oldman’a Oscar kazandırmak. Yazının başında da adını verdiğim (diğer) meşhur aktrisin 2000ler sonrasındaki kariyerinde karşımıza çıkmış her filmin asla ihtiyaç duymadığımız bir özeti âdeta. Dolayısıyla Darkest Hour’ı bir film olarak ele almayı reddediyorum. Bu düpedüz bir karikatür. 21. yüzyılda Oscarlar ve benzer ödüllerin geldiği noktayı özetleyen, korkunç bir tablo. Hikâye anlatma sanatına işlenen cinayetlerin yanı sıra, Oldman’a devredilmiş Churchill karakteri haricinde figüranla doldurulmuş hantal, katıksız bir keşmekeş. Tarihin bu evresine duyulan ilgi bile Darkest Hour’ı ciddiye almaya yetecek güçte olamaz. Üzerine söylenecek başka bir sözüm bile yok aslında. Bruno Delbonnel’in tamamen flu görüntüler üzerine kurduğu filmografisine yeni bir halka eklenmiş, daktilo sesinden bir buçuk saatlik serenat çıkaran Dario Marianelli içindeki John Williams’ı dışarı salmış. Yapımın herhangi bir parçasında ilgiyi ayakta tutabilecek yenilikçi bir atılım yok. Burada eleştirdiğim şey Darkest Hour’ın tamamen bürokrasiye odaklanması, büyük bir kısmının havasız ofislerde antika telefonlarla geçmesi bile değil. Beni yoran, sıkan, ömründen ömür götüren kısım sinemasal bir değeri olduğuna inananlar ve arkasındaki motivasyon. Ve sizlere sözüm olsun, bundan böyle aynı minvaldeki arsız altın avcılarını bu pespayelikte yazılarla yermeye, film olduğunu düşünmeden kötü bir ticari atılımmış gibi yerden yere vurmaya devam edeceğim. Üzülerek söylüyorum, Oldman’ın Oscar alacağı bir gerçeklikte başlığında ödülün adını barındıran bir blog sahibi olmak bile canımı yakıyor. Ama seneler içerisinde kendimi bu tür tuzaklara düşmeyecek kadar yetiştirdiğim için minik sinema yolculuğumla gurur duyuyorum.
Fesat Mukayese: Woman in Gold > Darkest Hour

1 Comment

  1. Serhan

    18 Ocak 2018 at 13:38

    Hollywood’un buyuk degisim gostermis ya da yogun makyaj ile karikaturize edilmis karakterleri canlandiran aktor/aktristleri odullendirmesinden biktim.

    Lincoln’de Daniel Day Lewis istisnasiz o senenin her odulunu aldi. Halbuki ondan cok daha iyi ve zor bir rolun altindan kalkan Phoenix varken.

    O gunden beri umudumu kestim zaten

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version